BULGARISTAN DOBRUCA TOBUHIN KASABASI'NDAN MÜCAHIDIN ISIK'LA SÖYLESI

Bulgaristan Dobruca Tobuhin kasabasinda dogan Mücahidin Isik; "43 yasindayim, 450 hanelik köyün 160 hanesi Türk'tü. Kimliklerimizi toplayan Todor Jivkov hükümeti Bulgarca olan yeni kimliklerimizi bize dagitmisti. 700-800 hanelik köylere tanklarla, köpeklerle baskinlar yaparak Türkleri asimile etmeye çalisiyorlardi. Bu olay 1989 yilinda oldu. 24 Mayis Bulgarlarin egemenlik ve bagimsizlik günüydü.
Bulgarlar ve Türkler 24 Mayis günü hükümeti protesto ettiler. Bazi Bulgar halki kimligi degismis Türkleri Bulgar olarak kabul etmiyorlardi. Bulgar bir müzisyen bu yolda vurularak öldü. Önde giden basi çeken Türkleri pasaportlari ellerine verilerek, Türkiye'ye gönderdiler.
1991 yilinda aldigim göç vizesi ile Türkiyeâ?~ye geldim. Babam bes yil sonra Bulgaristan'a giderek herseyimizi satti.
1989'a kadar ayrimcilik ufak çaptaydi. Okuyabiliyordun. Çok önemli makamlara gelmesen de isin gücün oluyordu. Bosta gezen pek yoktu. Herkes çalismak zorundaydi.
Ben iki yillik Veteriner Saglik Tekniker Okulu mezunuyum. Okula girmeden önce bir is yeriyle on yillik is akti yapiyordum. Okulda bu sekilde okuduktan sonra isim hazirdi. Is aktini yaptigim yere giderek çalisiyordum.
Hastanede bedava bakilabiliyordun" dedi.
Bulgarlar Kirklareli'ye bag kasabasi LOZENGRAD derler. 1989 yilindan itibaren Türkiye'ye göç eden Bulgaristan Türkleri'nin bir kismi Kavakli Gaziosmanpasa Kampinda kaldi. Kirklareli Valiligi, devlet kurumlari büyük bir özveriyle çalisarak Gaziosmanpasa Kampini olusturdu. Göçmenlere okuma yazma, Türk tarihi ile ilgili olarak dersler verildi. Pek çok devlet büyügümüz, politikacilar, TRT elemanlari, gazeteciler gelerek, Gaziosmanpasa Kampi ile ilgili olarak söylesiler yaptilar. Kavakli Kasabasi ve Kirklareli, medyada yerini almaya baslamisti.
Sirplar Bosna-Hersek'te yasayan müslümanlara soykirim uygulamaya baslayinca Gaziosmanpasa Kampi yine önem kazandi. Bosna Hersekten gelen müslüman Bosnaklar kampa yerlesti. Kampa üç dört kez giderek orada yasayan insanlarla söylesiler yapmistim.
Yanar Tozlu Patika Yollar siir kitabimda, o günleri anlatan "Baris" siirini o günlerde yazmistim. Kamptaki tercüman araciligi ile konusmus, kahvelerini içmistim. Beraber aglamistik. Gözlerimiz yaslarla doluydu.
Kosova'daki müslüman Arnavut'lar da, baskilara maruz kalinca onlar da kampta kaldilar. Onlarla da görüserek sohbet etmistim. Balkan Türkleri'nin, Türk dünyasinin çektigi zulümler, yasadiklari acilar bizim de acimizdi... Istanbul Bayrampasa'da halam Hatice Ture'lerde kalirken, Rumeli Balkan Türkleri'nin köklü kültürünü, dostlugunu, insancilligini tanima firsatini bulmustum.
Onlarin içinde yasamadan onlari tanimak mümkün degildir. Dügünleri çok güzel olur. Türkücü Arif Sentürk ile, halam Hatice Ture'nin torununun dügününde tanismistik. Beraber horon tepmistik... Ne güzel günlerdi. Simdi ne halam Hatice Ture var ne de babam Irfan Demiraco... Ne de o içten saygilar var... Hersey yozlastirildi. Ne zaman bir Rumeli Balkan sarkisi duysam yüregim kabarir, bir deniz gibi olur...
Eski akrabaliklar, gidip gelmeler de kalmadi artik... Kent kültürü içinde yalnizlastik. Sonsuz acilar içinde kaderimize dogru yürüyoruz...
selahattindemiraco@gazetetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol