BİLGİNİN, BELGENİN GERİSİNDE KALAN ŞEHİR: KIRKLARELİ

Kırklareli'nde ilk arkeolojik kazı 1936, 1938 yıllarında Atatürk'ün emri ile yapılmıştır. Prof. Dr. Arif Müfit Mansel Başkanlığında Kırklareli, Vize, Lüleburgaz ve Alpullu'da yapılan kazılarda eski uygarlıklara ait çok değerli eserler çıkarılmıştır. Bu eserler İstanbul Ayasofya Müzesi'nde çok önemli yerlerde koruma altındadırlar. Çünkü bu eserlere Atatürk büyük ilgi göstermiş, ölümüne yakın Dolmabahçe Sarayı'na getirttiği bu eserleri son bir kez daha hayranlıkla seyretmiştir. Kırklareli Höyüklerinden çıkan bu eserlere bu kadar büyük ilginin nedenini bugüne dek anlamış değiliz. Bunun nedenini bir Ankara ziyaretimde rahmetli Prof. Dr. Afet İnan'a sormuş, aldığım yanıt "Mustafa Kemal tarihi çok seviyordu. Ve tarih bilgisinin Türk ulusu için gerekli olduğunu düşünüyordu. Ondan olacak herhalde" dedi.
Mustafa Kemal'in Arkeolojiye ve tarihi eserlere ilgisini bilmeyen yerel yöneticiler Kırklareli'nin tarihi eserleri ve tarih dokusu ile hiç ilgilenmemişler, meydan definecilere bırakılmıştır. Cumhuriyet Gazetesi ile bağlantım olduğu yıllarda Cumhuriyet yazarlarından, tarihi eserlerin korunmasına duyarlı gazetecilerden olan Özgen Acar bu konuyu araştırmamı istemişti. O yıllarda İğneada'da, Ayanikolos Manastırı yakınında bulunan iki Höyüğün buldozerlerle açıldığı söyleniyordu. Tarihi eserlere sahipsizlik Kırklareli Müzesi'nin açılışına kadar 45-50 yıl sürmüştür. Bu süreçte çok tarihi eser ve bina yok olmuştur. Kırklareli'nin tarih dokusu derin yaralar almıştır. Eski Belediye, şimdiki müze binasını Belediyenin yıkımından kurtarmak için 22 yıl mücadele vermemişizdir. Son zamanlarda ressam Nurdan Güven tarihi eserlerden ayakta kalan bazı binaların ve yıkılan eserlerin kartpostallarını yağlıboya Tabloları halinde Belediyeye mal etmeyi başarmıştır. Ancak bu tablolar ŞEHİR MÜZESİ olmadığı için bir yere konmuştur. Şu halde şehrin acilen bir Şehir Müzesi'ne ihtiyacı vardır. Yeni Belediye Başkanı Sayın Mehmet Siyam Kesimoğlu'nun Kent Müzesi konusuna eğilmek için zaman içerisinde eğilme fırsatı bulacağını umarım.
Demek istiyoruz ki tarihi zenginliğimizi, tarihi dokumuzu ve kültürümüzü öne çıkarmalıyız. Köfte ekmekle kendimizi tanıtamayız. Bir gazeteye YAYLA'nın tarihinden söz ettim. Yayla Kırklareli'nin baştanbaşa bir reklam panosudur. Aşağıpınar'da öyle. Bu konu ile ilgilenmek yalnız yöneticilerin işi değildir. Kent Aydınları, kent halkıda bu konuda kendini görevli saymalıdır. Şehirli olmanın sorumluluğu, şehir üzerinde halkın hakkı vardır. Şehrin şusunu busunu eleştirirken bizim şehrin kalkınmasında, gelişmesinde, güzelleşmesinde yerimiz neresidir? Sorarlar bize, resmi mükellefiyetini yerine getirdikten sonra oturduğun şehre başka ne veriyorsun? 1960'lı yılların başında öldürülen Amerikan Cumhurbaşkanı Kenedy Amerikalılar'a soruyordu: "Ey Amerikalılar, Amerika'ya ne verdiniz ki Amerika'dan ne istiyorsunuz?" Roma gelenekleri arasında yer alan bir geleneğe göre, "ROMA'YA GELEN ROMALI GİBİ YAŞAMAYA MECBURDUR." Bir kitapta okumuştum, "bir şehrin kadın gibi her gün makyaja ihtiyacı vardır" deniyordu. Şehirde oturanların şehrin makyajına katkı sağlayacak kentli olmaktan ileri gelen vazifeleri vardır. Hiç değilse sokaktaki Çöp Bidonu'na bakmak yeterlidir.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol