BALKAN KÜLTÜRÜM ANILAR, YÜREĞİMDE YAŞIYOR

Ramazan Bayramının ikinci günü (9.8.2013) Kırklareli Şevket Dingiloğlu parkında çayımı içerken kumru seslerini dinliyorum. Bayramların huzur ve sevgi dolu olanlarını severim. Eski bayram sabahlarında ailece kahvaltı yapmanın bir başka güzelliği vardı. Çorba, etli pilav, revani bayram sabahı yemeği idi. Dondurmacı Şaban Ağa güzel revani yapardı. Sakızlı kurabiyesi, pandispanyası, dondurması güzeldi. Hacı Hamza Yanardağ'ın eski ahşap evinde oturmuştu. Güzel komşuluklar vardı. Rumeli,(Romaeli), Balkan Müslümanları, Sırp, Yunan, Bulgar, Rus zulmünden kurtulmak için Türkiye'ye gelip yerleşmişlerdi. Yeni bir hayata sıfırdan başlamışlardı. İskan hakkı tarlalarını ekip, biçmişlerdi. Hayvan bakmışlardı… Her gün mahalle sırtmaçları sokaklardan, evlerden hayvanları alıp inekleri meraya götürüp otlatırlardı.
Bahçeli, eski tuğlalı, ahşap evlerde oturuyorduk. Şam tatlıcı Ali Rıza'nın babası ve amcası Gazhane Sokağı'nda toprak kerpiç kuruturlardı. Şam tatlısını çok severdik. Eski arkadaşlarla bayramın birinci günü çocukluk günlerimizi konuştuk. Sokakta cicili oynardık… Uçurtma uçururduk… Şeytan uçurtmasını defter yapraklarından yapardık. Futbol aşkımızdı. Çorapla yalınayak karalastikle kıran kırana sokak futbolu oynadığımız günler en güzel günlerimizdi. Muhacir, göçmen kültüründe akrabalık, saygı, sevgi, sohbet, dayanışma vardı… Dürüstlük vardı. Vatana, Türk bayrağına, Atatürk'e sevgi vardı. Saygı vardı.
Prof. Dr. Tayyip Gökbilgin'in Tatarlar, Yürükler, Evlat-ı Fatihan kitabını Edirne Bellek Yayınevi'nde bir saat incelemiştim. Ciddi, güzel kaynak bir kitaptı. Kitap okumaya pek meraklı olmayan halkımız çocuklarına "Ben okul okuyamadım. Sen oku oğlum" derdi. Kaçgöç yoktu. Kız erkek okula giderdi. Annelerimiz, akrabalarımız, komşularımız, arkadaşlarımız bizim için çok değerliydi. Saygı, sevgi, dostluk her şeyimizdi. Mahalle arkadaşlığı vardı. Bu şimdi de önemlidir.
Evde babam siyaset konuşmazdı. İşyerine her partiden arkadaşları gelirdi. Kırklareli'nde canlı bir ticaret hayatı vardı. 1980 12 Eylül darbe günlerine kadar böyleydi. Zahireciler köylerden, ticaret     borsasından, Süloğlu, Lalapaşa pazarından buğday, ayçiçeği, yulaf, mısır, çavdar satın alırdı. İstanbul'daki Trakya'daki un ve yağ fabrikalarına buğday ve ayçiçeğini satarlardı.
Eskişehir'den güzel arpa getirilip koyun kuzu bakanlara satışı yapılırdı. Akrabalara bayram kartları gönderilirdi. Babam bu işi bana vermişti. Babamın yakın akrabası Hakkı Kar ve İbrahim Seyrek'e bayram kartlarını ben yazardım. Bayrampaşa'da halam Hatice Ture'de iki üç yıl kalmıştım. İstanbul'u özlemiştim. Hatıralarımla baş başa olmak istemiştim. 2008 yılında iki gün halamın oğlu Hilmi Ture'de kalmıştım.
Sohbeti, insanlığı güzel Hilmi Ture'ye "Pirlepe, Depreşte köyümüzü sizin köyünüz Lojan'ı yeniden anlatır mısın? Makedon ruhum debreşti yine…" bu güzel sohbeti Bakırköy ve Yıldırım Mahallesi, Bayrampaşa izlenimlerimi Önadım Gazetesi'nde yazmıştım. Balkan ruhum genlerime sinmiş… Trakya'daki Balkan Ruhunu, muhabbetlerini Önadım- Kırklar Haber Gazeteleri'nde yazıyorum. Sevginin ışığında yürümek isteyenlerdeniz… Yerel, bölgesel araştırmacılığımızı amatör bir ruhla yapıyoruz. Muhabbetin ateşinde yaşamak isteyenlerdeniz. İnsanlığın büyük kültürüne saygımız var.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol