Sıcak havanın etkisi artarken mavi bir gökyüzü güzelliğini görebilmek… Yemyeşil ağaçların dallarındaki serçelerin neşesi… Sıcak havaların etkisi devam edecek… Kırlar yemyeşil… Kanola tarlalarının sarışın hali, pastoral bir görünümün ortaya çıkması insanın neşesini arttırıyor. Kırklareli de Arasta'nın serin havası… Güvercinlere yem atan Arasta esnafı… Sokak hayvanlarına tavuk kemiği atanlar… Sabahın erken saatleri… Sevginin özlemiyle yaşayanlar… Doğaçlama mısraları severim… Huzurun, insanlığın olduğu ortamlarda yaşamak isterim…
Cep defterime bazen küçük notlar alırım. Sevilen Yazar Albert Camus'un veciz bir sözünü bir gazetenin köşe yazarı yazmış. Çok hoşuma giden veciz söz: "Arkamdan yürüme önderlik etmeyebilirim. Önümde yürüme takip etmeyebilirim. Sadece yanımda yürü. Arkadaşım ol." Arkadaşlık güzel bir kavramdır. Saygının, muhabbetin olduğu ortamlarda huzur vardır…
Rahmetli babamın arkadaşlarından eski zahirecilerden Özhan Toker Ağabey'e: "Babanız Berdeli Hüseyin'i hatırlıyorum. Çalışkan, tutumlu bir insandı" dedim.
ÖZHAN TOKER: "Dedem Emin Ağa'nın yanında çok eskiden Rumlar çalışıyorlarmış. Bedre'de tarlaları varmış. Yanında çalışan Rumlar evlenirken onlara yardımcı olurmuş. Yunanistan'dan gelen Rumlar dedem Emin Ağa'nın hikâyelerini anlattılar. Bize hediyeler getirdiler. Emin Ağa'nın torunları olduğumuz için Babam Bedre'li Hüseyin'dir. Babanız İrfan Demiraco benim çok sevdiğim bir arkadaşımdı" dedi.
Eski Kırklarelili zahireciler Süloğlu - Lalapaşa pazarlarında un, yağ, kepek satarlardı. Dericiler deri satın alırdı. Oğlak derisi oğlaktan fazla para yaparmış.
Kabak çekirdeği satın alanlar vardı. Zahireciler mevsimine göre buğday, ayçiçeği, arpa, çavdar, yulaf satın alırlardı. Kırklareli'nde canlı bir ticaret hayatı vardır. Kırklareli esnafı, terziler, Arasta esnafı, manavlar köylünün satın alacağı her şeyi satarlardı. Eski Kırklareli esnafı, zahirecileri canlı bir ticaretin oluşmasına katkı sağlarlardı.
Saygı, sevgi, esnaflık, muhabbet, kahve sohbetleri çok güzel günlerdi. Köylünün düğün hazırlığı için Kırklareli manifaturacalarına (Bezaz)'ı Sümerbank'a uğrarlardı. Harman zamanına borç yazdıranları vardı.
Köy düğünleri mahalle düğünleri otantikti. İnce çalgı bayanlar içindi. Harmandan mal alınırdı. Zahireciler çoktu. Köy ekmeğini çok severdim. Kamyonun arkasına talpa konurdu. Hamallar buğday çuvallarını sırtlarında taşıyarak talpadan yavaş yavaş çıkarlardı. Kamyona istif önemliydi.
Hamal Roman Kara Ali neşeli, esprili insandı. Hacıumur'dan buğday alıyorduk. Kara Ali çuvalı sırtına aldı. Bana da: "Selahattin çuvalın üstüne otur bakalım Talpadan seni de sırtımda taşıyarak çıkacağım".dedi.
Ben: "Olmaz " dedim. Israrlara dayanamadım. Benim kilom 65'ti. Seksen-doksan kiloda buğday çuvalı vardı. Kara Ali kuvvetli adamdı. Talpadan kolayca çıkmıştır. Ne günlerdi. Köy yoğurdu, köy tereyağı, köy yumurtası nefisti.
Eskiden kimyasal gübreyi köylüler kullanmıyordu. Kanser vakalarını da duymuyorduk. Cumhuriyet Caddesi ticaretin merkeziydi. Ticaret Borsası'nda köylünün malı değerlendirildi. Lokantalar dolup taşardı.
Kasaplararası'nda on sekiz kasabın olduğunu rahmetli Cevat Gürkaş ağabey söylemişti. Ruhu şad olsun. Kasaplararası'nın eski günlerini Cevat Gürkaş'tan, Aydın Akkul ağabeyden dinlemiştim. Önadım, Kırklar Haber gazetelerine de yazmıştım. Anılarımız yerel tarihin sayfaları gibidir...
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol