1920'de İstanbul'da Meclis-i Mebusan(Millet Meclisi) İngilizler tarafından basılmış, önde gelen milletvekilleri tutuklanıp Malta Adası'na sürgüne gönderilmişlerdi. Bunların içinde ünlü düşünür, Türkçülüğün Babası Ziya Gökalp de vardı. Ziya Gökalp, Malta'da iken kızına mektuplar yazmıştır. Bu mektupların edebi değeri yanında kültürel içeriği de vardı. Öğrenci iken bu mektupları edebiyat dersinde okumuştuk. Ziya Gökalp kızına yazdığı bir mektubuna şöyle başlıyordu:
"Benim iki hürriyetim var. Biri sen, öbürüde benim hürriyetim. (Mealen yazıyorum) Bu iki hürriyetin hiçbirini feda etmek, onlardan vazgeçmek mümkün değildir"
Mustafa Kemal Atatürk'ün de iki ÜLKÜ'sü vardı. Biri manevi kızı ÜLKÜ diğeri kurduğu Halkevlerinin yayın organı ÜLKÜ Dergisi idi. Küçük Ülkü'ye İstanbul Köşkünde ders verirken gördüğümüz Küçük Ülkü yakın zamana kadar yaşamış, üzerinde Atatürk'ün manevi varlığını taşımıştır. Halkevleri Yayın Organı ÜLKÜ DERGİSİ ise onun öncelikle okuduğu, Halkevlerinin çalışmalarını takip ettiği bir dergi idi. Bu dergi 1950'de Halkevleri ve Halkodaları kapatılıncaya kadar yayın hayatını sürdürmüştür. 1960'lı yıllarda bu dergiden bir tane Ankara'da bulmuş, arşivime koymuştum. Bu derginin adı yani ÜLKÜ aydınların ağzından düşmüyordu. Çünkü ÜLKÜ, Türk Gençliğinin, Türk Aydınları'nın önüne konmuş bir hedef, bir gaye, tasavvur idi. ÜLKÜ şöyle tanımlanıyordu:
"ÜLKÜ henüz mevcut olmayan, fakat gelecekte nasıl olması gerektiğini düşündüğümüz bir şeydir. ÜLKÜ, yüksek bir gaye etrafında fikir, his(duygu) ve irade kuvvetlerinin dengeli ve derin bir şekilde kişinin bütün ruhunu sarmasıyla oluşur"
"Ülkü bilgi değildir. Bilgiye ve ilme dayanarak kurulan tasavvur ve mantık yardımı ile oluşan tasavvurlar, tasarımlardır" Mustafa Kemal Atatürk, Türk insanının bir ülkü sahibi olmasını istemiştir. Kafasında mantığa dayalı bir tasavvuru, bir tasarımı olmalıdır. Hayallerin bir gün gerçek olduğu unutulmamalıdır. Cumhuriyeti kuranlar ve özellikle Atatürk akıl ve bilim yolunda ilerleyen bir Türkiye düşünmüş, tasavvur etmiştir. Hayatta en hakiki Mürşit(rehber) ilimdir demiştir.
Bugün Türk insanının aklında, hayalinde Mustafa Kemal'in düşündüğü gibi bir Türkiye var mıdır, bilmiyoruz. Ancak Türk insanı ve özellikle genç insanlar geçmişteki kadar akılcı, gerçekçi ve bilimsel, mantıki düşünceden uzaklaşır gibi bir eğilim göstermektedir. Caddelerde, sokaklarda, parklarda konuşan insanlara kulak verdiğinizde insanların ciddi bir sorunu konuşmadıklarını, dereden tepeden söz ettiklerini anlarsınız. Mümkün olsa da insanlarımızın Cep Telefonları ile ne konuştuklarını bir öğrenebilsek… İnanın ki ciddi bir şey konuşmuyorlardır. Fakat bir gün düşündüklerinin içini dolduracaklardır.
Katılıyorum.