Babaeski kurtuluşunun 94. yılını coşku ile kutladı

Babaeski'nin Kurtuluşu'nun 94. Yıldönümü 9 Kasım 2016 Çarşamba günü saat 13.00'da başlayan törenlerle birlikte kutlandı. Babaeski’nin Kurtuluşu’nun 94. Yıldönümü kutlamalarına; Babaeski İlçe Kaymakamı Tarkan Keskin, Babaeski Belediye Başkanı Abdullah Hacı,1.Zırhlı Tugay Komutan Vekili Piyade Albay Tayfun Köksal, CHP Kırklareli Milletvekilleri Türabi Kayan ve Vecdi Gündoğdu, Cumhuriyet Savcısı Mesut Akverdi, İlçe Emniyet Müdürü Hakan Hatip, İlçe Milli Eğitim Müdürü Kadriye Tokat, Babaeski Meslek Yüksek Okulu Müdürü Ertuğ Can, Kırklareli Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Dermenci, Babaeski Muharip Gaziler Derneği üyeleri, CHP, AK Parti ve MHP’nin ilçe temsilcileri, STK’ların temsilcileri, bazı kurum ve daire müdürleri, öğretmenler, öğrenciler ve çok sayıda vatandaş katıldı.

Babaeski Belediyesinin Atatürk Anıtı’na çelenk konmasıyla başlayan program, 1 dakikalık saygı duruşuyla devam etti. Daha sonra törenin simgesi haline gelen kurtuluş kızı, askeri birlik komutanı tarafından özgürlüğüne kavuşturuldu. Kurtuluş kızı ve askeri birlik komutanına plaket verilmesinin ardından Babaeski Belediye Bandosu eşliğinde İstiklal Marşı okunarak, bayrağımız göndere çekildi.
İlçe Kaymakamı, Garnizon Komutanı ve Belediye Başkanı tarafından tören birlikleri, öğrenciler ve Babaeskililerin bayramları kutlandı. Günün anlam ve önemini belirten konuşmayı Belediye Başkanı Abdullah Hacı yaptı. Hacı konuşmasında şunları aktardı;
“Başta Cumhuriyetimizin kurucusu büyük Atatürk olmak üzere, bu vatanı bizlere kazandıran tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Gazilerimize şükranlarımı, kahraman ordumuza minnetlerimi sunuyorum.
Değerli hemşerilerim, insan hafızasıyla insandır. Kanla yazılmış bir tarih, bir ulusu dirilten en önemli ilham kaynağıdır. Tarihini bilmeden geleceğini planlayamayan milletlerin sınırlarını başkaları çizer. Birimiz diğerini dışlamadan, birimizin inancı, kültürü, değer yargısı ötekini yok etmeden; sevgi, saygı, hoşgörü içersinde tarihimizi birlikte yazdık, ilçemizi birlikte güzelleştirdik. bu değerlerle biz, et ve tırnak, taşla toprak gibi bir ve beraber yaşadık ve de aynı şekilde mutlu, müreffeh yaşamaya devam edeceğiz.
Bize emanet edilen güzel ilçemizi, alt yapısıyla, üst yapısıyla, eğitimi, kültürü, ekonomisi, barışçı siyasal ve sosyal yapısıyla daha da gelişmiş örnek bir kent olarak gelecek kuşaklara teslim edeceğiz. Bu idealimiz, atalarımıza ve şehitlerimize borcumuzdur. Bütün Avrupa’nın "hasta adam" ilan edip Osmanlı'nın mirasına talip olduğu o günlere ait, günün anlamına da uygun, Kurtuluş Savaşını; "yaşanmış bir efsanenin, bugüne ve yarına ışık tutan öyküsü" olarak kayda geçiren nutuk adlı eserden bir kaç cümle okumak isterim. -"19 Mayıs 1919 'da Samsun'a çıktım. Genel durum ve görünüş: Osmanlı devletinin içinde bulunduğu topluluk savaşta yenilmiş, Osmanlı ordusu zedelenmiş, koşulları ağır bir ateşkes anlaşması imzalanmış. Ordunun elinden silah ve cephaneleri alınmış. İstanbul, Adana, Urfa, Maraş, Antep, Antalya, Konya, Merzifon, Samsun, İzmir düşman işgali altında. Başsız kalmış bir ulus, karanlık ve belirsizlik içinde olup bitecekleri bekliyor." Değerli hemşerilerim, büyük devletlerin çöküşü korkunç neticeler doğuruyor. Tek umudu İngiliz zırhlıları olan yöneticiler elinde, aydınlanma çağını beş yüzyıl, sanayi çağını üç yüz yıl geriden takip eden Osmanlı İmparatorluğu, bu acı ve korkunç çöküşle karşı karşıya kalmıştır. Bu sonuç, bu doğum kaçınılmazdı.
Osmanlı çoktan çökmüştü. Belki de 100 yıl daha çok yaşamış bir imparatorluktu. Ayakta kalması içinde hiç bir neden kalmamıştı. Kurtuluş savaşı öncesi padişahlık şeklen vardı. Bu süreçleri bu savaşları padişahlık yönetmedi. İrade, kurtuluş ve kuruluşun mimarları Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarındaydı.
Kurtuluş savaşımız ve öncesindeki birinci dünya savaşı, insan ırkının o güne kadar gördüğü harplerden en kanlısı olarak tarihteki yerini alıyordu.
Kafkas cephesi, Galiçya cephesi, Makedonya cephesi, Romanya cephesi, yemen ve hicaz cephesi, ırak, Suriye, Filistin cepheleri, İran cephesi, kara harpleri, deniz harpleri, çöl harpleri, askerlerin sapır, sapır denize döküldüğü çıkartmalar, ölümün muhakkak olduğu süngü savaşları. açlık, soğuk ve hastalık; tifüs, dizanteri, sıtma ve kolera. Ve Türkiye 1920'lerde büyük bir gerçekle karşı karşıya kaldı. Ve şimdi burada anlattığımız gibi basit bir olay da değildi.Varlık yokluk meselesiydi. İnsanlar açık bir biçimde cihan imparatorluğundan vatansızlığa düşmüştü. Değerli Babaeskililer, geçmiş ağırdır, bilhassa başarısız bir geçmiş. Birinci Dünya Savaşı ve devamında kurtuluş savaşını dikkatlice inceleyip, bütün bu felaketlerin arkasındaki tarihi birikimin doğasını öğrenip, toplumun çağdaşlaşma kapılarını açamazsanız, gelecek günlerin daha iyi olmasını umut edemezsiniz. İnsanın insan eliyle öldürüldüğü o korkunç dönemlerden ders alamazsak, barışı gerçekleştiremeyiz. O dönem Türk milletinin bir şansı, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları gibi kararlı insanlar vardı sadece, cesur ve kendinden emin insanlar. Laik ve demokratik bir hukuk devleti olan cumhuriyet, ulusumuza büyük bir armağandı. Değerli Babaeskililer, kurtuluşu müteakip kurulan ve bize emanet edilen cumhuriyet özgür ve eşit yurttaşlarının varlığı ölçüsünde gerçek anlamda cumhuriyettir. İdeal ölçülerdeki cumhuriyet henüz uzakta olabilir; ama, uzun yollar yürüdükçe aşılır. Mustafa Kemal Atatürk, bu başarılarıyla; sadece İslam aleminin değil dünyanın da en büyük ve en hızlı devrimcisi olarak tarihe geçmiştir. Tüm zamanların en büyük asker devlet adamlarından biri olarak addedilen Gazi Mustafa Kemal Atatürk başardıklarıyla, mucizevi işler yapmış bir dahi olarak yorumlana gelmiştir. Atatürk'ün dehasından bugüne kadar, dost veya düşman kuşku duyan olmamıştır. Ulaştığı başarı o denli büyük ve o denli çarpıcıdır ki, bu başarının nedenleri felsefi, psikolojik ve sosyolojik açılardan, halen çok cazip inceleme konuları oluşturmaktadır. Ama bizim dışımızda; birileri: "neden gidip Ortadoğu'nun petrolüne el koymuyoruz" diyebiliyorsa, coğrafya ülkelerin kaderini ve insanların karakterini belirleyebiliyorsa, Doğu ve Güneydoğu sınırlarımızda kan, gözyaşı hâkimse, dünya tarihinin en büyük göç olayı ile karşı karşıyaysak, terör yaşamımızın bir parçası haline gelmiş ve toplumun siyasi iradesine, demokrasimize karşı 15 Temmuz darbe girişimi başarısız kılınmışsa; bu gerçeklerle yaşamaya, ama insan gibi yaşamaya kendimizi, toplumumuzu adapte etmek zorundayız. 15 Temmuzları, terörü, çatışmaları kader olmaktan çıkarıp, sandığa yansımış iradeye saygıyı öğreneceğiz. Bütün bu olumsuz olaylar bize gösteriyor ki, insanoğlu güç sahibi olabilmek için kötü bildiği her şeyi yapabiliyor.
Değerli hemşerilerim, dünya tarihinde fakir bir devletin zengin bir devlete savaş açtığı görülmemiştir. Ekonomik ve sosyal karışıklıklar aslında çok basittir. Gerçek karmaşık değildir. Geçmiş 500 yılın sonucu; eski sömürgecilerin hala zengin ve çağdaş uygarlığın temsilcisi, eski sömürgelerin ise fakir ve çağdaşlaşma aşamasında olmalarıdır gerçek; sade ve yalın. Çok zengin olmasak da, sosyal ve teknolojik olarak çağdaş bir toplum olabiliriz. Geç göçerlik bizi diğer toplumların müşterisi yapmıştır. Batılı gibi bir gökdelen yapabilirsiniz ama batılı gibi bir plan yapamazsanız gelişemezsiniz. Yeni acılar ve yeni bir kurtuluş savaşı yaşamamak için, laik demokrasiye sahip çıkacağız, cumhuriyetimizi canımız pahasına koruyacağız. Eğitime, bilime dört elle sarılıp, insan hakları, özgürlük ve hukukun üstünlüğü ilkelerinden ödün vermeyeceğiz. Bu duygu ve düşüncelerle, kurtuluş bayramınızı tekrar kutlar, hepinize saygı ve sevgilerimi sunarım.” Diyerek konuşmasına son verdi. Abdullah Hacı’nın konuşmasının ardından program öğrencilerin okuduğu şiirler ile devam etti. Babaeski Folklor Gurubunun oynadığı Ege Yöresi Zeybek gösterisi izleyenlere hoş dakikalar yaşattı.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol