Zamanımızda söylenen bir gerçek vardır. Bilgiye ulaşmak kolay değildir. Bilginin nerede olduğunu bilmek, bilgiye ulaşmayı biraz olsun kolaylaştırır. Bundan dolayı günümüzde, " Zamanımızın üniversitesi bilginin nerede olduğunu bilmektir, diye tarif ederler. Bunun için insanlar bilginin peşindedirler. Kaldı ki bilgi her zaman aranmıştır. Çünkü bilgiye ihtiyaç vardır. Bugün birçok ileri ülke bilgi satarak bütçe açıklarını kapatmaya çalışmaktadır.
Şüphesiz bilginin bir maliyeti vardır. O fatura ödenmedikçe bilgi sizin değildir. Geçen birkaç gün önce Amerika'da ki Kırklarelili dostlarımdan Prof. Dr. Vedii Ayyıldız, eşi yazar ve şair Judy Ayyıldız telefon ettiler. "Biraz sonra uçakla Newyork'a konferans dinlemeye gideceğiz" dediler."Konferansa gideceğiniz yer kaç kilometre uzağınızda" diye sordum. Yüz kilometre olduğunu, konferansı "ATATÜRK VE HİLAL" adlı bir yazarın vereceğini söylediler.
100 kilometre ötede verilecek konferansa gitmek ne demektir? Ülkemizde böyle bir dinleyici tipi yoktur. O tipte okuyucumuz, dinleyicimiz olmadığı için genelde paneller, açık oturumlar az kişilerle yapılmaktadır. İnsanımız bir cadde ötede yapılan konferansa, kültürel etkinliğe gelmeyecek, ilgi göstermeyecek kadar bilgiye uzaktır.
22 Nisan'da İstanbul'da Kültür Üniversitesi'nin düzenlediği bir panelde konuşmacı olarak davetliydim. Oğlum arabası ile İstanbul'dan geldi, beni, ağabeyini Kırklareli'nden alıp İstanbul'a götürdü, konuşmamı yaptıktan sonra tekrar Kırklareli'ne getirdi. Bu gidiş gelişler bilgi alışverişi içindi. İstanbul dinleyicisi taşralı bir aydından yeni bir şey duymak beklentisi içinde, taşralı aydın İstanbul gibi büyük bir Kültür Merkezi'nde dinleyiciyi tanımak düşüncesindeydi. Ben daha önce de İ. KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ'nde konferans vermiş, dinleyicinin ilgisinden memnun kalmıştım. Bu kez daha fazla bir ilgi ile karşılaştım. Bunun nedeni dinleyicilerde görülen değişim ve gelişimdi.
Bugün ülkemizde Büyük Merkezler taşraya, taşra Büyük Merkezlere açılmış, taşrada bilinmeyen şey kalmamıştır. 60 yıl önce böyle miydi? Köy Enstitülü Mahmut Makal "BİZİM KÖY"ü yazdığında Türkiye'de yer yerinden oynadı. "Türkiye'de böyle köy var mıymış?" Dendi. Sonra bu akımın arkası geldi. Köy Enstitülü yazarlar, onlara yakın ve kalemi yazan yöneticiler katıldı, Türk köyünün bilinmeyen yüzü gün ışığına çıktı. Ancak TAŞRALI şehre, büyük merkezlere YENİ FİKİR ve DÜŞÜNCELER'le gitmek zorundadır. Taşralı büyük merkezlerde, kentlerde yeni bir şey söyleyemezse alay konusu olmaktan kurtulamaz.
Konumuz "BİLGİYE ULAŞMAK"tı değil mi? Evet, bilgi artık sırf kentte yaşayanın tekelinde değildir. Türkiye'de bilgi tabana inmeye başlamış, taşrada, kırsal kesimde toprak uyanmış, kuruyan ağaçlar filizlenmiştir.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol