AILEDEN KÜÇÜK BIR SAIR VE ÖYKÜCÜ KIVANÇ KARAÇAM

"Ben bir sairim / Herkesi yenilerim / Ben bir çocugum / Milletin umuduyum / Ben bir mimarim / insanlari barindiririm / Ben bir sebzeyim / Milletin sagliyim."
Böyle basliyor Kivanç Karaçam'in siir Defteri. Kendisi on yasinda ve ilkögretim Okulunun besinci sinifinda. siir ve öykülerini ne zaman, nasil yaziyor bilmiyorum. Yalniz bir gün birden daktilonun basina geçip, yarim sayfayi geçen bir öykü yazdigini biliyorum. O öyküye daha önceden hazir olmadigina da tanikim. Hazir olmadigini olayi anlatmasindan anladim. 2004 yili sonlarina dogru yazdigi Tsunami adini tasiyan siirinde Güney Asya felaketini söyle dile getiriyor
"Herkes gördü Güney Asya'da / Tsunami felaketini / Kimisi öldü, kimisi yasadi / Çocuklar da bunlardan bazilariydi.
Kimisi boguldu, kimisi yaralandi / Kimisi de sag saglim kurtuldu / Çocuklar anasiz babasiz kaldi / Iste bunlar Tsunami çocuklari."
Acaba Kivanç Karaçam "Atom Çocuklari"ni mi biliyordu da bu benzetmeyi yapmisti? O kitabi okudugunu sanmiyorum. "TSUNAMI ÇOCUKLARI" tamamen onun benzetmesi, onun bulusu olsa gerektir. Burada söz konusu olan çocuktaki Yaratici Zekâ'dir. Bir yerde okumustum. DEHA'nin yüzde 25'i kabiliyet (yetenek), yüzde 75'i ise çalisma imis, Belliki Kivanç Karaçam siiri yasamakta, anlattigi seyleri düsünmektedir. Bir ön düsünceye sahip oldugu bellidir. Nitekim "BIR SIIR" adini tasiyan bir baska siirinin son dörtlügünde diyorki
"Allah bana ömür verdi / Ögreneyim diye /
Allah bana akil verdi / Düsüneyim diye."
"Düsünmek" ve "Ögrenmek" insan için sart olan seydir. Bunun için bir "Ömür" lazimdir. Hayatta kalabilmek ve yasamda bir seyler yapabilmek için on yasinda bir çocugun bu "Üç sey"i birlikte düsünmesi, birbirleriyle baglantili olduklarini görmesi dikkat çekicidir. Çünkü bunlar birbiriyle baglantili olan seylerdir. Olayin siirle ilgili yanindan önce insan için sart olan bunlarin bir siir kalibi, teknigi içinde ele alinmasidir. Düsündürücü olan budur. Kivaç Karaçam'in SIIR DEFTERI'nde üç kitalik bir "SAVAS" siiri varki, arkadasinin istegi üzerine yazdigini not etmis, siirde önemli ifadeler var. Bir bakarmisiniz ne diyor Küçük sair
"Ufuktaki günese / Sana geliyorum dediler / Süngüyü silahina takti / Allah Allah diyerek / Düsmanin gögüsüne sapladi Mehmetçik.
Bu ne siddet ne Celâl / Kos Mehmetçik Kos / Vatan gidiyor elden / Tügsüz Mehmetler ölüyor / Kizlar görmeden.
Atamiz son emri verdi / Düsman yurttan gitti / Topragi siktim kan çikti / Üstüne vurdu Hilâl / Tarihe yazdi Mehmetçik / Çanakkale Geçilmez diye."
Tabii bunlar Edebi anlamda siir degil, belki manzume ama burada önemli olan siire giden yola girmis olmaktir. siire yaklasmak için siirsel Düsünmek'tir. Bora Karaçam'da izmir'de ilkokulda iken müzik dalinda açilan bir yarismada "Ege'nin Altin Çocuklari" arasina girmisti. O simdi doktor.
Türkiye'nin 1940"li yillarin cumhuriyetinde bir takim Üstün Zekali Çocuklar koruma altina alinmis, bunlarin yeteneklerine göre okumalarini saglamak üzere yasa çikartilmis ve yabanci ülkelere gönderilmislerdi. Müzik Sanatçisi Suna Kan onlardan biridir. Suna Kan 1960'li yillarda Kirklareli'ne de gelmis, Endüstri Meslek Lisesi salonunda bir konser vermisti. Saniyorum Turgut Özal'in devri iktidarinda bu yasa esitlige aykiri bulunarak uygulanmasindan vazgeçilmistir.
Kivanç Karaçam'in "siir" ve "Öykü" diye yazdiklarinin üzerinde elbet duruyorum. Fakat burada asil olan siire, Öykücülüge ilk Adim'i atmis olmasidir. ilerde siire ve öyküye çok yaklasacagina inaniyorum. Kendisinde böyle bir sairlik, öykücülük gücü görüyorum. Ona "Yürü yavrum gelecege saglam adimlarla. Bir sey olman için bir seyler yaptigina inanmalisin. Hayatta güzel olan budur. Önemli olan insan için yasinin, basinin üstündeki dallara asilmak, yildizlara dogru yürümek, ufka bakmaktir.
nazifkaracam@gazetetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol