ABD'nin Virginia eyaletinde yasayan iki evlat sahibi 70 yasindaki Judy Ayyildiz, Türkiye'nin vefali "yabanci gelin"lerinden biri... Çünkü, yazar olan Ayyildiz'in yeni kitabinin kadin kahramani "Adalet", aslinda çok sevdigi kayinvalidesi. Kayinvalide ise Kirklareli'de bir "aga"nin kiziyken Balkan Savasini gören, savasin ertesinde ailesini ve tüm mal varligini birakip nalbantin ogluyla kaçan, ardindan 1. Dünya Savasi'ni, Milli Mücadele'yi yasayan bir "Anadolu insani"; Cumhuriyet'in ilk yillarinda memur olan kocasi ve çocuklariyla tüm ülke topraklarini dolasan "Cumhuriyetin vefakar kadin ögretmeni"; 7 çocuguyla kocasindan ayrilmis, badireler atlatan, yavrusunu kaybeden, aci ve fakirligi gören bir "anne"; ama yine de tüm bu yokluk ve acilarin üstesinden dinine bagliligi ve yeni Cumhuriyet'e inanciyla gelen bir "kahraman"; aslinda Adalet, Anadolu'yu, Kurtulus Savasi'ni ve Türkiye Cumhuriyeti'nin dogum sancisi ve gelisimini özetleyen bir "sembol".
Yabanci gelin ile Türk kayinvalidenin bu muhtesem dostlugu ve vefasindan ortaya çikan "Kirk Diken" adli roman ise Remzi Kitabevi'nden çikiyor. Esi Vedii Ayyildiz ile yasadiklari evin kapilarini açan Ayyildiz, roman yazmanin, 1991 yilinda 91 yasindayken vefat eden kayinvalidesinin ölmeden birkaç yil önce kendisiyle yaptigi bir telefon görüsmesinde ortaya çiktigini söyledi.
Kayinvalidesi Adalet hanimin o gün kendisine "Judy, ölmek üzereyim, Istanbul'a gel, benimle kal, sana kendi hayat hikayemi anlatmak istiyorum, biliyorum ben önemli bir sahsiyet degilim ama benim hikayem çok önemli. Cumhuriyetin kurulusunu ve insasini bilen bizler ölüyoruz, bu dönemin hikayeleri kayboluyor. Bir kadin olarak bu dönemi nasil yasadigimi aktarmak istiyorum" dedigini belirten Ayyildiz, bu konusma üzerine Istanbul'a gittigini kaydetti.
Ayyildiz, birbirlerinin dillerini pek bilmediklerinden yegeninin tercümede kendilerine yardim ettigini ifade ederek, bir yaz boyunca haftada 3-4 gün, mutfaga oturup, saatlerce Adalet'in anilarini dinleyip, teybe kaydettigini anlatti. Judy Ayyildiz, "O kadar müthis hikayeler duydum ki bazilarini esim bile bilmiyordu. Hatta öyleleri vardi ki hiçbir çocugu bilmiyordu. Hatta, onlara söyledigimde 'bu dogru olamaz' bile dedikleri oldu" diye konustu.
Ancak, Türk tarihi hakkindaki yetersiz bilgisi nedeniyle kitabi yazmaya bir türlü baslayamayan Ayyildiz, kayinvalidesinden bir sonra yil söyle bir telefon alir: "Kitabim bitti mi? Ben ölüyorum"... Ardindan Adalet Hanim hayata gözlerini yumar.
Kayinvalidesine verdigi sözü tutmanin agir yükünü hisseden Ayyildiz ise bu aci haberin ardindan kendini toplayip romana egilmeye baslar ve Türk tarihini arastirip, romanin geçtigi sehir ve mekanlari tek tek ziyaret eder, orada yaslilarla konusarak, Adalet'in anlattiklarini dogrulatmaya baslar ve romanindaki tasvirler için malzemeler toplar. Ayyildiz'in bu arastirmalari ise tam 7 yil sürer.
Ayyildiz, tüm bu süreci özetlerken, "Bu kitap çok cesaret gerektirdi benim için. Gerçek bir hikaye yazacaktim ve bu çok farkli ve zor bir is. Her bölümde tarihin nasil oldugu, karakterleri, o zamanki hayati, doganin tasvirini, trenleri, tasitlari, yani herseyi gerçege uygun yazmam gerekiyordu. Tabi bir de hayal gücümü kullanabilmem... Her bölüm için gittigim yerlerde birçok not aldim, Inanin bana Balkan Savasi'ni anlamaya baslamak bile birçok haftami aldi" sözlerini kullandi.
Kitabi yazmaya basladiktan sonra da esinin her satiri okuyarak kendisine yön verdigini ifade eden Ayyildiz, romani yazmadan önce de Adalet'i rüyasinda söyle gördügünü anlatti:
"Rüyamda Istanbul'daydim, annem ve kardesimle eski Istanbul'da dar bir sokakta yürüyorduk ve bir kapi açildi. Adalet kapida duruyordu ve bana gülümseyip elini kaldirarak 'Gel' dedi. Ardindan uyandim ve onun beni romani yazarak hayatinin içine çagirdigini düsündüm."
Romani yazdigi çalisma odasinda masasinin arkasinda Adalet'in gençlik fotografi da duran Ayyildiz, "Kitabi yazarken zaman zaman arkamda durdugu hissine kapiliyorum. Hatta bazen kulagimda 'Hayir hayir bu söyle oldu, böyle oldu' diyen sesini duyar gibiyim, sanki kitabi birlikte yazdik" diye konustu.
Kayinvalidesi Adalet'i, yasadigi acilara ragmen esprili olmaktan ve hayati sevmekten vazgeçmeyen, bes vakit namaz kilan çok dindar ama ayni zamanda çok açik görüslü ve Cumhuriyet'e inanan, Fransizca, Arapça, Yunanca bilen dolu dolu bir kadin olarak tarif eden ve onu ana tanriça "Kibele"ye benzeten Ayyildiz, "Gelin-kayinvalideden ziyade çok iyi bir arkadastik. Ortak yönlerimiz çoktu: ikimiz de ögretmendik, hikaye anlaticisiydik. Ona hayranim" dedi.
Ayyildiz, bir roman kahramani olabilecek kadar Adalet'i farkli kilan noktanin ne olduguna yönelik soru üzerine de sunlari kaydetti:
"Adalet aslinda hepimizin sahip olmak istedigi bir özellige sahip: Sadece hayatta kalmayi degil, iyi bir sekilde hayatta kalabilmeyi basardi. Hiçbir zaman 'Hayatim çok acilarla dolu, yazik bana' demedi, dövünmedi, tam tersine tüm bu deneyimleri ne kadar aci olsa da onlari yasami özümseme adina muhtesem seyler olarak gördü. O acilardan dik ve basarili sekilde çikti. Dolayisiyla bu hikaye sadece Türklerle ilgili degil, evrensel ve tüm zamanlar için geçerli. Aslinda, bu kadinlarin hikayelerine daha çok ihtiyacimiz var."
Adalet'in hayatiyla Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihi arasinda paralellik gördügünü de belirten Ayyildiz, romani yazarken Türk tarihiyle ilgili en çok ilgisini çeken noktalari ise söyle dile getirdi:
"Kendini yeniden insa edebilen, gençlerine odaklanan ve gelecegi gençlere emanet eden bir kurucuya sahip bir ülkesiniz. Atatürk gibi kaç tane lider vardir sonsuza kadar burada olmayacagim diyebilen. Ikinci olarak, ülkenize ilk gittigimde, binalara baktim ve 'Neden insanlar daha iyisini yapmamis ki' dedim, çünkü cahildim, tarihinizi bilmiyordum. Ama ögrendikçe, 'Bu insanlar bu kadar kisa zamanda bunlari nasil yapabildi' dedim."Atatürk'e hayranligini da dile getiren Ayyildiz, söyle devam etti: "1. Dünya Savasi'ndan sonra, perisan olmus topraklariniz vardi ve siz kisa sürede toparlandiniz. Bunlari ögrendikten sonra Atatürk'e inanmaya basladim. ABD'de birçok insan Martin Luther King'in neredeyse Tanri'nin gönderdigi biri olduguna inanir, çünkü iç savastaki irkçiligi kökünden degistirmistir. Türkiye'de de bu yikik topraklardan basariyi Atatürk disinda kim getirebilirdi ki?.. Neredeyse mucize gibi.
Hatta sadece topraklariniz perisan degil, Fransiz, Ingiliz, Yunan, Ermeni gibi ayni anda birçok düsman ile ülke içinde muhafazakari, yenilikçisi, Alevisi, Sünnisi gibi birbirinden farkli kesimleriniz varken tek bir adam, bir sekilde, herkesi bir araya getirmeyi basariyor ve sadece bu halki bir araya getirmeyi basarmakla kalmiyor, ayni zamanda ülkeyi yeniden insa ediyor, fabrikalar kuruyor, egitime önem veriyor ve her ülkeden önce kadinlari esit haklar verip yüceltiyor. Bu bir kahramanlik hikayesi..."
Bu hikayeyi ayni zamanda Türkiye'yi pek tanimayan Batililar için de yazdigini söyleyen Ayyildiz, ABD'de kitabi gönderdigi yayinevlerinin, eseri "Türkiye'yi çok övdügü" gerekçesiyle basmaktan kaçindigini da dile getirerek, "Bu beni çok üzdü. Ama Remzi Kitabevi'nin desteklemesi ve romani çok begenmesi beni çok mutlu etti. Roman Ingilizce de yayimlanacagi için sadece Türklere degil, tüm dünyaya, Amerikalilara ve Türk-Amerikalilarin Türkçe bilmeyen çocuklari da okuyabilecek" dedi.
Ayyildiz'in evinde Adalet hanimin hatiralarini görmek de mümkün. Adalet hanimin kendi eliyle yaptigi çiçek paspasi çerçeveletip duvara asan Ayyildiz, cenazeden sonra onun evinden de bir parçayi getirerek ani olarak saklamis.
Bilgisayarinda da Adalet hanimin birçok fotografi bulunan Ayyildiz, bunlardan bazilarini kitabinda da kullandi. Evinde Türkiye'den birçok esya da bulunduran Ayyildiz ailesi, ABD'de adeta Türkiye havasini yasatiyorlar.
Gazetemiz köse yazari, Arastirmaci-Gazeteci-Yazar Nazif Karaçam konu ile ilgili olarak verdigi bilgilerde, bu kitabin Kirklareli ile ilgili üçüncü roman oldugunu, ilk romanin 1930'lu yillarda Mükerrem Kamilsu tarafindan yazilan "Istranca Eteklerinde" isimli eser oldugunu, ikinci kitabin ise Hatice Opak Bilgin’in “Mücevher” isimli kitabi oldugunu söyledi.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol