Ari Bölge Trakya'da Kuzulama Dönemi

Özellikle 80?li yıllarda hayvancılıkta yaşanan büyük çöküşten sonra birçok destek paketi açıklanırken küçükbaş hayvancılık hep unutuldu, yok sayıldı, ihmal edildi. Sığır yetiştiriciliğine dayalı bir hayvancılık politikası benimsendi. Sığır yetiştiriciliğinde ise ithalata dayalı politika uygulandı. Yıllarca hayvancılığa verilen destekler büyük oranda ithalata gitti. Yem hammaddeleri, damızlık, besilik hayvan ithalatı ile kaynaklar yurtdışına transfer edildi… Ama Şimdi Küresel ekonomiye adaptasyon sonrası ilk kuzulama dönemi yaşanıyor
Hayvan Hastalıklarından Arındırılmış Bölge Olarak 2000 sonrasında yatırımcıyı çeken, Bölgesinde bulunan Hayvancılık ile uğraşan insanını Devlet tarafından verilen desteklemelerle kalkındıran "Kırklareli, Edirne ve Tekirdağ" İllerini içine alan Trakya bölgesinde Kuzulama dönemi başladı.

Bağcılık, Arıcılık ve Hayvancılık gibi 1900 yılı sonrasındaki savaşlardan dolayı yoksullaşmış halk tarafından geçinebilmek amacı ile tercih edilen uğraşlar ise günümüz Türkiye'sinde ve Küreselleşen dünya üzerinde ciddi gelirlerin kazanıldığı, dünya'ya hayvan sevkıyatlarının yapıldığı yer olarak sivriltilmiş durumda.
Tek tuş ile ülkeler arasında ekonomik hamlelerin yapıldığı mesafeleri ortadan kaldıran global dünya'da, Devlet eli ile yapılan desteklemeler hem sahip olduğumuz verimli hayvan sayısının güncel olarak bilinmesini sağlarken,
Ayrıca;
Ticari ve ekonomik platformda dünya ihtiyacının kaçta kaçlık bir bölümüne cevap verebileceğimiz,
Ülke genelinde hayvancılık potansiyelimiz ile bölgeler için düşünülen sanayi yatırımlarının sektörler bazında dağılımın nasıl yapılacağı gibi
Kalkınmamızdaki önemli paydaşların bölüştürülmesi sorularına cevap veriyor.
Küçükbaş hayvancılıkta
Nereden nereye gelindiğini
2013 yılında ilk kez Öğrendik
Mehdi Eker, Desteklemelerle yapılmak istenilenin ne olduğunu açıkladığı en önemli konuşmasında ise nelerin kazanıldığını işaret etmişti.
"4733 Tarımsal tesise 1 milyar TL hibe desteği verdik" "İlk defa damızlık hayvan ihracatı yaptık" "2013 yılında 1,3 milyar dolarlık hayvansal ürün ihracatı yapıldı" cümleleri ile Hayvancılık konusunda yaşanan sıçramanın boyutlarını işaret eden Gıda Tarım Ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker,
oluşturulmak istenen hayvancılık konusundaki düzenin işler hale geldiğini, desteklemelerle oluşturulmak istenilen Küreselleşen ekonomiye adapte olma dönemi sayesinde nasıl bir eşikten geçildiğini işaret ettiği konuşmasında söyledikleri ise hayvancılıkta başka bir dönemin başladığını, "Kırsal kalkınma alanında sizinle paylaşacağım önemli bir husus şu; biz tabi kırsal kalkınmayı şunun için önemsiyoruz değerli arkadaşlar, hammaddeyi sadece tarımsal hammaddeyi üretmekle belirli bir düzeye kadar gelir elde edilebiliyor. Katma değerin mutlaka işin içine katılması lazım, katma değer artışı sağlayan bir tarım sanayinin bir gıda sanayine dönüşmesi lazım. Amacımız kırsal kalkınmayla ilgili. Bir katma değeri artırmak. İki ürün çeşitliliğini artırmak. Üç üretici gelirlerinin artırılmasını temin etmek." Cümleleri ile gözler önüne sermişti.
Küçükbaş hayvancılıkta Neredeydik?
Şimdi nereye Geldik?
Özellikle 1980?li yıllarda hayvancılıkta yaşanan büyük çöküşten sonra birçok destek paketi açıklanırken küçükbaş hayvancılık hep unutuldu, yok sayıldı, ihmal edildi. Sığır yetiştiriciliğine dayalı bir hayvancılık politikası benimsendi. Sığır yetiştiriciliğinde ise ithalata dayalı politika uygulandı. Yıllarca hayvancılığa verilen destekler büyük oranda ithalata gitti. Yem hammaddeleri, damızlık, besilik hayvan ithalatı ile kaynaklar yurtdışına transfer edildi.
Büyük yanlışların, hataların yapıldığı bir dönemde yapılan tek doğru işlerden birisi son dönemde küçükbaş hayvancılığın destekleme kapsamına alınmasıydı. Küçükbaş hayvancılıkta koyun ve keçi başına destek verilmesi, süt desteği ve diğer desteklerin sağlanması ile sektörde bir canlanma yaşandı. Kayıt sistemine geçilmesi sağlandı. Islah çalışmaları başlatıldı.
Bu olumlu gelişmeler küçükbaş hayvan varlığını artırdı. Mevcut işletmeler büyürken, yeni yatırımların önü açıldı. Et ve süt üretimi arttı. 10 yıl önce koyun eti üretimi yıllık ortalama 65 bin ton seviyesinde iken bugün 100 bin tonun üzerine. Keçi eti üretimi ise aynı dönemde 10 bin tondan 23 bin tona ulaştı. Sağılan koyun sayısı 10 milyondan 14 milyona keçi sayısı ise 2.5 milyon baştan 4 milyon başa çıktı. Buna bağlı olarak süt üretiminde de artış oldu. Koyun sütü üretimi 2003 yılında 770 bin ton seviyesinde iken 2013?te 1.1milyon tona yükseldi. Aynı dönemde keçi sütü üretimi ise 278 bin tondan 415 bin tona ulaştı.
Rakamlardan da görüleceği gibi küçükbaş hayvancılık biraz destekle ciddi bir sıçrama yapacak yapıya sahip. 2000?li yılların başında 25 milyon baş olan koyun varlığı 2013?te 32 milyon başa ulaştı. Verilen desteklerle sektöre özellikle de keçi yetiştiriciliğine büyük bir yönelme oldu.Türkiye'nin 1980 yılında keçi varlığı 18 milyon başın üzerindeydi. 2010 yılında 5 milyon başa kadar düştü. Son yıllarda verilen destek ve uygulanan projelerle 10 milyon başın üzerine çıktı. Keçi sayısı bakımından Avrupa'da ilk sırada yer alan Türkiye'de son yıllarda endüstriyel keçi sütü üretimine yönelik sektör içinden ve dışından yatırımlarda ciddi artış oldu. Ancak bir çok tarımsal yatırımda olduğu gibi günün modasına kapılarak fizibilite yapmadan işe girenler hüsrana uğradı.
Yatırımcıların sorunları YOK MU?
Küçükbaş hayvancılıkta yatırımların verimli ve sürdürülebilir olması için desteklerin daha bilinçli ve planlı olarak sağlanması ve artırılması gerekiyor.
Endüstriyel keçi sütü üreten yetiştiricilerin ve uzmanların anlatımıyla sektörün önündeki en önemli sorunlar ise şöyle sıralanıyor.
1-Yeterli miktarda damızlık bulunamaması nedeniyle damızlık ihtiyacının önemli bölümü ithalatla karşılanıyor.
2-Sektörün bir başka önemli sorunu bir çok alanda yaşanan teknik ve ara eleman sıkıntısı.
3-Yapılan fizibilite çalışmalarının gerçeklikten uzak olması nedeniyle işletmelerin hedeflerinde ciddi sapmalar yaşanması özellikle yatırımcıları karamsarlığa itiyor ve yeni yatırım yapacakların şevkini kırıyor. Fizibilite çalışmalarının gerçeklere uygun yapılması gerekiyor.
4-Yıllarca ihmal edilen küçükbaş hayvancılık ve elbette keçi yetiştiriciliğinde veterinerlik hizmetlerinin yetersiz olması en çok dile getirilen sorunlardan birisi. Sığır yetiştiriciliği odaklı hayvancılık politikası küçükbaş hayvancılıkta veterinerlik hizmetlerinin de ihmal edilmesine yol açtı. Bu nedenle veteriner hekimler küçükbaş hayvan hastalıkları ile yeterince ilgilenmiyor. Sürülerin küçük olması durumunda ise bu hizmetin alınması daha da güçleşiyor.
5-Keçi sütüne olan talep hızla artarken ete olan talep çok düşük. Oğlak etine talep olmaması nedeniyle işletmelerin erkek oğlaklardan büyük oranda zarar etmesi keçi yetiştiriciliği yapanların en büyük sorunlardan birisi.
6- Keçi yetiştiriciliğinde belki de en önemli sorun bu işin çok karlı olduğunun iddia edilmesi. Bu nedenle moda şeklinde işi bilen bilmeyen herkes bu alana yatırım yapmak istiyor. Keçi başına 6-7 litre süt alındığı haberleri yatırımları daha da cazip hale getirdi.Öyle bir noktaya gelindi ki, keçi yetiştiriciliğinde çok para var diye düşünen bir çok kişi yatırım yaptı. Yatırım yapılırken de büyük hatalar birbirini izledi. İnşaat işlerine büyük paralar harcandı. Daha çok aile işletmeciliği olarak yapılan keçi ve koyun yetiştiriciliği endüstriyel bir yatırım olarak görüldü. İşi bilmeyenler bu ölçekteki yatırımlarla büyük zarara uğradı. Oysa hem keçi yetiştiriciliği hem de koyun yetiştiriciliği sanıldığı kadar kolay bir iş değil.Çok para kazanılan bir iş de değil. Bilinçli ve doğru bir biçimde yapılırsa para kazanılacak bir iş olabilir.
Küçükbaş hayvancılık yapanlar,işletmesini büyütmek isteyenler veya yeni yatırım yapacaklar yukarıda özetlenen sorunlara da dikkat ederek yatırımın yapılacak yerin seçimi, bu yerin yem kaynaklarına yakın olmasına dikkat etmeli. Küçükbaş hayvancılığın bir aile işletmeciliği olduğu ve işin başında bulunulursa başarı elde edileceği unutulmamalı. Hayvan seçimi, hayvanın bakımı, sağlığı ve ilgili diğer konularda mutlaka doğru bilgilerle hareket edilerek uzmanına danışılarak karar verilmesi büyük önem taşıyor. Ayrıca yatırımla neyin hedeflendiği başlangıçta iyi saptanmalı elde edilecek et, süt ve diğer ürünlerin nasıl değerlendirileceği doğru verilerle belirlenmeli.
Kırklareli'nde Hayvancılık yapan üreticinin elindeki destekleme alan türler ise bölgemizde yetiştirilerek dünyanın birçok bölgesine gönderiyor
Holştayn
Türkiye'de yer yer Holştayn ve Hollanda ırkı deyimleri kullanılmaktadır. Holştayn ırkının ana vatanı Hollanda'nın Frizya bölgesidir.
Fiziksel Özellikleri : Holştaynlar sütçü yönde yetiştirilen kültür sığır ırklarının en iri yapılıları arasındadır. Bu ırkın Hollanda'daki tipleri etçi bir yapı göstermelerine karşılık Amerika'daki tipleri daha çok sütçü bir yapıya sahiptir. Türkiye'de Trakya, Ege, Akdeniz bölgelerinde yetiştirilir.
Simental
Simental ırkının vatanı isviçredir. Bu ülkedeki düşük verimli ırkların devamlı ve uzun süreli seleksiyonu sonucu meydana gelmiştir. Türkiye'de Trakya Bölgesinde yetiştirilir.
Fiziksel Özellikleri: Simental ırkında hakim renk Sarı-Beyaz ya da kırmızı beyaz alacadır. Baş genellikle beyaz olup üzerinde sarı veya kırmızılıklar bulunabilir. Yetiştirmede koyu renkli bölgelerin vücutta büyük alanlar kaplaması arzulanır. Bununla beraber seleksiyonda uzun ömür, sağlam konstitüsyon ve dağ şartlarına yüksek uyum gücüne dikkat edilir. Bu nedenle simentallerde tırnaklar sağlam, sırt uzun ve kuvvetli, göğüs geniş ve derin, kasları gelişkendir. Vücut ağırlığı ergin dişilerde 650 kg'dır.
Montafon
Vatanı Avusturya olan ırk Montafon bölgesindeki ufak yapılı yerli sığır materyalinin seleksiyonu ve İsviçre'den getirilen İsviçre Esmer ırkı ile yapılan melezlemeler sonunda geliştirilmiştir. Türkiye'ye Cumhuriyetin ilk yıllarında getirilmiş ve hem saf yetiştirme, hem de yerli ırklarla melezlemede kullanılmıştır. Türkiye'de Trakya bölgesi yetiştirilme alanıdır.
KOYUN
Bozkırların hayvanıdır. Hafif dalgalı düzlüklerde iyi yetişir. Trakya bölgesinde merinos ve kıvırcık yetiştirilir. Kıvırcık ve merinosun et kalitesi çok iyidir. İyi otlaklar isteyip soğuğa pek dayanamazlar. Merinos koyunlarının verimi 4 kiloyu bulmaktadır.
KEÇİ
Trakya bölgesinde tiftik keçisi ve kıl geçisi yetiştiriciliği yapılmaktadır. Bilindiği gibi keçiler dağlık bölgeleri çok severler. Ağaçların filizlerini yemek suretiyle beslenir. Ormanlara zarar verdiği için sayılarının azaltılması yoluna gidilmektedir. Kıl keçisi koyuna göre daha dayanıklı daha kolay beslenebilir bir hayvan olup dik yamaçlo dağlık yerlerimizde yetiştirilir. Ormanlık ve fundalık yerlerde uzun süre beslenmiş bulunan kıl keçisinin , filizleri ve sürgünleri yemesi yüzünden ormanlarımız zarar görmüştür. Tiftik keçisi de tiftiği için yetiştirilmektedir. Tiftik keçisinin diğer adı da Ankara keçisidir. Bugün memleketimizde 3.5 milyon tiftik keçisi vardır.



Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol