AB'NIN BU DAYATMALARI NEREYE VARACAK?

Türkler 1350 yilinda Asya'dan Avrupa'ya geçtiklerinden beri Hiristiyan Dünyasi'nin konusudur. Nasil yapsak, neyi kullansak da Türkler'i Avrupa'dan Asya'ya göndersek? Türkler, Avrupa'da Viyana'ya gidinceye, Macaristan'ini alincaya, Polonya sinirlarindan içeriye girinceye kadar Avrupalilar hep bunu düsünmüslerdir.
Bunun için ilk önce Hiristiyanligi kullanarak Haçli Seferleri düzenlediler. 1363 de Sirpsindigi Savasi'ni denediler. Böylece Avrupa'nin Türkler'e karsi durmasi yüzyillar boyu sürmüstür. Bu süreçte Osmanlilar hep karsilarinda Birlesmis, kendi aralarinda Anlasmis bir Avrupa bulmuslardir. Osmanli Devleti'ne saldiranlarin önünde ve arkasinda hep Avrupa'nin güçlü devletleri olmustur. En son 1920 de Yunanlilar Anadolu'ya çiktiklarinda, Trakya'yi isgal ettiklerinde Yunan'in arkasinda
Ingilizler, Fransizlar, italyanlar vardi.
Bütün bu karsi durmalara, dayatmalara, savaslara ragmen Osmanli Devleti tam 500 yil büyümeye devam etmis, bir aralik Avrupa Kitasi kadar genislemiyi basarmis, Avrupa, Asya ve Afrika kitalari üzerinde topraklari olmustur. Ancak zaman içersinde sair Fuzuli'nin dedigi gibi Düsman Güçlü, Talih (sans) Zebun (Zayif) olunca gerileme ve küçülme baslamis, 1920 yilinda özgürlük ve bagimsizlik savasina basladigimizda elimizde kalan toprak Anadolu'nun ortasi olmustur. 1923 yilina geldigimizde ve Lozan Anlasmasini imzaladigimizda O koca Osmanli Devleti'nden elimizde kalan sadece bugünkü Anadolu ile Trakya olmustur. Fakat Bati'nin, Avrupa Hiristiyanligi'nin Türkiye üzerindeki tarihsel hedefleri hiçbir zaman degismemis ve bitmemistir. 1877-1878 Osmanli-Rus Savasi sonrasinda yapilan Berlin Kongresi'nde önümüze konan bir ezeli DOgU SORUNU olmustur. Bu, beraberinde 1912 de Balkan Savasini, 1914 de Birinci Dünya Savasini, Araplarin Haçlilarla isbirligini getirmistir.
Ancak bütün bu süreçte Türkler geleceklerini hep Avrupa'da, Bati ile isbirliginde görmüsler ve aramislardir. Avrupalinin düsmanligina ragmen Avrupali olmak zaman içersinde yani 1839 yilindan bu yana devam etmistir. Bugün Avrupa ile bunu görüsüp tartismaktayiz. Biz Avrupa Birligi'ne girmek istedigimizi söylüyoruz, Avrupa da bize sunlari sunlari yaparsan bunlari yerine getirirsen senin birlege alinmani ucu açik bir süreçte düsünüyoruz diyorlar. Ancak bunu halklarina da soracaklarini söylemeyi ihmal etmiyorlar. Oysa Avrupa halklarinin büyük çogunlugu Türkiye'nin üyeligini istememektedir.
Gerçek sudur Avrupa bugün itibariyle Türkiye'yi içine alacak olgunlukta degildir. Türkiye'yi hazmedecek durumda degildir. Bu durumun Avrupa Birligi sartlarindan, tarihten kaynaklanan nedenleri vardir. Türkiye bunu anlamaktadir.
Türkiye'nin anlamadigi sey Üniter Devlet Yapisi'ni bozmaya yönelik istekler ve dayatmalardir. Türkiye'nin tarihinden, cografyasindan gelen Çok Özel sartlar'i ve Çok Özel Standartlari, gelenekleri vardir. Türkiye'nin bugün itibariyle bunlardan vazgeçmesi mümkün degildir. Sözgelimi, Türkiye'de laik demokratik rejim henüz geregi gibi yerine oturmus degildir. Toplum laiklesmemis, cumhuriyet bilinci gelismemis, Toplumsal Zekâ olusmamis, bölgeler arasi dengeler saglanmamis, Avrupa ile Kültür Açigini kapatmamis Türkiye, daha bir süre kendi içindeki sorunlari çözmek, engelleri asmak zorundadir. Bugün Avrupa, Türkiye Gerçegi'ni dikkate almadan, Türkiye'nin kendi ölçülerine uymasini istemektedir ki bu isteklerin büyük ölçüde yerine gelmesi olasi degildir. Bu nedenle Avrupa dayatmalarini Türkiye'ye göre realize etmelidir. Türkiye'nin Kendine Özgü özelligini gözardi etmemelidir. Aksi takdirde Türkiye Avrupa Birligi'nden kopacaktir. Kendi içinde Avrupalilasma çabasini hizlandiracaktir. Yakin zamanda Ortadogu'nun Japonyasi olmaya bakacaktir.
Türkiye gerek kendi içindeki, gerekse komsulari ile olan bir takim sorunlarini Avrupa sartlari içinde çözemez. Avrupa'nin Türkiye'ye ihtiyaci varsa ki vardir, bu dayatmalarinin bazilarindan vazgeçmelidir. Ya vazgeçecektir ya da Türkiye bu dayatmalari resmen reddedecektir. Durum o noktaya gelmistir. Ancak Türkiye, Avrupa Hedefleri'nden kopmayacak, Avrupa Çizgisi'nden ayrilmiyacaktir. Tarihimiz, jeopolitigimiz ve bugünkü dünya kosullari bunu gerektirmektedir.
nazifkaracam@gazetetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol