AT ARABALARI

Bayburt, Gümüshane'ye bagli bir ilçe iken…

Disardan gelen biri, ilçe halkindan birine bir kurumu sormus. "Hemserim. Nüfus müdürlügü nerdedir, bilir misin?"

Bayburtlu, biyik altindan gülümseyerek, "Onu bilmeyecek ne var. Bayburt dedigin topu topu yarim avuç bir yer, küçük bir kasaba. Aha da nüfus müdürlügü karsida!"

Öyle ya! Küçük yerlerde böyledir bu isler.

Zaman ilerliyor ve Bayburt, Gümüshane'den koparak müstakil il oluyor.

Bir gün yine disardan biri geliyor Bayburt'a. Rastlanti bu ya, ayni adama denk gelip, "Dayioglu! Veterinerlik nerdedir bilir misin?" diye soruyor.

Bayburtlu emmi, bu kez büyük bir ciddiyet içinde, söylesine geriniyor, gernesiyor: "Ne bilem halaoglu! Bayburt dedigin yer koooskoca vilâyettir. Nerden bilem veterinerlik nerdedir!" diyor.

Gelelim Kirklareli'ye.

Kirklareli dedigimiz, küçük bir vilâyet. Bayburt kadar var midir yok mudur bilemem. Bayburt'a gitmedim hiç. Ancak Bayburtlular mahallesinde sakinlesenler yapabilir bunun kiyaslamasini.

Uzatmayalim…

"Kirklareli kasaba, katma onu hesaba, kara gözlü yarimi, dalgin gördüm bu sabah!" diyor yerel bir türkü.

Minyon, minyatür, ufak tefek ama sevimli bir sehir Kirklareli. Daha da sevimli olabilir. Insanlar sayesinde tabi. Yöneten insanlar sayesinde.

Istanbul'da Büyükada'ya yolu düsenler iyi bilirler. Büyükada, at arabalariyla ünlüdür ayni zamanda. Motorlu tasit olarak yalnizca belediyenin çöp kamyonlari görünür yollarda. Bir de bir iki resmî araç vardir kaçinilmaz olarak.

Onun disinda Büyükada, motorlu araçlara geçit vermeyen bir yerlesim yeridir.

Kirklareli, o denli büyük bir yer olmadigi halde, tiklim tiklim oto. Kirklareli insani bu denli mi lüksüne düskün, bu denli mi rahatina adapte? Aslinda bunun rahatla, lüksle bir ilgisi de yok. su mütevazi sehir, bir uçtan öbür uca tas çatlasin yirmi, bilemedin yirmi bes dakikada yürünebilen bir yer.

Bir arkadasimla bunun sözünü ettigimizde sunu anlatti: "Bizim damadin eviyle is yerinin arasini israrla, özellikle ölçtük; 250 metre var yok. her sabah ise otosuyla gelir. Yahu,neden bu kadar mesafeyi yürüyerek gelmiyorsun da her sabah bu arabayi illâki buraya sürüklüyorsun, dedik."

Neymis, isi çikabilirmis. Çikarsa evden bizahmet aliverirsin be kardesim. Yok, araba degil miymis! Neden evde yatsinmis. Iyi ama bütün gün isyerinin kapisinda yatiyor bu sefer…

Bu denli belirgin bir sorun var Kirklareli'de. Oto bollugu ve yollarda, sehir içinde, sokak aralarinda oto istilâsi.

Kirklareli gibi, çok daha sakin, çok daha sirin olmaya elverisli bir kent, isterse bazi zorlamali tikanmalari çok kolay bertaraf edebilir. Yani, otomobil, motorlu tasit kesmekesinden kendini çok basit kurtarabilir.

Zaman zaman at arabalarindan sikâyetçi olunur Kirklareli'de. Oysa, bu araçlara bilinçli bir sistem konarak, hesapli kitapli bir düzen verilerek, Kirklareli'nin avantaji, sevimli yüzü hattâ simgesi haline getirilebilir. At arabalarini bu sehirden yok etmek yerine, at arabalarini sorun olarak görmek yerine, Kirklareli ile at arabalarini birbirini çagristirir iki dost ve barisik unsur olarak yapilandirmak ne kadar da tatli olur.

Kuralli ve sistemli bir biçimde tabi.

Bu konuya yeniden ve tekrar tekrar dönmek isterim. Çünkü otomobil, motorlu araç kâbusu, sehirler için yasami zorlastiran unsurlar.

Insanlar, toplum, bu illetten kaçabildigi oranda daha huzurlu, daha sakin, daha dingin bir ortami yapilandirabilir.

At arabalarinin yaninda bisiklet te tabi.

Bir düsünsenize… Gürültü denen illet sifir noktasina yanasmis. Trafik kesmekesi tarihe karismis.

Hiç mi motorlu tasit olmasin?

Hayir canim. O kadar da uzun boylu degil.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol