19 Mayis karanlik bir dönemde aydinlik bir tarihtir

“Ben 1919 senesi Mayis ayi içinde Samsun’a çiktigim gün elimde hiçbir kuvvet yoktu. Yalniz büyük Türk milletinin asaletinden dogan ve benim vicdanimi dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardi. Iste ben bu ulusal kuvvete, bu Türk milletine güvenerek yola çiktim.” K.Atatürk

19 Mayis Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayrami, tüm yurtta oldugu gibi ilimizde de büyük bir coskuyla kutlanacak. Saat 09:00’da Vilayet Meydani’ndaki çelenk sunma töreni ile baslayacak olan kutlamalar, Atatürk Stadyumu’nda devam edecek. Ilk olarak Istiklal Marsi’miz okunacak ve Milli Egitim Müdürü Halil Ecevit tarafindan günün anlam ve önemine yönelik bir konusma gerçeklestirilecek. Gençlik adina, görevlendirilecek bir ögrencinin de konusma yapmasindan sonra yine, bir ögrenci tarafindan “Atatürk’ün Gençlige Hitabesi” ve “Türk Gençliginin Andi” okunacak.

Sportif faaliyetlerde dereceye giren ögrencilere ödüllerinin verilmesinin ardindan “Gençlik Marsi” söylenecek ve tören geçisiyle, tören gösterileri programin sirasini izleyecek.        

Peki Türk tarihindeki en cefakar ve asil dönüm noktalarindan biri olan bu önemli olay nasil sekillendi? Bunu özet bir sekilde aktaralim.

Milli Mücadele içerisinde 19 Mayis 1919, büyük inkilabin ilk adimi olmasi münasebetiyle, 19 Mayis 1938’de “Gençlik ve Spor Bayrami” olarak kabul edildi. “19 Mayis Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayrami” da Türk milletinin kutladigi önemli bayramlardan biri olarak ölümsüzlesmistir.

Milletlerin geçmisinde yol bulmanin, iz seçmenin, aydinliga çikmanin imkansiz görüldügü, bulanik, firtinali, karanlik dönemler vardir. Böyle günlerde çogunluk bir kisir döngü içinde olmakta, Atatürk’ün de dedigi gibi, kimileri kurtulusu düsmanla birlesmekte, kimileri bir büyük devletin koruyuculugu ve güdümünde, kimileri de bölük pörçük mahalli direnme teskilatlari kurmakta görürler. Iste, 19 Mayis 1919 tarihi, onursuz ve zillet altinda yasamaktansa onurluca ölmenin esas alindigi, kendisinden sonra cereyan eden olaylar zincirinin baslangici olan karanlik bir dönemde aydinlik bir tarihtir.

Mustafa Kemal Pasa’nin 19 Mayis 1919’da Anadolu’ya Geçmesi ve Sebepleri

XVII. yüzyilin sonlarindan itibaren baslayan Osmanli Devleti’nin paylasilmasi ve parçalanmasi yönündeki çabalar, 10 Agustos 1920 Sevr Antlasmasi’na kadar devam etmistir. Rusya ve Avusturya’nin baslattiklari sözü edilen bu çabalara sonradan Ingiltere, Fransa, Almanya ve Italya gibi devletler de dahil olmuslardir. Batili bu devletlerin, Osmanli Devletini, parçalama ve paylasma amaçlarini gerçeklestirmeye yönelik niyetleri, 1815’de Viyana Kongresinde “Sark Meselesi” adiyla bütün çiplakligi ile ortaya çikmis ve Osmanli Devleti’ndeki Müslüman olmayan unsurlarin himayesi için kullanilan “Sark Meselesi” tabirinin anlami genislemistir. Batinin önemli güç ve avantajlara sahip oldugu bir dönemde “Türkler Avrupa’dan silinmelidir, hatta küre-i arzdan kaldirilmalidir” sözleri de sarf edilmekte idi.

Mondros Mütarekesi sonrasi Istanbul’da bulunan Mustafa Kemal, devletin içinde bulundugu durumun muhasebesini yaparak, üstlenecegi görevlerde problem çikmamasina büyük bir itina ve çaba gösteriyordu. Mustafa Kemal’in 9. (III.) Ordu Müfettisligi göreviyle Samsun’a çikisi, Millî Mücadele yönünden çok önemli bir olaydir. Bu atamanin ana sebebi; Samsun’un Ingilizler yönünden stratejik bir bölge olmasi, çogunlugu Rum olan elli kadar Rum ve Ermeni çetesinin bölgede sürekli karisiklik çikarmasi karsisinda Samsundaki makineli tüfek bölügünden tegmen Hamdi’nin, komutasindaki askerlerle birlikte daga çikarak, Türk milis kuvvetleriyle birlesmesi ve bu olaylarin Ingilizleri kuskulandirmasi, karisikligin önlenmesi için Ingilizlerin, hükümetten önlem alinmasini istemesidir. Ingilizlerin “Samsun’da Hiristiyanlari toptan öldürmek için Müslüman ahalinin silahlandirildigi” yönünde sikayetleri olmakla birlikte, 9 Mart 1919’da Samsun’un, 30 Mart’ta Merzifon’un Ingilizler tarafindan isgalinin, Pontusçu çetelerin tecavüzlerini ve taskinliklarini artirdigi, Ingiliz Istihbarat Bürosu raporlarinda da yer almaktaydi. Mustafa Kemal, dönemin en önemli komutanlarindan biridir. Ülkeyi Birinci Dünya Savasina sokan Ittihatçilara, onlarin politika ve tavirlarina karsidir. Istanbul’da iken yaptigi görüsmelerde padisah ve hükümetin yakin çevresinde, güven verici bir izlenim birakmistir. Mustafa Kemal ve arkadaslari Anadolu’ya geçisin anlam ve önemini, bu geçisle baslayacak asil görevin ne oldugunu bilmektedirler.

Mustafa Kemal’in 9. (III.) Ordu Müfettisligine atanmasi, 30 Nisan 1919’da Padisah Vahdettin’in onayindan geçmis; 6 Mayis’ta Mustafa Kemal’in yetki ve görev alani ile ilgili yönerge kendisine verilmis, ayrica tüm kolordulara, sivil yöneticilere bildirilmistir. Bu yetki ve görev yönergesi zamanin Genelkurmay Ikinci Baskani Albay Kazim (Inanç) tarafindan hazirlanmistir. Mustafa Kemal Pasa’ya, bu kadar genis yetki veren bu tarihi tayinin siki kontrole ragmen nasil hazirlanip kabul edildigi bir muammadir.

Dokuzuncu (sonradan Üçüncü) Ordu Müfettisligine ait görevler, yalniz askeri olmayip müfettisligin kapsadigi bölge içinde ayni zamanda sivil yönetime (mülki) iliskindir.

Mustafa Kemal’in çok büyük yetkilerle donatildigini gösteren yönergenin muhtevasi su sekildedir:

1. Bölgede iç güvenligin saglanmasi, düzenli hale getirilmesi ve bu düzensizligin çikis sebeplerinin tespit edilmesi.

2. Bölgede daginik bir halde varligindan söz edilen silah ve cephanenin bir an önce toplattirilarak uygun depolara konmasi ve korunmasi.

3. Çesitli yerlerde bir takim sivil tesekküllerin varligi ve bu tesekküllere yönelik ileri sürülen, asker topladigi, ordunun el altindan bu tesekkülleri korudugu seklindeki iddialar arastirilmali, dogru ise yasaklanmali ve bu gibi tesekküllerin kaldirilmasi.

Bu görevler için; iki tümenli Üçüncü ve dört tümenli On besinci kolordular, Müfettislik buyruguna verilmistir. Kolordular, harekat ve güvenlik konularinda dogrudan dogruya Müfettislikle ve olagan islemler, yani özlük isleri, genel kuvvet (ordu birliklerinin er, subay, silah, cephane, hayvan gibi araç ve gereçlerinin) sayisini gösteren durum ve belgeleri vs. gibi konularda önceki gibi Savas Baskanligiyla (Harbiye Nezareti) haberleseceklerdi.

Bu yönerge Mustafa Kemal’e üstlendigi asil görev için baslangiçta çok büyük kolayliklar saglamis, kendisine asker-sivil tüm yöneticilerle görüsmek, karar vermek, verdigi kararlari uygulatmak imkani kazandirmistir.

Mustafa Kemal, Istanbul’dan Samsun’a hareket etmeden önce kendisiyle birlikte çalisacak arkadaslarini, müfettislik görevlilerini de seçmistir. Kendisi ile birlikte Samsun’a çikanlar degisik rütbe ve siniftan on sekiz subaydir.

Mustafa Kemal Pasa’nin Anadolu’da baslattigi hareket baslangiçta önemsenmemis, ancak Sivas Kongresinden sonra Ingiliz basininda, Milli Mücadele aleyhtari yazilarin yazildigi ve Mustafa Kemal Pasa’nin asi bir general olarak gösterildigi anlasilmaktadir.

“Ben 1919 senesi Mayis ayi içinde Samsun’a çiktigim gün elimde hiçbir kuvvet yoktu. Yalniz büyük Türk milletinin asaletinden dogan ve benim vicdanimi dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardi. Iste ben bu ulusal kuvvete, bu Türk milletine güvenerek yola çiktim.”

Atatürk, Nutuk’ta “1919 yili Mayisinin 19’uncu günü Samsun’a çiktim. Genel durum ve görünüs: Osmanli Devleti’nin içinde bulundugu topluluk, genel savasta yenilmis, Osmanli ordusu her tarafta zedelenmis, sartlari agir bir ateskes anlasmasi imzalanmis, büyük harbin uzun yillari boyunca millet yorgun ve fakir bir halde…” diye baslayip durum tespitinde bulunduktan sonra düsünülen kurtulus çarelerini siralayarak sunlari söyler: “Efendiler, ben bu kararlarin hiçbirini yerinde bulmadim. Çünkü bu kararlarin dayandigi bütün deliller ve mantiklar çürüktü, temelsizdi. Gerçekte içinde bulundugumuz o günlerde, Osmanli Devleti’nin temelleri çökmüs, ömrü tükenmisti. Osmanli ülkesi tamamen parçalanmisti. Ortada bir avuç Türk’ün barindigi bir ata yurdu kalmisti.

Son sorun bunun da paylasilmasini saglamak için ugrasilmaktan baska bir sey degildi; Osmanli Devleti, onun bagimsizligi, padisah, halife, hükümet bunlarin hepsi anlamini yitirmis bir takim sözlerdi… Saglam ve gerçek karar … Milli egemenlige dayanan tam bagimsiz, yeni bir Türk devleti kurmak… Ne denli zengin ve gönenmis olursa olsun bagimsizliktan yoksun bir millet, uygar toplumlar karsisinda usak durumunda kalmaktan öteye gidemez…Asagilik durumuna düsmemis olanlarin isteyerek baslarina bir emir veren getirmeleri hiç düsünülemez…. Türk’ün onuru, kendine güveni ve yetenekleri, çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet tutsak yasamaktansa yok olsun daha iyidir.

Anadolu’yu bastan basa yakan atesin, üzerine oturdugu felsefi temel; yalniz yedi devlete karsi degil; yere göge, talihe, kadere karsi bile isyan etmek, namussuz ve zilletle yasamaktansa namuslu ölmek idi.

Mustafa Kemal Pasa’nin Temmuz 1919’da istifa ettikten bir buçuk ay gibi kisa bir süre içerisinde yaptigi faaliyetler ve verdigi mesajlar, basta Ingilizler olmak üzere istilaci devletlerin bütün hesaplarini bozacak bir niteliktedir. Havza’ya, Amasya’ya geçen Mustafa Kemal, görevi disinda ülkenin degisik yerlerinde cereyan eden olaylarla ilgilenmeye, bildiriler yayinlamaya, yazismalar yapmaya baslamistir.

Sonuç

19 Mayis 1919’da teskilatlanan Türk Istiklal Savasi, milli bagimsizligi eyleme dönüstürerek, geri kalmisligi, sömürüyü yok ederek, toplumu bütünüyle gelistirme, tam anlamiyla bagimsizlastirma, çagdaslastirma ve demokratiklestirme amaciyla baslatilmistir.

Mustafa Kemal’in 19 Mayis 1919 da Samsun’a çiktigi gün üstlendigi görevin asil ruhu, tam bagimsizlikti. Tam bagimsizlik, mali, ekonomik, adli, askeri ve bunlar gibi her konuda bagimsizlik ve özgürlük demekti. Bunlarin herhangi birinde, bagimsizliktan yoksun olma milletin ve ülkenin gerçek anlamda tam bagimsizliktan yoksun olmasi anlamina gelmektedir.

Mustafa Kemal, milletinin, ülkesinin ve insaninin yapisini (sosyal psikolojisini) bütünüyle kavramakla birlikte dünya sartlarini, bu sartlari olusturan milletlerarasi iliski ve çeliskileri iyi bilmekte idi. Milliyetçiydi, basini çektigi, teskilatlandirdigi savas Türk Istiklâl Savasiydi.

19 Mayis1919 tarihinde baslatilan savas, sadece “Ata Yurdu” denilen ülkeyi ele geçirmek, aralarinda paylasmak isteyen sömürgecilere karsi yürütülecek bir savas degildi.

Onlarla birlikte onlarin ülkedeki isbirlikçilerine, milli mücadele ve tam bagimsizlik savasi boyunca bütün toplumsal, kültürel, ekonomik engellere ve bu engellerin güçlü kesim ve kisilerine karsi yürütülecek bir savasti.

19 Mayis 1919, Mustafa Kemal’in milletine güvenerek, inanarak yapacagi isleri “milli bir sir” gibi saklayarak; inanç ve düsüncelerini safha safha gerçeklestirmek karariyla göreve atildigi gündür.

19 Mayis 1919, yikilan, çok unsurlu bir imparatorluktan yeni, milli bir Türk devletinin hayat bulacagi mümtaz bir tarihtir.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol