1 Mayıs için Lüleburgaz’da toplandılar

1 Mayıs İşçi Bayramı Lüleburgaz’da gerçekleştirilen mitingle şölen havasında kutlandı.

Mitinge Petrol İş Sendikası Genel Mali Sekreteri Turgut Düşova, Trakya Şube Başkanı Ercan Yavuz,  Kristal İş Sendikası Trakya Şube Başkanı Ufuk Yaratan, Kırklareli Belediye Başkanı ,  Ahmetbey Belediye Başkanı Mustafa Altantaş,  Emekli Sen Lüleburgaz Başkanı Kemal Andoğlu, Eğitim Sen Lüleburgaz Temsilcisi Mehmet Sezgin, Disk Gıda İş Sendikası Trakya Bölge Temsilcisi Cengiz Atlı, Şeker İş Sendikası, Eğitim İş Lüleburgaz Temsilciliği, Tüm Bel Sen, Yol İş Sendikası,  CHP Kırklareli Milletvekili adayları Tayfun Erel, Özgür Kaya, İYİ Parti Kırklareli Milletvekili adayları Kürşat Yamaner, Sibel Pişkin, İYİ Parti Lüleburgaz İlçe Teşkilatı ve Lüleburgazlılar katıldı.Sabah saat 11.00’de eski Lüleburgaz Hükümet Konağı önünde polisin aldığı geniş güvenlik önlemleri altında sendikalar, siyasi partiler, STK’lar, Lüleburgazlılar ve çevre il ve ilçelerden gelen halk toplanmaya başladı.

Daha sonra önde Emek Platformu kortej komitesi olmak üzere İstanbul Caddesi üzerinden yürüyüşe geçildi ve Kongre Meydanı’na gelindi. Kongre Meydanı’nda toplanan yaklaşık bin kişi hep bir ağızdan sloganlar atıp 1 Mayıs İşçi Bayramını kutladı.
Lüleburgaz Emek Platformu adına konuşma yapan Tüm Bel-Sen Kırklareli Şube Başkanı Burcu Putuş “1 Mayıs, 1886 yılında Amerika’da, Şikagolu işçilerin, 14, 15, 16 saate varan sürelerle, insanlık dışı köleci çalışma koşullarına karşı, “8 saat çalışırım, 8 saat uyurum, 8 saat canım ne isterse onu yaparım” diyerek birleştiği, örgütlendiği, ölüm pahasına mücadeleyi yükselttiği, iş durdurup greve yaptığı, alanları doldurduğu günün adıdır.
1 Mayıs bu nedenle, dünya işçilerinin, “Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü”dür. Hepimize kutlu olsun! Bugün; Çerkezköy, Çorlu ve Lüleburgaz üçgeninde yüzlerce fabrika vardır. Bu fabrikalarda çalışan yüz binlerce işçi ve emekçi kardeşimiz, camdan buzdolabına, ilaçtan gıdaya, kumaştan makineye, her şeyi, yani yaşamı üretmektedir!.
Ancak, her gün yeniden ve yeniden ürettikleri yaşamdan, işçi ve emekçilerin payına düşen; Yoksulluktur, açlıktır, işsizliktir, uzun çalışma süreleridir, taşeron işçiliğidir, iş cinayetleridir, örgütsüzlüktür, adaletsizliktir, yasaklardır, kısaca söylemek gerekirse, modern köleliktir… Hepimizin çok iyi bildiği gibi, 2018’in Türkiye’sinde çalışma koşulları, 1 Mayıs’ın doğduğu 1800’lü yıllardan çok da farklı değildir bugün… Ve bizler sessiz kaldıkça, itiraz etmedikçe, daha da kötüye gideceği çok açıktır.
Bugün, sendikalı ve sendikasız birçok işyerinde, 1603 lira gibi komik bir ücretle, sağlıksız koşullarda 12 saatlik çalışma, zorunlu mesaiye bırakma gibi uygulamalar karşısında, aynen 1800’lü yılların Amerika’sında olduğu gibi, “insanca yaşanacak bir asgari ücret” ve “8 saatlik işgünü” istemek, acil taleplerimiz arasında olmalıdır. Özel istihdam büroları marifetiyle hayata geçirilen ‘kiralık işçilik’ ve ‘taşeron işçiliği’ ise, patronların isteği doğrultusunda siyasal iktidarca gerçekleştirilen modern köleliğin yasal hale getirilmiş halidir…
Emek sömürüsüne dayanan bu sermaye düzeninin acımasız ve işçi düşmanı yüzünü göstermesi bakımından ibret vericidir. 2017 yılı verilerine göre her gün ortalama 5 ila 6 işçi, iş cinayetlerine kurban gitmiştir. Çok daha fazlası da yaralanmış, sakat kalmıştır.
Ayrıca sağlıksız çalışma koşullarında üretim yapan yüzlerce, binlerce işçi ve emekçi, toz, duman ve kimyasal solumaktan ölümcül hastalıklara yakalanmakta, emekliliğini görmeden yaşama veda etmektedir. Bu durum, ülke yöneticileri ve patronlar için bir utanç tablosu olması gerekirken, görüyoruz ki, hiç de üzerlerine alınmamaktadırlar!..
Tam tersine, iş cinayetleri davaları uzadıkça uzamakta, geride kalan aile fertleri için bir zulme dönüştürülmektedir. Halkın malı olan dev işletmelerin işsizlik ve yoksulluk pahasına satılması, yağmalatılması uzun yıllardır sürüyor… Elde birkaç işletme kaldı… Şimdi sıra, bunlarda!..
Şurası çok açıktır ki… Şeker fabrikalarının satılması, sadece işçilerin, üretici köylülerin, nakliyecilerin işsizliğe ve yoksulluğa terk edilmesi meselesi değildir. Şeker fabrikalarının satılması, pancar şekeri yerine kullanılacak olan Amerikan mısırından yapılma tatlandırıcı şurup ile, bizlerin ve çocuklarımızın zehirlenmesidir, ölüme mahkum edilmesidir!.. Ama hepsinden önemlisi, bağımsızlığımızın, tümden yok edilmesidir. Bu nedenlerden dolayı, özelleştirmeler derhal durdurulmalıdır.
Yakıcı ve acil taleplerimizden birisi de, sendikalaşmanın önündeki tüm engellerin derhal kaldırılması ve sendikalı olmanın güvenceye alınmasıdır. Bunlardan başka.. Sözde büyüyen ekonomide temel tüketim maddelerine gelen zamlar, işçi ve emekçiler için hayatı iyice çekilmez hale getirmiştir. İşsizlik fonu, teşvik adı altında, patronlara peşkeş çekilmekte, sermaye sınıfı, işçinin parasıyla semirtilmektedir.
Eğitim ve sağlığın niteliği düşürülmüş, bu alanlar özelleştirilerek, sermaye sınıfı için kazanç kapısı haline getirilmiş, işçiler, emekçiler ve çocukları için, halk için, emekliler için erişilmez olmuştur. Kadınlar ve çocuk işçiler, ‘ucuz emek gücü’ olarak görülmektedir…
Kadına ve çocuğa yönelik istismar ve şiddete göz yumulmakta, cezalandırılmak yerine, neredeyse ödüllendirilmektedir. Ülkemizde ve bölgemizde, plansız ve denetimsiz üretim yapan yüzlerce fabrika, halkın sağlığını hiçe sayarak, kimyasal atıklarıyla başta Ergene nehrimiz olmak üzere, yer altı sularımızı, derelerimizi, göllerimizi, havamızı, toprağımızı kirletmeye devam etmektedir. Akciğerlerimiz olan ormanlarımız, maden ocaklarının acımasız saldırısı altındadır. Kamu emekçilerine saldırılar devam etmektedir. Yapılmak istenen yasal değişikliklerle iş güvenceleri yok edilmek, performans değerlendirme sistemi ile birbirine düşürülmek ve itibarsızlaştırılmak, torpile ve kayırmacılığa dayanan görevlendirmelerle kamu emekçileri, “kapı kulu” haline getirilmek istenmektedir. Binlerce kamu emekçisi, KHK’larla sorgusuz sualsiz açığa alınmış, açlığa terk edilmiştir.
Emekliler, aldıkları düşük maaşlarla hayatta kalma mücadelesi vermektedir. Çoğu emeklimiz, torunlarıyla eğlenip gezmek ve tatil yapmak yerine, ağır koşullarda, yorucu işlerde çalışmak zorunda bırakılmıştır. Öğrenci gençlik, yarına dair tüm umutlarını yitirmiş haldedir. Okulu bitirip diplomasını alan milyonlarca genç, işsizlikle karşı karşıyadır. Ülkede çalışmaktan ve yaşamaktan umudunu kesen binlerce genç, yurt dışına gitmek için fırsat kollamaktadır.
Kendine yeten 7 ülkeden biri iken, dışarıdan saman, mercimek, fasulye, et v.s. ithal eder hale geldik. Siyasal iktidar, tarım ve hayvancılığın çanına ot tıkadı. Üretici köylülük, uygulanan politikalarla toprağını ekemez, hayvancılığı yapamaz hale getirildi. Küçük esnaf, her mahallede açılan AVM’lerle, işçi ve emekçilere, emeklilere, üretici köylülere uygulanan ücret politikalarıyla, siftah yapamadan dükkan kapatır oldu.
Kutuplaştırma, ötekileştirme, ayrıştırma ve savaş politikalarıyla işçi ve emekçiler, gençler, kadınlar, geniş halk yığınları birbirine düşürülmekte, bölünmekte, düşmanlaştırılmaktadır. Eşit koşullarda ve birlikte yaşamın önü kesilmek istenmektedir. Barış istemek, neredeyse suç haline getirilmiştir.
Ancak tüm bu baskı ve zulme rağmen, yılmayacağız, diz çökmeyeceğiz, teslim olmayacağız!.. Emek ve demokrasi düşmanlarına inat sokakları, meydanları doldurmaya devam edeceğiz!.. Çünkü biz haklıyız!.. Çünkü biz güçlüyüz!.. Çünkü biz üreteniz, yaşamı her gün yeniden kuranız!. Lüleburgaz Emek Platformu olarak; adalet için, demokrasi için, barış için, kardeşlik için, eşitlik için, birlikte yaşamı savunmak için, insanca bir yaşam için, tüm işçi ve emekçileri, kadınları, gençleri, üretici köylüleri, emeklileri ve değerli halkımızı birleşmeye, dayanışmaya ve mücadele etmeye çağırıyoruz! Şundan herkes emin olsun ki; biz kazanacağız, biz kazanacağız, biz kazanacağız!” dedi.
Petrol İş Sendikası Genel Mali Sekreteri Turgut Düşova ise konuşmasında vatana göz koyanları yok etmek istediklerini, Cumhuriyeti korumak istediklerini, işçilerin emeklerinin hakkını istediklerini, işsizlerin iş, işçilerin sendika istediklerini belirtti. Düşova “Bu böyle gitmez, sömürü devam etmez, gün gelir, gün gelir zorbalar kalmaz gider, mutlu bir hayat filizlenir kavganın ufuklarından, yurdumun mutlu günleri, mutlak gelen gündedir” dedi.
Konuşmalar saat 13.30’da sona erdikten sonra sahneye Lüleburgazlı Yerel Müzik Grubu “Grup Nefes” çıktı.
Grup Nefes Konseri’nin ardından Lüleburgaz’da gerçekleştirilen 1 Mayıs mitingi olaysız bir şekilde dağıldı.
Kristal İş Sendikası ve Petrol İş Sendikası tarafından kadın katılımcılara karanfil dağıtılması mitinge katılanlar tarafından memnuniyetle karşılandı. Lüleburgaz’da 1 Mayıs Mitingi geçtiğimiz yıllara göre oldukça sönük geçti.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol