BOZKIRIN ÇIĞLIĞI NEŞET ERTAŞ BİR GÖNÜL İNSANIYDI

Bozkırın Sesi Neşet Ertaş'ın, Gönül Dağı'nın Elem Dolu Yaşamını, Vefatıyla Beraber Gazetelerden Okurken, Belgeselden İzlerken Çok Değerli Halk Kültürümüzün Gücünü Hepimiz Fark Ettik. Çok güzel demeçler verildi. İlk defa garip bir halk sanatçısının yaşamındaki yalın hikaye yüreğimizdeki sevgi pınarlarını çağlayana dönüştürdü.
Halkın güçlü çığlığını, ezgilerdeki hasreti, sevdayı, yoksulun çilesini, kırların, köylerin yaşamını düşünüverdik. Halk Ozanı Karacaoğlan'ın her şiiri bir türküdür. Elif'ine olan hasretinin, sevdasının gönlündeki ızdıraplı şarkısıdır. Türküsüdür. Televizyonlarda türkülerimizin yanıklığını çığlık çığlık dinlerken Bedia Akartürk, Neşet Ertaş, Aşık Veysel, Belkıs Akkale, Zara, Edip Akbayram vs. gibi Sanatçılar yüreğimizin teli gibidirler… Barış Manço'yu da çok severim. 26 Eylül 2012 günü Kırşehir'de babasının ayak ucuna defnedilen Neşet Ertaş ağabey bizi kendimize getirdi. Ortak paydada buluştuk. Büyük ozana vefa borcumuz var. Veda değildi bu… Sevginin, türkünün, halk kültürünün romantik gücü bizi hikayesiyle sarıvermişti.. İçin için ağlamıştık.. İnsan olmak güzel şeydi. Yaşamın her alanında çile çeken tarihsel bir halkın romanından bir sayfaydı yalnızca.. Gönlümüzdeki sessiz yalnızlık çığlık çığlık türkülerle Neşet ağabeyin sesinde, hikayesinde hepimiz kendimizden bir parça bulmuştuk…
Kırklarelili Gacallardan Aşık Ali Tanburacı'yla tanışmak isterdim. Torunu Rasim Savaş Ergüven dedesinin hikayesini anlatınca gönlümdeki sızı bana bir şiir yazdırmıştı… Daha önce tanışsaydık farklı olabilirdi. Eşsiz kültürümüzün son halkası, son aşıklardan Neşet Ertaş ağabeyin öyküsü, sanatına olan saygısı karşısında selam durmuştuk. Bu yazıyı 27 Eylül 2012 günü güneşli bir sonbahar günü yazıyorum.
Dostlar, yaşam her zaman mutlu geçmiyor. Ekonomik krizler büyük şirketleri, ülkeleri yere sererken silah tekelleri, petrol tekelleri para kazanmaya devam ediyor. Yoksulluktan, büyük çileden, kimyasallardan kansere yakalanıp kısa zamanda aramızdan ayrılan yüzlerce, binlerce insanımız var…
Gururlu ve hassas insan gönlü acılar içinde yapayalnız çilesini doldururken türküler gönlümüzün ilacı oluveriyor..
Bozkırın Çığlığı derin hikayesiyle tarihin içinden bize sesleniveriyor.. Duyarsız bir yalan dünyada ömrümüzü tamamlarken gözlerimiz yaşlıdır bizim.. Merhametli bir halkız biz. Haçlı zulmünü işleyen zalimlere halkımız gavur demiştir. Moskof gavuru gibi.. Bugün için Rusya'dan yazın binlerce turist Akdeniz sahillerine tatil için geliyor. Yakın tarih içinde yapılan teknoloji devrimiyle dünyanın neresinde bir acı olay, bir savaş, bir felaket yaşansa haberimiz oluyor. Türkiye, Afrika'daki acı olaylara, çekilen ıstıraplara duyarlı davranıp yardıma koşuyor. Kendi insanımızın yaşadığı her acı olay insanı derinden etkiliyor.. Kadınlara uygulanan şiddet, aile içi kavgalar, cinayetler gazetelerin üçüncü sayfasındadır. Etnik Terör'ün aramızdan aldığı gençler şehit olurken annelerin, yakınlarının çığlığı ciğerimizi yakıyor.
Köy Türkülerinde sevdanın, hasretin, özlemin feryadı, çığlığı vardır.. Gönlümüz yaralıdır bizim.. Neşet Ertaş ustanın ardından gidecek türkücülerimiz olacaktır. Çile çekmeyen, duyarlı olmayan, temel kültürü olmayan toplumda halk kültürüne önem vermeliyiz. Halk Eğitim Merkezleri Bağlama Kursları Açmalıdır. Türkülerimiz Çığlığımızdır. Bir yoksulluk, Bir ayrılık, Bir hasret türkü olarak karşımıza çıkıyor.     Leylasız, Türküsüz, Sevgisiz, Umutsuz     yaşanmıyor kardeşim…

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol