Silahli Kuvvetler 30 Agustos Zaferi’nin 86. yildönümünde önemli uyarilarda bulunmustur. Gerçi Silahli Kuvvetler adina konusan Genel Kurmay Baskanlari, Kuvvet Komutanlari bu tür konusmalari hep yapiyorlar ama bu 86. yilda yapilan konusmalarin dozu, anlami, hedefi farkli olmustur. Çünkü uyarilarda kesin ifadeler, vurgulamalar vardir. Tabii uyarilarin hedefi Türkiye’yi yönetenler, Türkiye üzerine düsünenler ve de ahkâm kesenlerdir.
Önce sunu söyleyeyim. Yeni Genel Kurmay Baskani Ilker Basbug halkin gözü, umudu, güveni ve beklentisi üzerinde olan bir zamanda görevi devralmistir. Umudun tükendigi bir zamanda göreve gelmistir. Halk bu durumu, memleket baglaminda hangi noktada düsündügünü yüksek sesle ifade etmemistir ama herkes biliyor ki Türk halki ülkenin yönetilememesinden ileri gelen bir korku, bir endise içerisindedir. Son yillarda ivme kazanan yeni bir hayat ve düsünce tarzinin olusmasi, olusturulmaya çalisilmasi, bu ugurda yogun mesailerin sarfedilmesi halki gelecek kaygisina düsürmüstür. Halkin tabaninda giderek güçlenen irticai bir zihniyet insanlari birer birer kucaklamakta, türlü yollarla hedefine yürümektedir. Bu sessiz Hareketin bu sessiz Karsi Devrim’in misyonu (islevi) önünde su an uygulanmayan devrim yasalarindan baska hiçbir engel yoktur. “Laiklige Taraf” olanlar, “Atatürkçü Düsünce Sistemi” içinde yer alip düsünenler tabanda degil, ülkenin tavaninda, üst katmanlarinda olanlardir. Oysa gerek Laik Yasam tarzi, gerek Atatürkçü Düsünce Sistemi bir Taban Harekâti ile zaafa ugratilmaya çalisilmaktadir. Bu nedenle cumhuriyetin bu degerlerini savunan düsünce tarzini tabana indirmek gerekir. Zaten DEVRIM’in geleceginden duyulan kaygi çikar konusunda imam ile isçinin anlasmasindan ileri gelmektedir. Bu anlasmayi bozmak, anlasmayi, uzlasmayi mümkün kilan sartlari yok etmek lazimdir.
Silahli Kuvvetlerimiz öteden beri halkin büyük güvenine sahiptir ve bu güven devam etmektedir. Son yillarda Ordu’yu yipratma hareketleri bu güveni sarsamamistir. Halk Silahli Kuvvetleri yipratmak için ince ayar bir politika güdüldügünü görmüs ve sezmistir. Simdi halk bu noktadadir.
Aslinda Atatürk Türkiye’sinde o kesimin, bu kesimin degil, bütün kesimlerin LAIK ve ATATÜRKÇÜ DÜSÜNCE SISTEMI’ne Taraf olmasi gerekir ve bu dogaldir.
Çünkü halkin ve bu ülkenin kurtulusu, ileri bir ulus ve ülke olmak buna baglidir. Aydinlarin, taraf olanlarin halkin önüne bu Düsünce ve Uygarlik Projesi’ni koymalari lazimdir. Halk nasil kurtulacagini, hangi düsüncenin, hangi dünya görüsünün kendisini kurtaracagini bilmeli ve görmelidir. Ne yazik ki Cumhuriyetçiler, Atatürkçüler bunu yapamamislardir. Atatürk’ü nasil anlatmak gerektigini somut biçimde ortaya koymamislardir. ASKER ATATÜRK ile birlikte olanlar milli mücadeleyi, 30 Agustos Zaferi’ni kazanmislardir. Ancak cumhuriyetin ilanindan sonra Atatürk’ün yaninda olanlar, ondan sonra ülkenin yönetimine gelenler LAIK YASAM TARZI’na ve ATATÜRKÇÜ DÜSÜNCE SISTEMI’ne sahip çikmamislardir. Bu yolun KURTULUS YOLU oldugunu anlayamamislardir. Yada YENILESME’yi savunan oy ve iktidar kaybina neden olacagini düsünmüslerdir. Ülkenin kaderi de buna baglanmistir.
Ülkenin Laik ve Atatürkçü Sistemi’ne dahil olanlarin, kendilerini bu sistemin savunulmasinda görmeleri gerekir. Ülke ve halk o noktada, onlar bu noktadadir. Yani ülke esenligi beklemekte, halk gelecegi kurtarmaya çalismakta, cumhuriyetçiler kirmadan, dökmeden, demokratik sistem içerisinde “Nasil Kurtulabiliriz” diye düsünmektedirler. Aksi taktirde bir sabah bakacagiz ki ülkenin ufku kararmis, ATATÜRK kaybetmis, irtica halki teslim almis.
NOT: Günlük yazilarima baslayincaya kadar arada bir burada olacagim.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol