Yazılarıma ara verdiğim günlerde yazmış olduğu kitabı son bir defa daha gözden geçirirken, bir yandan da Ord. Prof. Dr. Reşat Kaynar'ın imzalayıp verdiği "ATATÜRKÇÜLÜĞÜN EKONOMİK ve SOSYAL YÖNÜ" adlı kitabı okudum. Kitap Cumhuriyetin 50. yıldönümü dolayısıyla İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi yayınları arasında çıkmıştır. Kitabın içeriğinde ünlü romancı Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun, Yazar Şevket Süreyya'nın, Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun, Kadrocular'dan Vedat Nedim Tör'ün, Prof. Dr. Hüseyin Naili Kubalı'nın, Prof. Dr. Erol Zeytinoğlu'nun, Prof. Dr. Nihad Sayar'ın, Prof. Dr. İsmet Giritli ve Doç. Dr. Taner Timur'un Atatürk hakkındaki görüşleri yer almaktadır. Bu değerli bilim adamları Atatürk Dönemi'nde yetişmiş kimselerdir. Atatürk'ü şahsen görmüş, konuşmuşlardır. Hemen hemen tümü Atatürkçülüğün sosyal ve ekonomik yönü üzerinde yazıp konuşacak şahsiyetlerdir. Bu yazımda Atatürk'ün yakın çevresinden romancı, diplomat Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Mustafa Kemal hakkında söylediklerini ele almak istiyorum.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu gerek milli mücadele, gerek savaş yıllarında gerekse Cumhuriyetin ilk yıllarında Atatürk'ün yanında, yakınında olmuştur. Bu nedenle Atatürk'ü yakından tanımış, gözlemlemiş, özelliklerine tanık olmuş ve O'nun hakkında kitap yazmış kimsedir. Bu nedenle Atatürk hakkındaki tespitleri Mustafa Kemal'i tanımak ve tanıtmak bakımından büyük önem taşımaktadır.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu'na göre Mustafa Kemal, İstiklal Savaşından çok önce, bu savaşta İngiliz ve Fransızların savaşmayacaklarını Yunanistan'ı yalnız bırakacaklarını tahmin etmiştir. İstiklal Savaşını da kazanacağını söylemiştir. Savaşı poker oyunu gibi gördüğünü, "pokerde blöf yapılır, blöf kazanılır" dediğini açıklamıştır.
Ünlü romancı Cumhuriyetin bu 50. yıl toplantısında Atatürk'ün, İsmet İnönü'ye son derece güvendiğini fakat İsmet Paşa'ya bütün emirleri telgrafla bildirdiğini açıklamıştır. Ancak bunun nedenini söylememiştir. Ve bu arada Mustafa Kemal'in hayatta kimseye husumet beslemediğini, kimseye işkence etmediğini, ettirmediğini, savaşmayı ise okulda ve kitaplarda öğrendikleri için savaştığını söylediğini nakletmiştir. Atatürk'ün, "Benim tabiatım dövüşçü bir tabiat değildir" dediğini açıklamıştır.
Bir gün Halide Edip Adıvar, Atatürk'e, "Paşam İstiklal Savaşını kazandıktan sonra herhalde bir kenara çekilir, istirahat edersiniz" demiştir. Buna Atatürk, "Hayır Efendim, asıl o zaman başlayacağım" yanıtını vermiştir.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu konuşmasının bir yerinde Mustafa Kemal'in milli mücadeleye kendisine rakip komutanlarla girdiğini, onlarla da mücadele ettiğini, fakat en büyük rakibinin Enver Paşa olduğunu, Enver Paşa taraftarlarının kendisine karşı olduklarını, düşman kesildiklerini söylemiş, "Enver Paşa taraftarı olmak, Mustafa Kemal düşmanı olmak" anlamına geldiğini belirtmiştir.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu diyor ki, "Atatürk mevzuunda en mühim nokta Mustafa Kemalsiz İstiklal Savaşı ve devrimlerin yapılamayacağıdır. ATATÜRK, "TEK ADAM" olduğu kadar aynı zamanda "YALNIZ ADAM"dır. Aile yoksunuydu. Kendisinin arkadaşları rakibiydiler. "Demokrat Diktatör ATATÜRK" adlı kitabın yazarı Paruşev'in dediği ve yazdığı gibi "Atatürk, Cumhuriyet'i ilan edeceği zaman arkasına dönüp baktığında arkadaşlarından kimse yoktu. Çalışmalarına gündüzler yetmedi, geceleri ekledi, yalnızlığını gidermek için içti ve Türk göğünden bir yıldız gibi kayıp geçti."
İşte biz bu Atatürk'ü tanıyıp anlatamadık. O'nu anlamadan çok sevdik. O, "Yorulsanız da beni takip edin" dediği halde takip edemedik, yorulduk ve hedefi kaybettik.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol