BÜYÜK ASKLAR, BÜYÜK FILOZOFLAR VE BÜYÜK YAZARLAR

Her insanin hayatta bir Düsünce Çizgisi, bir Ilgi Alani ve Büyük Aski olmustur. Sonunda her sey bir yerde durulup, durmustur. Hayatin inis çikislari mutlaka insani yormustur. Zaten Tanrilar Insanoglu'nu bir dagin etegi ile zirvesi arasinda gidip gelmeye mahkûm etmislerdir. Fakat zirveye çikan olmamistir.
Çünkü orada Tanrilar oturmaktadir. Tanrilarin hep yüksek yerlerde, gökyüzünde olmalari, isa'nin göge, HZ. Muhammed'in Arsa çikmasi bundandir.
Dünyada Büyük Asklar yasayan yazarlar da bir yerde durup düsünmüslerdir. Bir zamanlar ben onlari yani büyük ask yasayanlari, büyük yazarlarin öz geçmislerini, filozoflarin düsüncelerini okumusumdur. Hayatta suna dikkat etmisimdir. istemisimdir ki Büyük Insanlar, Büyük Düsünceler, Büyük Asklar beni dagin eteginden, basit bir hayatin içinden alip yukarlara çeksin.. Ancak bunun istemekle olacagini hiçbir zaman düsünmemisimdir. Sadece büyük asklari, büyük yazarlari, büyük filozoflari (fikir adamlarini) okuyusumun nedeni onlarin Ufuk Açici olmalarina inanmis olmamdir. Ufka bakmak, uzaklari görmeye çalismak ilerlemek istemenin ilk sartidir.
Gecenin bir saatinde uyandim. Arsivimde eski notlarimi, dosyalarimi karistirirken ünlü kisilere, ünlü asklara ait, 1950'li yillara uzanan gazete kupürlerini ve dergileri içeren bir dosya elime geçti. Okumusum, fakat unutmamisim. simdi tümünü biliyorum. Onlar dünyanin büyük bestekârlari, büyük musikisinaslari idi. Polonyali Frederik sopen'e dostlari önemli bir gününde bir torba için Vatan Topragi hediye etmislerdi. Bir sey olmak isteyenler sopen'i okumalidirlar. Müzigini'de dinlerlerse fena olmaz derim. Alman bestekar Bethoven'inin Dokuzuncu Senfonisi'ni Köy Enstitüsünde dinlemistim. Bethoven dünyanin bir müzik dahisidir. Tabii zamaninda tarihin güzel, fakat bedbaht kral ve kraliçelerin yazarlarin hayatlarini okumustum. insanlarin büyük olmasi, saraylarda, kösklerde yasamasi, padisah koltugunda oturmasi onlari her zaman mutlu ediyor. Onlarin da mutsuz, bedbaht olduklari zamanlar vardir ve olmustur. Dünyanin en büyük egitimbilimcilerinden Russo mutlulugu kirlarda, dogada bulmustur. sehirlerden kirlara açilmistir.
Insanlar hayati düsündükleri gibi yasayacaklarini sanirlar. Oysa düsündügümüz gibi yasama sansimiz çok azdir. Hayat, yasadigimiz seydir. Onu oldugu gibi kabul etmek zorundayiz. Hayati degistirmek kolay degildir.
1950'li yillarin basinda "Kadin ve Ask" ilaveleri veren bir gazete okumusum. simdi o ilavelerden birinde Hüseyin Mayadag'in bir dörtlügü dikkatimi çekti.
"Kadin çiçek gibidir, nice bahardan yazdan
Kadin bir musikidir, en ince ihtizazdan
Kadin eger olsaydi, bir yigin insan eti
Adem terk eder miydi, bir Havva'ya cenneti..
Hemen bu dörtlügün altinda, "AsK, erkekle kadin arasinda ebedi bir gönül düellosudur" sözü yazili. ve bunun altinda "Mesut kadin, mesut eden kadindir" sözü yazilidir. Ancak mesut kadinin mesut etmek için ne gibi özverilerde bulundugu yazili degildir. Oysa kadin, nedir senin adin diye soruldugunda, "Fedakârlik"tir der. Bu nedenle Eski Kadin ile Yeni Kadin arasinda bir fark yoktur. Kadin her yerde kadindir. Çilesi, yasami farklidir. Sonra Kadinin çirkinligi güzelligi bizim ona bakisimiza baglidir.
YAsLILIK adini tasiyan iki ciltlik bir kitap vardir. Yasliligi ve yasli insanlari anlatir. Orada yazili bir sözün altini çizmisim. Derki, "Insan gençliginde öyle yasamalidir ki ihtiyarlik için saglik tasarruf etsin." Bu dogrudur da insan öyle sevmeli ki ve öyle sevgi tasarruf etsin ki yaslandiginda sevgisiz ve asksiz kalmasin. Buna göre insan hayatta Sevgi Stok etmelidir. Sevgisiz kalmamalidir. Onu bir seveni, bir arayani olmalidir. insani hayata baglayan baska ne vardir ki... Hayati askla sevmek kadini ihtirasla sevmeye es degerdir. Büyük ask yasayanlarin, büyük yazar ve filozoflarin, büyük devlet adamlarinin hayatinda hep büyük asklar vardir. Mustafa Kemal Miti'yi, Corin'i çok sevmistir. Bu nedenle Mustafa Kemal'in aski da, sevgisi de vardir. Ulusu ile evli oldugu için yuvasi (Evi) vatandi. Hep mutlu yasadi, mutlu görünmeye çalisti.
Ne diyelim, daldan dala geçen bir yazinin sonuna bir nokta koymak gerekir, "Tabiatta ilk bahar, hayatta son kadin sevilir." Galiba bize sevgiyi, kadini öne çikaran bir hayat anlayisi lazim. Ondan sonra kadinin, sevginin adi olacaktir saniyorum.
nazifkaracam@gazetetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol