BU YARISI KAZANMAK ZORUNDAYIZ

12 Agustos 2005 tarihinde çikan bir gazetede Saglik Bakaninin Türkiye’nin saglik sorunlari üstüne açiklamalari vardi. Bakan, hastanelerde uzayan hasta kuyruklarindan, bir doktora düsen hasta sayisina kadar birçok konuda açiklamalarda bulunuyordu.

Saglik Bakanina göre hasta kuyruklarinin olusmasinda hekim açigi rol oynamaktadir. Bugün Italya’da yüzbin kisiye 540 doktor düserken bu sayi Türkiye’de yüzbin kisye 127 doktordur. Mesela Bulgaristan’da 100 bin kisiye 336 doktor düsmektedir. Biz bu konuda dünyada en geri ve en alt siralarda kalmis bir ülkeyiz.

Doktor açiginin beraberinde getirdigi sorunlar da çok önemlidir. Bugün itibariyle Türkiye’de bir doktor günde ortalama 60-70 hastaya bakarken bu sayi ileri ülkelerde 20’dir. Türkiye bu noktaya ne zaman gelecektir? Herhalde yilda 4500 doktorun çikmasi ile bu sorun çözülmeyecektir. Çünkü Türkiye’de çalisan doktor sayisi bir yandan da ölümler ve emeklilik nedeniyle yilda 1500 dolayinda azalmaktadir. Bakanin, ülkemizde çalisan yüzbine yakin doktorla  saglik sorununu çözmesi, hastalari kuyruktan kurtarmasi mümkün degildir. Fakat cumhuriyetin kuruldugu yilda Saglik Bakanliginin birkaç görevli ile ise basladigini düsünürsek Türkiye 85 yilda saglik alaninda büyük mesafeler katetmistir. Ama bu yeter degildir ve Türkiye bu alanda daha büyük mesafeler katedebilirdi. Bu yapilamamistir. Halk, Saglikocagi, Saglikevi yapmaya zorlanmis fakat Saglik Bakanligi buralara ebe, saglik memuru ve doktor vermemistir. Bu binalar büyük ölçüde hizmetdisi kalmislardir. Yikima terk edilmislerdir.

Bir ülkede saglik hizmetleri o ülkenin stratejik davalarinin basinda gelir. Milli Savunma, Milli Egitim, Saglik ve Ulastirma, Haberlesme ülkelerin öncelikli sorunlarindandir. Cumhuriyeti kuranlar milli mücadelede düsman ile ne kadar ugrasmis, ne kadar savasmis iseler hastaliklarla da o kadar mücadele etmislerdir. Hastaliklar ulusun gücünü zayiflatir, ekonomisini olumsuz yönde etkiler. Bu bakimdan Halk Sagligi, Ulus Zindeligi çok önemlidir. Doganlarin yasatilmasi, insan ömrünün uzatilmasi, yasayanlarin saglikli kalmasi çagdas devletlerin gerçeklestirilmeye çalistiklari hedeflerin basinda gelir. Bu baglamda Cumhuriyet hükümetleri Türkiye’de insan ömrünü epey yükseltmekte basarili olmuslardir. Cumhuriyetin baslangiç yillarinda Türkiye’de insan ömrü ortalama 35-40 yil iken bu sayi bugün 65-70’e ulasmistir. Yani bugün Türkiye’de insan ömrü ortalama 70 yildir. Ileri ülkelerde yasama siniri daha yüksektir. Tabii uzun yasamak asildir da bu uzun ömrün yillarini ve özellikle yasliligi saglikli geçirmek daha önemlidir.

Insanin yaslanmayi durdurmasi mümkün degildir. Fakat ihtiyarligi yavaslatmasi, hatta durdurmasi mümkündür. Ileri ülkeler bu baglamda basarili olmuslardir. Dogalki bu sorunun iyi beslenmeyle, egitimle, saglik hizmetlerinin kalitesi ve çevreyle ilgisi vardir. Saglikli bir çevrede yasamayi kim istemez. Iyi beslenmeden kim kaçar? Ama zenginin sofrasi, fakirin yatagi bereketli olur dendiginde burada durup düsünmek gerekir. Varlikli kisi sofrasinin zenginlestirirken fakirin yatagini, yani döl ve çocuk bereketini artirmasi arasindaki dengesizlik ve gerçek beraberinde çok ciddi sorunlar getirmeye namzettir. Neden fakir ve yoksul ailelerde çocuk sayisi fazladir? Neden zengin ve egitimli insanlarda çocuk sayisi azdir? Bu sorulari kendi kendimize sormamaz, yanitini düsünüp vermemiz gerekir.

Görülüyorki SAÄzLIK insanlar ve uluslar için hayati bir sorundur ve böyle olmaya devam edecektir. Sorunlari azaltmak, egitime ve kalkinmaya, refah içersinde yasamaya baglidir.

                                               nazifkaracam@gazetetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol