Bir süreden beri süt üreticileri ile süt sanayicileri arasinda fiyat anlasmazligindan ileri gelen sorun giderilmis bulunmaktadir. Ancak süt üreticilerinin sorunlari bitmis degildir. Fiyattan ileri gelen anlasmazliklar bir gün yine gündeme gelecektir. Zira yillardan beri arada bir bu anlasmazlik sorun olmaktadir. Biz hatirlariz ve hatta kendimiz basina haber yaptigimiz süt anlasmazliklari sirasinda üreticiler sütlerini derelere dökmüslerdir.
Türkiye’de DEVLETÇILIK DÖNEMI’nde devlet bir takim ürünlerin üretiminde ve tüketiminde mesela Et-Balik, Süt Endüstrisi Kurumlari ile yönlendirici olmustur. O yillarda bazi ürünlerin fiyatlarini devlet tespit ederdi. Bunun üzerine üreticiler “Biz ürettigimiz ürünün fiyatini ne zaman kendimiz tespit edecegiz” diye feryad-i figan ederlerdi. Biz de bunlari haber yapip, yazardik.
Devletçilikten serbest ticarete yani liberal ekonomiye geçtigimizden beri de yine devletin fiyatini tespit ettigi ürünler oldugu gibi, ticaret erbabinin sanayicinin fiyatlarini tespit ettigi ürünler vardir. Bugün dahi üretici malinin fiyatini tespitte, aliciya ve tüketiciye dayatmada sansli degildir. Çünkü borçlanmis olmasindan dolayi malini üç asagi bes yukari satmak zorundadir. Bunu da tüccar ve sanayici, ticaret erbabi çok iyi bildigi için üreticinin malini fiyat kirarak yada vade koyarak alma cihatine gitmektedir. Böyle durumlarda geçmiste devlet findik ve süt gibi ürünlerin tüketimi için okullarda beslenme uygulamalari yapardi. Beslenme uzmanlari da beslenmenin önemi üzerinde yayinlarda dururlar, konusmalar yaparlardi. Mesela 1960’li yillarda Doç. Dr. Osman Nuri Koçtürk bu konuda basta gelirdi. Okullarda Beslenme Dersleri’nde çocuklara süt içirilir, findik yedirilirdi. Böylece devlet süt üreticilerini korumus, depolardaki findiklari tüketmis olurdu. Yoksul aile çocuklari da süt içmis, findik yemis olurlardi. Biz hatirliyoruz, Beslenme Saatleri biraz problemli olurdu ama çocuklar için sevindiriciydi. Fakat nedense ve nasil bir gerekçe uydurulmus ise okullardaki Beslenme Saatleri’nden vazgeçilmistir.
Bugün ülkemizde büyük bir gelir adaletsizligi vardir. Yirmi milyon kisi açlik sinirinda veya altinda yasamaktadir. Bir milyondan fazla insan da günlerini aç geçirmektedir. Bunu devletin istatistik kurumu açiklamistir. Bu durumda devletin yine devreye girerek, hem süt üreticilerini, hem süt inekçiligi yapanlari ve hem de depolarinda bulunan, satilamayan binlerce ton findigi tüketmis, findik yetistiricilerini de korumus, en az on milyona yakin çocugu da beslemis olur. Böylece süt üreticilerinin sütlerini dökmelerinin önü alinmis, findik üreticilerine de findik ekimi sinirlamasi getirilmemis olur ve dolayisiyla beslenemeyen yoksul aile çocuklari da günde biraz fazla kalori almis olur.
Türkiye dünyada en az süt içilen, en az et yiyen ülkelerden biridir. Amerikali yilda 150 litre süt içerken Türk insani yilda ortalama 12 litre süt içmektedir. Tabii bu insanlarimizin süt içecek kadar bir refah düzeyine gelmemis olmalarindandir. Halk yemiyor, içmiyor tavugunu, yumurtasini, sütünü satarak geçinmeye çalisiyor. Yoksulluk onun belini bükmüstür.
Devlet halkin beslenmesi sorununa biraz egilmelidir. Söz konusu ettigimiz ürünlerin tüketimi için yeni planlamalar yapilmali, yoksul aileler ile birlikte, yoksul ögrencileri de düsünmelidir. Sosyal Yardimlasma ve Dayanisma Vakfi yoluyla ailelerden baslayarak, okullarda çocuklara süt içirmeli, findik yedirmelidir. Böylece ülkemizde süt tüketimi artmis, findik stoklari erimis, yoksullar da sevindirilmis olur.
Geçmiste devlet bunu yapmistir, bugün de yapabilir. Yapamaz mi yani..?
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol