Avrupa Parlamentosu çatisi altinda 13 Kasim 2008’de “Dersim Soykirimi” konulu bir toplanti gerçeklestirildi. 1938 yilinda Tunceli’de (Dersim) ne olup bittiginden daha önemli olan, olaylarin olmasindan tam 70 yil sonra Avrupa’nin bu konuyu “soykirim” olarak bir biçimde gündemine almis olmasidir. Bu girisim, Avrupa’nin ve Bati dünyasinin aradan 100 yil geçtikten sonra Türkiye’ye yeniden “Hasta Adam” muamelesi yapmasiyla iliskilidir. Tipki sözde “Ermeni soykirimi” iddialarinda oldugu gibi…
“Ermeni soykirimi” iddialarinin temel amaci, Dünya kamuoyu nezdinde Türkiye Cumhuriyeti ile ilgili olarak “Soykirim ve Katliamlar” sonucu kurulmus gayrimesru bir devlet oldugu kanaatini yaratmaktir. Devlet “gayrimesru” olunca, sinirlari dahil olmak üzere her yönüyle yeniden ele alinmasi dogal olacaktir.
Nitekim Brüksel’de gerçeklestirilen toplantida konusanlardan Prof. Dr. Ronald Mönch; “Yasasalardi Atatürk ve dönemin Bakanlar Kurulu üyelerinin savas suçlusu olarak yargilanacagini” söylemistir. Türkiye’nin ‘sinirlari dahil olmak üzere durumunun yeniden ele alinmasi’ sadece Ermeni sorunu kullanilarak gerçeklestirilemez. Ermenistan’da bile Ermeni kalmadi. Sovyetler Birligi’nin yikilmasi sirasinda yaklasik 3 milyon kadar olan Ermenistan Ermenileri bugün 2 milyonun altina düsmüs vaziyette. Onun için sözde Ermeni Soykirimi, ancak Türkiye’nin kurulusunun gayrimesru oldugunu kanitlamada bir propaganda araci olarak deger tasiyabilir. Öte yandan Kürtlerin soykirima ugradigi seklinde bir iddia ise, bugün nüfus olarak küçümsenmeyecek bir rakamda olan Türkiye Kürtlerinin, emperyalist amaçlar dogrultusunda Batili devletlerce kullanilmasini mümkün kilabilir.
“Dersim Soykirimi” iddialari gündeme, simdi bu niyetle getirilmektedir.
ASIRET DÜZENI VE CUMHURIYET
Simdi esas konuya gelelim: 1935 yilina geldigi zaman Tunceli’de Pülümür, Ovacik ve Hozat arasinda yer alan bir bölge, hâlâ devlet otoritesinin disinda, Asiret düzeni içinde yasamaktaydi. Esasen bu bölge tarihi boyunca hiçbir zaman, hiçbir devletin idaresi altina girmemisti. Kendi basina buyruk asiretler düzeni içinde yasayan bölge halkinin ekonomisinin önemli bir kismini, komsu yörelerde (Erzincan, Elazig, Mazgirt, Pertek, Çemisgezek) yasayan halkin mal ve hayvanlarini yagmalama eylemleri olusturuyordu.
Cumhuriyet 1930’larin ortalarina gelindiginde bu bölgede devlet otoritesini tesis etmek için harekete geçti. Bölgeye ulasimi saglamak için yollar ve köprüler insasina giristi. Güvenlik güçlerinin sürekli olarak kaldigi karakollar insa etti.
Asiretler dogal olarak bu gelismeyi kendi egemenliklerine yönelik bir tehdit olarak degerlendirdiler ve isyan ettiler. Önce su gerçegi saptayalim. 1938 Dersim Isyani, modern, anti emperyalist, devrimci Cumhuriyet ile bölgenin feodal güçleri arasindaki bir çatismadir. Burada hakli olan Cumhuriyet’tir. Feodal yagma düzenini sürdürmek isteyen yerel feodaller degil. Nitekim O yillarda Komünist Enternasyonalin yayin organinda yapilan degerlendirmeler de bu yöndedir.
NELER OLDU?
Isyancilarla güvenlik güçleri arasinda, 1937 ve 1938 yillarinda bölgede siddetli çatismalar yasandi. Hükümet 1938 yazinda isyan bölgesini bosaltma, burada yasayan yurttaslari Bati çesitli illerde yerlestirerek, isyancilari kitle desteginden yoksun birakarak isyani bastirmak istedi. Çok sayida Dersimli Bati illerine yerlestirildi. Kendilerine toprak verildi. Yerlesmelerine yardim edildi. Ama her sey bu kadar kolay ve sorunsuz olmadi. Özellikle 1938 yili Agustos ve Eylül aylarinda köylerinden toplanarak Batiya göç ettirilmek istenen çok sayida asiret mensubu yollarda katledildi. Burada amacin disina çikildigi ve dagdaki isyancilara yönelik bir terör ve yildirma havasinin yaratilmak istendigi açiktir. Isyan, bölgenin bosaltilmasiyla birlikte sona erdi. Elde silah dagda kalanlara yönelik olarak 1943 yilinda af çikartildi. Bunlar silahlarini birakarak teslim oldular. Herhangi bir cezai islem görmediler.
Sürgün edilen yurttaslarin ise 1948 yilinda Tunceli’ye dönmelerine izin verildi. Iki yil sonra ise köylerine yeniden yerlestiler. 1938 yilinda Bati Anadolu’ya gönderilen yurttaslarin küçümsenmeyecek orandaki bir kismi ise bir daha geri dönmedi.
SONUÇ
Bu tablo, 1937–38 yillarinda yasananlarin soykirim olarak degerlendirilmeyecegini ortaya koymaktadir.
Çünkü Soykirim, Birlesmis Milletlerin yaptigi tanima göre belli bir etnik grubun veya inanç grubunun sistemli olarak yok edilmesi eylemidir. 1938’de isyana katilmayan asiretler bir zarar görmedi. Isyan bölgesi halkinin önemli bir kismi sürgün edildi. Isyancilar bes sene sonra affedildi.
Bu tablo “soykirim” tablosu degildir. 1938’de feodal hükümranliklari ve yagmaciliklarini sürdürmek için isyan edenler halkin büyük acilar çekmesine neden oldular. Emperyalistlerle kol kola ülkelerine ve halklarina karsi soykirim yalanlarini dillendirenler ise, 38’in agalarindan daha büyük kötülükler yapiyorlar.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol