İnsan biraz da kendisine zaman ayırmalı. Hayallerinin esiri olmadan hayal de kurmalı insan. İnsan, en azından kendisi için yapılması gerekli olanları asla ertelememeli, mutlaka yapmalı. Bir kez daha fırsat olur mu olmaz mı bilinmez. Belki de zaman bulunmaz ya da, yapılmasının anlamı kalmayacak kadar geç kalmış olunabilir.
Bu hatırlatma sonrası, geçtiğimiz hafta yaşadığımız bir nostaljik buluşmadan söz etmek istiyorum. Konu, tarih olmuş bir okulun mezunları ile ilgili yıllık birlikte olma, anıları canlandırma, kendi aramızda ve boyutlarda düne, bugüne ve yarına dair sohbet etmek. Bu öyle bir beraberlik, düne, bugüne ve geleceğe yönelik sohbet ki; içinde sosyal ve ekonomik yaşamdan tutun da bilim, ekoloji, teknoloji, sanat, spor ve siyasete kadar her şeyi kapsıyor.
Sözünü ettiğim, bugün tarih olan okul; Ankara Yenişehir Sağlık Koleji'dir. 1946 Yılında, Sağlık Memurları Okulu olarak açılan bu okul, 1961 yılında eğitim süresi 4 yıla yükseltilerek adı Yenişehir Sağlık Koleji'ne (YSK) dönüştürüldü ve daha sonra 1984'te ise kapatılarak faaliyetine son verildi.
Ülkemizin bir dönem denediği ve çok başarılı olasına karşın, birçoğumuzun bildiği malum neden ve gerekçelerle kapatılan 'Köy Enstitüleri' vardı ya, dönemin siyasi iktidarları benzer bir denemeyi de 'Yenişehir Sağlık Koleji' özelinde gerçekleştirdiler.
Köy enstitülerinin kapatılma gerekçelerinden ve en önemlisi; buradan mezunlar çalıştıkları köylerde, kasabalarda, şehirlerde hangi sınıftan olursa olsun ama öncelikle ve önemle köylüleri cehalete, haksızlıklara, adaletsizliklere karşı uyandırmalarıdır.
Yenişehir Sağlık Koleji'nin kapatılması, o denli toplumsal, siyasal ve ideolojik nedenlere dayanmıyordu. Kuruluş amacı, plan ve projesi gereği iyi bir eğitim ve öğretim veren Yenişehir Sağlık Koleji mezunları, yatılı okumanın bedeli olan mecburi hizmeti henüz tamamlamadan büyük bir kısmı, birkaç yıl içinde yetenek ve istekleri doğrultusunda yüksek öğrenimlerine devam edip sağlık teşkilatından ayrılıyordu. Hem de, 4 yıl öğrenim görmelerine karşın lise dengi sayılmayıp, üniversiteye girebilmek için ayrıca lise son sınıf bitirme sınavlarını vermek koşuluyla. Dedim ya, eğitim seviyesi yüksek olduğu için zorunlu olan lise bitirme sınavları bir engel oluşturamadı.
Sağlık hizmetlerinde çalıştırılmak üzere açılan Sağlık Koleji mezunlarının, neredeyse bakanlıkta eseri miktarda kalmasından rahatsız olan Sağlık Bakanlığı, 1984 yılında bu okulu kapatmak zorunda kaldı.
Türkiye'nin üzerinden bir silindir gibi geçen, 12 Eylül darbesinin getirdiği karanlık ve kabuslu dönemde bu kapatma işlemine kimse ses çıkaramadı. Yaklaşık 38 yıl eğitim ve öğretim veren Yenişehir Sağlık Koleji mezunları ancak, 90'lı yılların ortalarında zaman ve olanak bularak bir dernek kurdular. Ve, her yıl yurdumuzun doğal, tarihi ve turistik açıdan güzel bir bölgesinde 38 yıl sürecinde mezunları bir araya getirme başarısını ve sorumluluğunu yerine getiriyor. Her toplantı sonundaki gala öncesi, bir sonraki yılın buluşma yeri açık tanıtım ve oylama ile belirleniyor. Her yıl ortalama 750-850 kişinin katıldığı toplantıda geçen hafta gerçekleştirilen 'YSK Bodrum Buluşması' tam 790 kişiyi ağırladı. Bu yıl, ilk kez (son yılların moda deyimiyle paralel yapı mı desem, alternatif girişim mi desem) aynı nitelikte ve aynı yerde bulunan bir başka otelde 150 kişilik bir buluşma da yapıldı. Ama, bu davranış derneğin olağan toplantısında masaya yatırılıp, gelecek yıllar için uygulama anlayışına son verildi.
Biraz da mezunların nitelik ve kimliklerinden söz etmek istiyorum. İyi bir eğitimin getirileri konusunda hemen herkesin hemfikir olduğunu düşünüyorum. Hepimiz biliyoruz ki; iyi bir eğitim alan kişinin geleceği her açıdan parlaktır. Kamusal, özel sektör ya da kendine ait alanlarda iş, akademik veya özel çalışmaları, genellikle başarılarla doludur. Bu öngörüden yola çıkarak, özellikle 1965 yılından sonraki Sağlık Koleji mezunların büyük bir bölümü teknik, sağlık, hukuk alanlarında yüksek öğrenimlerini tamamladılar. Ve, geldikleri alandan dünü, bugünü ve yarını ulusal ve dünya ölçeğinde karşılaştırma fırsatı, birçoğunu siyasete yöneltti. İsim vermeden bu güzide topluluk siyasette, hukuk, tıp ve mühendislik alanlarında, akademik, bürokratik, sanat, yazar-çizer ve diğer alanlarda onlarca etkin ve yetkin isimlere sahip.
Bu topluluğun aynı liseden mezun olmalarından, sosyal, kariyer ve toplumsal yanlarından öte bir ortak özelliği de var ki, yıllık periyotlarla bizleri bir araya getiren o olmalıdır. Bu özellik, genellikle köy kökenli olmaları, 4 yıllık eğitim ve öğretim sürecinde, büyüklere abi-abla, küçüklere kardeş, aynı yaştakilere arkadaş saygı ve sevgisinin geleneksel hale gelmesi ve herkesin bunu içselleştirmiş olmasıdır. Ve, orada yaşanan bunca iyi ve güzel şeylerin yanında öyle sevdalar da vardı ki, bir kısmı hayat bulduysa, büyük bir kısmı aramızda tatlı bir anı güzel bir rüya olarak geride kaldı. Belki de bu yüzden, bir buluşma daha bitmeden diğerini özlemle bekleriz. Bu öyle bir tutku haline gelmiş ki, son yıllarda sosyolojik bir toplumsal vaka haline gelen, insanların kimlik ve inançları, cinsiyet, renk, ekonomik ve sosyal durumları, vicdani red ve cinsel tercihleri nedeniyle ötekileştirilen, bir arada yaşama şanslarını yok eden anlayışlar bile buna engel olamamış.
Bu yıl da, her zaman olduğu gibi yıl içinde kaybettiğimiz arkadaşlarımızı yad edip düne, bugüne ve geleceğe yönelik sohbetimizi, sosyal ve ekonomik yaşamdan tutun da bilim, ekoloji, teknoloji, sanat, spor ve siyasete kadar sevdalıklarımız dahil her şeyi konuştuk. Gelecek yılın toplantı yeri olarak Kuşadası'nı belirleyip dağıldık.
KURTARICILARDAN KURTULMAK...
Eğer dikkat etmişseniz, bir yurttaş ya da bir tüketici olarak öyle kurtarıcılarla karşılaşmışızdır ki sayısını hatırlamayız.
Bu kurtarıcıların büyük bir bölümü siyaset arenasında bulunurlar. Her seçim dönemi seçmenlere verdikleri maddi-manevi (son zamanlarda maymun gözünü açtı ve en zayıf karakteri tercih edip maddiyatı tercih etti) vaadler, çoğu zaman seçim kazandırmayı bile sağlayabiliyor.
İktidarları ilgilendiren kurtarıcılığın ötesinde, sistem içi birçok kurtarıcı ile de karşılaşabiliyoruz. Örneğin; geçtiğimiz yıllardaki ekonomide Kemal Derviş vakası, yapılaşmada 'Kentsel Dönüşüm' vakalarında 'TOKİ' mucizesi, eğitimde, sağlıkta, bankacılıkta ve hayatın birçok alanında 'kurtarıcılarımız' vardır, hem de alternatifi bol, sayıca oldukça çok. Kurtarıcıları ve bu çözüm arayışlarını iyi niyetli bulsak ta, dünyadaki örneklerine baktığımızda ve gelişen bilim ve teknolojik koşulları dikkate aldığımızda; olmayacak duaya amin demiş olacağımız için hayrımıza olmamıştır bütün kurtarıcılık girişimleri.
Son 'kurtarıcılık' konusu ise, bankacılıkla ilgili. Sanıyorum, birçoğunuzun cep telefonuna, 'bankalardan alınan kredi nedeniyle veya kart kullanım bedeli olarak kesilen paraları geri almak için bizi arayın' mesajları gelmiştir. Bazılarımız bu mesajı ciddi bulmuş ve değil bankaların kestiği 'Deli Dumrul' paralarını, bunları almak için yatırdıkları paralar da dahil dönüşü olmayan bir yola gitmiş olabilir. Ama, hiç olmazsa bundan sonra ne bankalar adına ne de GSM şirketleri adına sesli veya yazılı olarak cep telefonunuz aracılığı ile size gelen ve sizin lehinize de olsa emin olmadığınız koşullarda ve sanal ortamda sözleşmeleri onaylamayın. Bizden söylemesi, yine de siz bilirsiniz…
Sorunsuz ve sağlıklı bir yaşam dilerim.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol