Baro'dan 10 Aralık Mesajı

İnsan Hakları Beyannamesi'nin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nca kabulünün 58.yıldönümü olan bugün yüzyıllar boyunca süren bir mücadelenin ürünü olarak insanların doğuştan ve eşit bir biçimde sahip oldukları hakları ifade eden uluslararası bir belgenin kabul edişinin kutlandığı bir gün olarak biliniyor.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, tüm dünya devletleri tarafından ortak değerler olarak kabul edilen insan hakları ilkelerini yansıtmaktadır. Beyanname, tüm insanların hiçbir ayrım gözetilmeksizin yalnızca insan oluşlarından dolayı eşit, özgür ve onurlu yaşama hakkına sahip olduğunu ilan etmektedir. Buna göre herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka bir görüş, doğuş, tabiiyet, servet ya da benzeri başka bir statü gibi herhangi bir ayrım gözetilmeksizin bu beyannamede ileri sürülen tüm halk ve özgürlüklerden eşit bir şekilde istifade eder.
Tüm bunlar Dünya İnsan Hakları Günü'nün kısaca tanımını yapsa da bazı vatandaşlarımız bu hakkında bir bilgi sahibi değil. 10 Aralık Dünya İnsan Hakları günü dolası ile Kırklareli Baro Başkanlığı dün saat 14.00'da basın açıklaması gerçekleştirdi. Kırklareli Barosu İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Mehmet Cem Kenğer yaptığı açıklamada; "Günümüzde 'push back' olarak adlandırılan göçmenlerin geri itilmesi sorunu, başta Ülkelerindeki iç karışıklıklardan ötürü mağdur olan Suriyeli mülteciler olmak üzere tüm insanlığı çok ağır hak ihlalleriyle karşı karşıya bırakmaktadır. Öyle ki, ülkelerindeki iç savaştan kaçıp komşu ülkelere sığınmak isteyen mülteciler, bazı Avrupa ülkeleri tarafından sınır güvenliğini korumak iddiasıyla -daha doğrusu- bu haklarım kötüye kullanıp bunu bahane ederek, mültecileri hukuka aykırı bir şekilde ve zorla geri göndermektedirler.
Göçmen ve mülteci haklarını savunan Almanya merkezli PRO ASYL derneğinin hazırladığı raporlara göre, Türkiye ve Yunanistan arasındaki düzensiz geçişler sırasında mültecilerin yaşam haklan hiçe sayılmakta ve büyük bir insanlık dramı yaşanmaktadır. Yunanistan'a ulaşan, hatta Yunanistan'da iltica başvurusunda bulunmuş ve kayıt altına alınmış birçok kişi, kolluk kuvvetleri tarafından Türkiye'ye geri gönderilmek istenmiştir. Hal böyle olmakla birlikte sadece Yunanistan değil, Macaristan da geçtiğimiz günlerde Suriyeli, Iraklı, Pakistanlı ve daha birçok ülkeden gelen mültecilerin Budapeşte'den Avusturya ve Almanya'ya giden trene binmelerine izin vermemiştir. Bu durum Avrupa ülkeleri arasında gitgide yaygınlaşmakta olup, AB kapısında bekleyen iltica talebi sayısı 600 bine ulaşmış durumdadır. Oysa her hukuk devletinde olduğu gibi Yunanistan ve diğer AB ülkelerinde de geri atma ve geri itme eylemleri insanlık suçu oluşturmaktadır.
Başta 1951 Cenevre Sözleşmesi, AB Temel Haklar Şartı madde 19, AİHS madde 3 uyarınca usulsüz sınır dışı işlemleri yasaklanmış olmasına karşın son günlerde pek çok hak ihlali ile karşı karşıya kalmaktayız. Avrupa kurumlarının, insanlıkları ve yasal hakları göz ardı edilen mültecilere karşı bu derece ilgisiz ve tepkisiz davranmasını anlamak mümkün olmadığı gibi hukukun esas olduğu, kuralların uygulandığı ve ilkelerin korunduğu ülkelerde, bu rezaletlere müsamahalı davranılması bireyin Yaşam hakkı ihlalini oluşturmaktadır. Hiçbir kayıt olmadığı için bugüne kadar kaç mültecinin başta Yunanistan olmak üzere pek çok Avrupa Ülkesinin yüzünden açık denizde can çekişerek öldüğünü bilememek ve bu ülkelerde suçluların yargı önüne hala çıkarılmamış oluşları insanlığın ortak bir ayıbıdır. Bu konuda gerekli tedbirlerin derhal alınması, Uluslararası toplumun ve Avrupa kamuoyunun daha duyarlı olması ve AB üyesi ülkelerin sınırlarından önce, insan hayatım önemsemesi ve Uluslararası hukuka uygun hareket etmesi gerekmektedir.Gerek Ulusumuz gerekse de dünya üzerinde yaşayan Uluslar zor zamanlar geçirmekte ve insanlık, özgürlük, adalet düşmanı teröristlere karşı, başta Mehmetçik olmak üzere topyekun amansız bir mücadele vermektedirler. Tüm insanlık için artık sınırların kalkmasının, bir ve birlikte olunmasının zamanı gelmiştir. Bunun için de hukuk sistemlerinin gelişmesi ve insanlığa adil ve hukuka dayalı bir yapı sunulması gerekmektedir. Hukuk ile hakikat birbirinden uzaklaştığında, Anayasa hayaldir; ne zaman ki birbirlerine denk düşerler, işte o zaman da Anayasa gerçektir. Temennimiz Ulusumuzun adil, eşitlikçi, özgürlükçü, gerçek bir Anayasa"ya kavuşturulmasıdır" diyerek sözlerinin altını çizdi.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol