Sazi vardi elinde ilkin. Türküler söylerdi Nokta.
Türküler yetmemis miydi ne! Kendisi üretmeye basladi türküleri, sarkilari ve benzeri seyleri. Çogaltti. Yaydi. Bütün türküleri yiyecekti elinde olaydi.
Eline kitap aldi sonra. Okudu. Çok mu? Bilinmez. Ama, bu sefer de kitaplar ve yazili olanlar mi yetmemisti ne! Kalem aldi eline. Bir de bos kâgit. Yazmaya basladi. Okuduklarina benzetmeye çalisti. Defterler doldurdu. Kitaplastirdi.
Çok arkadaslar edindi. Çevre olusturdu. Olusturdugu çevre ve edindigi arkadaslari Nokta'yi nokta olmaktan çikarmayi düsünmediler. Ama o, bu sevgiyle genisledi, irilesti zaman zaman. Bu kez yine noktadan baska bir sey olamadi. Yalnizca irilesti, iri, büyük bir nokta oldu zamanla.
"Hiç" te olmadi gerçi ama... Üç nokta da olmadi, olamadi örnegin. Bu sefer de arkadaslari mi yetmemisti ne!
Yüzmeyi ögrendi yasam okyanusunda. Kulaç atmayi, sirtüstüyü, kurbagalamayi... Dalmayi çikmayi ögrendi enginlere. Neleri neleri basarmaya basladi. Horonlar tepti, kasaplar çekti, karsilamalar oynadi... Kisa kosuda iyiydi. Uzun kosulara cigeri mi yetmezdi ne!
Dans edenleri seyretti uzun uzun. Ne de güzel yakisiyorlardi. Dans dedigin, tek kisilik olur muydu? Hani, vals her halde tek kisilik olabilirdi de...Bale de... Ya, dans?
Dans için hep iki kisi mi gerekirdi?
Hatta, dans için üç bile degil, hep iki kisi mi?
Dans etmeyi ögrenmek gerekirdi öncelikle. Geçti dans edenlerin karsisina. Aynen onlar gibi evirdi çevirdi bedenini.
Dans dedigin iki kisiyi gerektirirdi zannica. Kavalye gerekirdi. Dans ikizi de desek olur, di mi? Yani, dans arkadasi. Hani, evlilik nasil tek kisiyle olmuyorsa...
Gelismis ülkelerde evliliklerin dokusuyla oynadilar yakin zamanlarda. Oysa evlilik iki karsit cins arasinda gerçeklesen dogal birlesim biçimiydi.
O ülke insanlari danslarini ayni cinsiyetten iki kisi arasinda yapmazlar, karsit cinsiyetli iki kisi arasinda yaparlar. Evlilikle oynamak geregini nereden, neden duydular kimbilir!
Bizde de hani ilk danslar genellikle ayni cinsten, ayni cinsiyetten iki kisi arasinda yapilmaya baslanir da, uyarilar sonucu dogal akagina yönelir. Karsit cinsiyetli iki kisi arasinda yapilmaya baslanir.
O da karsit cinsten birilerini buldu dans etmeye. Bir nice kavalyeler geldi geçti danslarindan. Her biri, ya usandi, bikti, ya yoruldu, oyundan çikti, ya da bir baska kavalye buldu kendine ve dansini onunla sürdürmek özgürlünü kullandi. Hakkiydi. Nokta da daimi bir kavalye uydurdu kendine. Yillarca dans etmekte onunla. Bu aralar kavalyesi oyunbozanlik etmeye basladi.
Bu salon artik Nokta'ya bogucu gelmeye baslamisti. Havasi kirlenmis, gürültüsü fazlalasmis, çekilmez olmustu. Bir sürü tanisi vardi bu salonda ama hiç biri gerçek anlamda, gerçek gereksinimlerine yanit vermemeye baslamisti. Hepsi onunla karsilama oynamak veya halay çekmek için can atiyordu da bir türlü ikili dansa yanasmiyorlardi. Oysa Nokta, dans etmek istiyordu. "Hadi dans edelim" dediginde kimileri "Tamam" diyordu. Diyordu demesine ya!.. Onunla tutunup tutusup sarmasip dolasip dans eden çikmiyordu içlerinde çok zamandir. O, dans edelim diyenler, dans önerisini benimseyenler, hemen kollarini dirsekten kirip, iki yanda sallamaya, kafalarini, gövdelerini saga sola çilginca atmaya basliyorlar, kalçalarini savuruyorlardi uluorta. "Yok yok. Ikili dans edelim" diyordu Nokta.
"Tamam!" diyordu öteki. "Ikili ediyoruz ya!"
"Hayir hayir, öyle degil. Hani, el ele tutusup, beden bedene yaklasarak, birbirini sarip sarmalayarak, agir bir müzik, slov bir ezgi esliginde, usul usul kimildanislar, saga sola devinimler, yürek dinginligi, gönül hoslugu yasatan bir dans var ya... Ben o dansi istiyorum..."
Yanasmiyorlardi bir türlü. Kavalyesi de oyunbozanlik etmisti ya son zamanlar.
O da kaldirip atti kendini salonun disina. Tek basina... Dolasmaya basladi elleri cebinde.
Eskiden bir yer bilirdi. Orada dügünler yaparlardi. Orada da dans eden insanlar vardi. Orada iyi bir dans arkadasi bulabilirdi. O salona gitti.
O salonda birisiyle tanisti. Bu birisi çok iyi dans ediyordu. Bu birisi, çok iyi dans etmenin ötesinde, çok çesitli oyunlari çok çok iyi bilen, hünerli, müthis hamarat biriydi. Yanina yaklasmanin kosullari olustu ve gelisti. Tanistilar. Adi, "Aysberg"ti. Aysberg, müthis dans ediyordu. Dans ederken ayaklari görünmüyordu. 'Ben de dans bilirim ama Aysberg'le dans etmek o kadar kolay olmasa gerek!' diye düsündü. Çünkü, bu dans, Aysberg'in ancak görünen kadariydi. Görünenden çok çok fazlasini bildigi ve gerektiginde yaptigi kusku götürmüyordu.
Bir gün Aysberg aniden onu dansa kaldirdi.
Nokta, kuskusunu içinde saklayarak dansi kabul etti. O ki çok zamandir dans etmiyor, edemiyor, çünkü kendi anlayisi dogrultusunda dans arkadasi, yani kavalye bulamiyordu ve böylesi biri ona dans öneriyordu... Kuskusunu içine gömerek... Korkusunu yenmek için birkaç kadeh içerek... Kabul etti Aysberg'le dans etmeyi. Bildigi kurallari uygulayarak... Bildigi figürlere siginarak... Basladilar dans etmeye. Aklindan fikrinden çikaramiyordu Aysberg'in asiri bir dans ustasi oldugunu. Åzu agir ezgi, su slov müzik esliginde, sarilmislar birbirlerine, kendilerinden geçmisler, tam dans ederlerken...
Ilerlemisti gece. Müzik tükenmiyor, gece bitmiyor... Sarmas dolastilar... Geçmislerdi kendilerinden. Birden... "Bu benim görünen yüzüm!" dedi Aysberg.
"Nasil yani!"
"Ben baska danslar da bilirim. Yine sarmas dolas... Ama tekdüze degil. Ayak hareketleri, el, kol, bel, beden, bas, boyun... Var misin onlara geçelim?"
Bir an bocaladi Nokta. Korktugu basina gelmisti. Bir gün Aysberg'in, basit figürleri terk edecegini biliyordu. Bir gün gelip, böylesine monoton oyunlari dert edecegini de… "Aysberg!" dedi. Sustu.
Aysberg, soru dolu, sorgu dolu, gözlerine bakiyordu.
"Ben fazla dans bilmem ki!"
"Senden fazla dans istemiyorum. Bana ayak uydur yeter!"
"Endisem de bu ya zaten. Senin tüm figürleri kullanarak dans edislerini seyretmedim gerçi. Rastlamadim hiç. Ama duydugum, algiladigim kadariyla müthis bir dans ustasisin. Danslarda seninle ayak uyduracak, akil ve beceri yaristiracak kisi belki daha anasindan dogmamistir bile."
"Büyütüyorsun!" dedi Aysberg. "Aylardir benim dansimi izliyorsun." Izliyordu ya...
Aysberg, danslarinda kavalyesini öylesine yönlendiriyor, öylesine kendine uygun çekidüzen veriyordu ki... Tutuyordu elini kolunu kavalyesinin... Bir yere kadar yanastiriyordu kendine. Bir yerden öte... Uzunca zamandir dans ediyorlardi. Çok sicak figürler gelip geçiyordu dansin bünyesinde.
Nokta, endiseli, kuskuluydu. Acaba Aysberg ne zaman "dur!" diyecekti? "Dur! Burdan öte yok! Burdan ötesi seni ilgilendirmez!" Acaba Aysberg, ne zaman figür degistirecek, karmasik figürlere geçecekti.
Gecenin ilerlemis saatleriydi. Iste o an gelmisti. Figür degistirmekten söz ediyordu Aysberg. Sana öyle danslar ettirecegim ki!" deyiverdi birden bire.
Gözlerini yere indirdi Nokta. "Ben fazla dans bilmem ki" dedi.
"Bu dansi güzel yapiyorsun ama!"
Devam ettiler. Nokta'nin gözleri yerde.
"Seni dansör edecegim biliyor musun?"
Sustu. Nutku tutulmustu.
"Neden konusmuyorsun?"
"Benim gibi bir hödügün o figürleri ögrenemeyecegini, o danslari edemeyecegini hesaba katmiyor musun?" diye... Mirildandi adeta. Sesi çikti çikmadi.
"Haksizlik ediyorsun kendine!" dedi Aysberg. "Senin çok mükemmel dans edecegini bilmesem, bu yetenegi sende kesfetmesem, hiç seninle dans etmeye yeltenir miydim?"
Sessizligi sürdü Nokta'nin. Içindekini diyecek sözcük bulamadi.
"Åzimdi ne demek istiyorsun? Seninle bu dansi etmek istiyorum. Ve hatta seninle dansimi gelistirmek, süslemek, güzellestirmek istiyorum. Sende bu yetenegi görmesem en basta seni kavalye olarak seçmezdim. Niye oyunbozanlik ediyorsun?"
"Ama, bacak ve bel kaslarim bunca yükü kaldirmaz ki!"
"Ben bu isin ustasiyim ve senin bacak kaslarinin çok güçlü oldugunu, senin nice güç figürleri kolayca algilayacagini, nice güçlükleri kaldiracagini biliyorum..." dedi Aysberg.
Müzik sürüyordu. Biraz hizlanmisti yalnizca. Nokta'nin gözleri yerde, suskun... Gece ilerliyordu.
Susmustu Aysberg. Geceyin gögsüne dayamisti yüzünü. Belki gülümsüyordu manidar ve hinzirca duygularla... Belki soru doluydu kapanan kirpiklerinin ardi. Erimezdi kolayina, ufalmazdi. Yalnizca...
Gece bitti. Piril piril kasim günesinin isiltisinda ilk firtina yasandi. Eriyordu kollarindaki. Görünmeyen bölüm devlesiyordu. O, acimasizdi.
Nokta, saskindi...
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol