ATATÜRK’ÜN ZOR DEVRİMİ YAZI DEĞİŞİKLİĞİ

Cumhuriyetin ilanından sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı devrimlerin içersinde en zor olanı YAZI DEVRİMİ’dir. Bu devrimin yapılması sırasında Atatürk’ün yakınında olan gazeteciler, yazarlar, edebiyatçılar O’nun çok sıkıntılı bir süreç yaşadığını söylerler. Özellikle Atatürk’e çok yakın olan Falih Rıfkı Atay ünlü “ÇANKAYA” adlı kitabında buna işaret eder. Atatürk, devrimin kısa sürede sonuca varmasını ister, Başbakan İsmet İnönü dahil, bazı kültür insanları devrimin kısa sürede gerçekleşmesinin zor olacağını, gerçekleşmesinin 8-10 yıl süreceğini söylemektedirler.
Yazı Devrimi’nin zorluğu nereden ileri geliyordu?
Osmanlıların kullandıkları yazının Arapça olmasından, Kuran’ın da bu yazı ile yazılmış olmasından ileri geliyordu. Olayın bir başka önemli tarafı da Arap yazısı ile yazılmış eserlerin okunamadan kalacağı, bu nedenle bir Kültür Kopukluğu yaşanacağı korkusu vardı. 1928 de YAZI DEVRİMİ çalışmalarını izlemeye gelmiş olan yabancı gazeteciler de Mustafa Kemal’e yönelttikleri sorularda bu hususa değinmişler, “Siz bir ulusun yazısını nasıl değiştireceksiniz” diye sormuşlardır. Mustafa Kemal gazetecilere, “BENİM ULUSUMUN YAZISI YOK Kİ” demiş, şu gerçeği söylemiştir:
“Şu an halkın kullandığı yazı Arap Yazısı’dır. Bu yazı bizim için zor bir yazıdır. Bu nedenle halkın yüzde 90’nı okuma yazmadan yoksun kalmıştır. Arapça yazı ile okuyup yazan 2 milyon insan vardır. Türk halkı yeni yazıyı kısa sürede öğrenecektir. Göreceksiniz” demiştir.
Mustafa Kemal yani yazı için Çankaya Akşamları’nda önemli çalışmalar, toplantılar yapmış, devrimin Yol Haritası’nı hazırlamıştır. Buna göre yazıyı öğrenmek için MİLLET MEKTEPLERİ açılacak, bu dershanelerdeki kara tahtanın başında kendisi BAŞÖĞRETMEN, İsmet İnönü ise öğretmen olarak bulunacaktır. Nitekim kısa sürede 2 milyona yakın insanımız Yeni Yazı’yı öğrenmiştir. Mustafa Kemal Tekirdağ’da tahtanın başına geçmiş, o sıra Başbakan olan İsmet İnönü de durumu görmek için Anadolu köy, kasaba ve şehirlerine ÖĞRETMEN olarak gittiğini söylemiştir. Sonuçta Yeni Yazı kabul edilmiş, halkın çabuk okuyup yazma yolu açılmıştır. Yazının kabulünden sonra da ne Atatürk ne İsmet İnönü eski yazıyı kullanmamışlardır. Bugün Türk halkının yüzde 90’ı okuyup yazmayı bilmekte, bir o kadarı da okuldan çıkmıştır.
Ancak Yazı Devrimi’nin ikinci ayağı DİL DEVRİMİ’dir. Dilimizin, yazımızın içine girmiş olan Arapça, Farsça kelimelerin dilimizden ayıklanması, yerine halkın kullandığı Öztürkçe kelimelerin konması gerekmiştir. Bu konunda Mustafa Kemal Atatürk, Dil Devrimi’ni yaparken, Türk Dili’nin bağımsız olmasına işaret etmiştir. Çünkü dilin bağımsızlığı ülkenin bağımsızlığı demektir. Yapılan çalışmalar sonunda dilimizde 70 bin Arapça, Farsça kelime atılmış, onların yerine Öztürkçe kelimeler konmuştur. Türk Dili bu sayede anlaşılır bir dil haline gelmiştir. Osmanlıca ise geçmişi araştırma dili ve yazısı olarak kalmıştır. Bilindiği gibi OSMANLICA, Arapça, Farsça ve Türkçe karışımı bir dildir. Ancak bazı Dil Bilginleri o dilin yani Osmanlıca’nın anlaşılmayan Arapça bir dil olduğunu söylerler.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol