BU NE DUYARLILIKTIR?

Son birkaç günden beri, bankalardaki yoğunluktan haberiniz var mı? Aynı kaygıları taşımamış olsaydım, benimde haberim olmazdı belki! Merak edip sordum tanıdıklarıma. Hayırdır! Neler oluyor, bu kalabalık nedendir diye? Yurttaşların çoğunluğu, hesap kapattırmaya gelmiş. Böyle durumlar, genellikle ekonominin bunalım zamanlarında olur çoğunlukla. İnsanlar, bankalardaki paralarının başına bir şey gelmesin istedikleri için, paralarını çekerlerdi. Meğerse, durum başkaymış. Bankalardaki kalabalığın nedeni; insanlar, eski ve hareketsiz hesaplarının kapatılması için oradalarmış. Ben de onun için o kalabalığın arasında saatlerce sıra bekleyenlerdendim. Halbuki ben, bu kalabalığın nedenini sıcak paranın hareketi diye düşünmüştüm ilk önce.
Gazetelerde birkaç gündür, şöyle haberler vardı. Bankalar, 'hareketsiz eski hesap sahiplerinden artık işletim ücreti alacaklar' diye ulusal medyada yazılmış. Ve, bu haberlere dayanarak vatandaş bankalara akın etmiş. Her ne kadar, BDDK 'yok böyle bir şey, hiçbir banka bildirimde bulunmadan böyle bir uygulama yapamaz' anlamında açıklama yapsa da, vatandaş kendini garanti altına almak için önlemini alıyor olmalı.
Bu konuda, medya görevini mi yapıyor? Yoksa, halkı tedirgin eden bir bilgi kirliliğimi yaratıyor? Bu haberlerden etkilenen yurttaşların büyük bir bölümü, ekonomik olarak orta halli hatta, dar gelirlilerden oluşmakta. Bu durumu bir banka yetkilisine sorduğumda; 'konu ile ilgili bize herhangi bir talimat gelmedi' dedi. Demek ki, bankalarla hatırı sayılır seviyede para alış verişi yapanlar bundan pek etkilenmemişe benziyor. Buradan şu anlaşılıyor ki; ya, artık bankalar (daha önce defalarca söylediğimiz gibi) bundan sonra vatandaşın hesapları üzerinden istediği rantı elde edebilecek, ya da bankaları meşgul eden safra hesapların temizlenmesi düşünülüyor. Her iki durumda da vatandaş öyle korkmuş ki, kendi güvenliğini kendisinin sağlamasından başka bir çıkar yol bulamamış.
ÇERNOBİL'İ HATIRLAR MISINIZ?..
Anımsarsınız, geçtiğimiz hafta içinde 26 Nisan 2014 günü dünya insanlık ve yeryüzü için çok önemli bir anma etkinliğine tanık oldu. 26 Nisan 1986 tarihinde yaşanan ÇERNOBİL nükleer santral kazasının yarattığı felaketi hatırlamak ve tüm dünyada bir daha yaşanmaması için gerekli uyarıları içeren bir etkinlikler dizini gerçekleştirildi. O tarihte ve bugüne kadar gelen ve halen yaraların tamamen sarılmadığı bir facia idi yaşanan. Nedir bu felaketin faturası?
IPPNW ve GFS'ın hazırladığı Nisan 2011 tarihli raporundan alınmıştır.
"Bulguların özeti
1. Düşük seviye radyasyonun (0 - 500 mSv) etkileri sistematik olarak izlenmiş ve araştırılmıştır. Özellikle, Çernobil öncesinde düşük seviye radyasyonun genetik etkileri belirsizdi.
Buna rağmen, ICRP 100 mSv dozu teratojenik hasar için limit olarak vermeye devam etmektedir. Bu iddia pek çok çalışmayla çürütülmüştür.
2. Genomik dengesizlik ve seyirci etkisi gibi hedef alınmamış etkiler bulunmuştur. Radyasyondan direkt etkilenmeyen hücrelerde genetik değişiklik gibi…
3. Radyasyon seviyesi azaldıkça, kanser ortaya çıkışına kadar geçen latent periyod uzamaktadır.
4. Genomik dengesizlik genlerle aktarılmaktadır ve her nesilde katlanarak artmaktadır. Etkilenen her üç cumhuriyetin (Moskova, Minsk, Kiev) araştırma merkezlerinde yapılan ve tasfiye memurları ile radyasyona maruz kalmamış annelerin çocuklarında kromozom anormalliklerini gösteren çok sayıda çalışma mevcuttur. Kümülasyon etkisinin ilk ortaya çıkışı radyasyona maruz kalan ebeveynlerin çocuklarında görülen tiroid vakaları olabilir. Ancak, bu durum henüz net değildir.
5. Kanser dışı hastalıkların insidanslarında artış bulunmuştur; özellikle kardiyovasküler ve mide hastalıkları ve nörolojik-psikiyatrik hastalık vakaları düşük seviye radyasyonun somatik etkileri olarak bulunmuştur.
6. Rus yetkililerce verilen sayılara göre, tasfiye memurlarının %90'ından fazlası sakatlanmıştır; diğer bir deyişle en az 720,000 tasfiye memuru ciddi bir şekilde hastalanmıştır. Erken yaşlanıyor ve ortalamadan çok daha yüksek sayıda çeşitli formda kanser, lösemi, somatik, nörolojik ve psikiyatrik hastalıklara yakalanıyorlar. Pek çoğunda katarakt mevcut. Uzun latent döneme bağlı olarak, gelecek yıllarda kanserlerde belirgin artış beklenmektedir.
7. Tahminlere göre 2005 yılına dek 112,000 ila 125,000 tasfiye memuru ölmüştür.
8. Mevcut çalışmalar Çernobil sonucu gerçekleşen bebek ölümlerinin 5000 civarında olduğunu tahmin etmektedir.
9. Genetik ve teratojenik hasarlar (malformasyonlar) sadece direk etkilenen üç ülkede değil diğer Avrupa ülkelerinde de belirgin olarak artmıştır. Sadece Bavyera'da Çernobil'den bu yana 1000 ila 3000 arası ek doğum anomalisi bulunmuştur. Avrupa'da 10,000'den fazla ciddi anomalinin radyasyonla tetiklenmiş olmasından korkmaktayız. UAEA'nın Çernobil felaketi nedeniyle 100,000 ila 200,000 arası düşük gerçekleştiği sonucuna vardığı göz önüne alındığında raporlanmayan vaka sayısının yüksek olduğu tahmin edilmektedir.
Çernobil nedeniyle ek radyasyona maruz kalma sonucu beklenen hastalık/sağlık hasarları
a. Kanser. Yine de, pek çok kanserin latent periyodunun 25-30 sene olduğunu belirtmek gerekir. Hali hazırda, sadece tiroid kanseri, meme kanseri ve beyin tümörü vakalarını görmekteyiz. Ama tasfiye memurlarında pek çok diğer organda da kanser gelişimi gözlenmiştir: prostat bezi, mide, kan kanseri, tiroid kanseri vb.
b. Genetik değişiklikler: malformasyonlar, ölü doğumlar, çocuk olmaması.
c. Kanser harici hastalıklar: Pek çok organ sistemi etkilenebilir; beyin hastalıkları; hızlanmış yaşlanma süreci; psikolojik bozukluklar…"
Özet olarak:
Bu rapor Çernobil felaketinin sağlık hasarlarına yol açtığına dair makul ipuçları veren bilimsel çalışmaları değerlendirmektedir. Bu raporun yazarları yöntemsel olarak doğru ve anlaşılır analizleri seçmeye önem vermişlerdir. Daha önce bahsedilen yöntemsel zorluklar nedeniyle, amacımız UAEA tarafından verilen açıkça yanlış olanların aksine "doğru" istatistikler sunmak değildir. Bu rapor bize sadece Çernobil'in sağlık etkilerinden bahsettiğimizde, uğraşmamız gereken sağlık etkilerinin çeşitlilik ve boyutları ile ilgili ipuçları vermektedir.
Vb. Devam edip gidiyor.
Ve, işte bu nedenledir ki; enerjinin etkin kullanımı ve yenilenebilir enerji kaynaklarımız dururken, ülkemizde yeni kurulması planlanan 'Nükleer Enerji Santralleri'ne hayırlı olsun diyemiyeceğiz.    
Sorunsuz ve sağlıklı bir yaşam dilerim.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol