Temmuz ayinda tarihimizin iki büyük olayinin yildönümleri geride kalmistir. Bunlardan biri Yeni Türkiye’nin tapu senedi kabul edilen LOZAN BARIS ANLASMASI, digeri 24 Temmuz 1908 de gerçeklesen 2. Mesrutiyet idi. Yani Mesrutiyetin 100., Lozan’in ise 85.yildönümleri idi. Sag basin Mesrutiyetin yildönümüne fazla ilgi göstererek olayi anlatti. Yeni Türkiye’yi uluslararasi alanda taniyan, tanitan, bugünkü Türkiye’nin varligi, hukuku anlamina gelen LOZAN ise bazi kesimlerin toplantilari ile geçistirildi. Ancak toplumun bu toplantilarla, basinda yer alan haber ve yazilarla gerek Mesrutiyet gerekse Lozan Baris Anlasmasi hakkinda bilgi sahibi oldugunu sanmiyorum. Zaten yeni kusaklar için Mesrutiyet Olayi çok gerilerdedir. Lozan, cumhuriyet ile tarihimize girdigi halde onun hakkinda da bilgi fakiriyiz. Bir anlamda tarihten, geçmisten kopuk yasiyoruz. Olaylari degil geleneklerimizi tarih zannediyoruz.
1908 Mesrutiyeti yani Hürriyetin Ilani Osmanli devlet hayatinda ileri bir yeniliktir. Padisah Abdülhamit devrilmis, yetkilerini halk adina hareket eden, halki temsilen söz sahibi olan devlet organlarina, Meclis-i Mebusan’a, çok partili Anayasal bir düzenin temsilcilerine devretmistir. Bu olay askeri bir harekât ile olmustur. Askerler ilk defa yönetime müdahale etmislerdir. 1908 yilinda yasanan bu olaydan sonra Osmanli Sultani yine olmustur ama artik eskisi gibi Osmanli Mülkü, Osmanli Halki onun mali, onun kullari degildir. Ittihat ve Terrakki, Hürriyet ve Itilaf gibi partiler vardir, seçimler gündeme gelmistir. Denilebilirki MESRUTIYET, cumhuriyetin ilk adimidir. Böylece kanunlara bagli bir halk ve devlet yönetimi baslamistir. Tabii bu baglamda mesrutiyetin ilani ne getirmis ne götürmüs ayri bir konudur. Ancak Abdulhamit gibi 33 yildan beri halkin basinda bulunan bir padisahin (Kralin) devrilmesi, Tek Adam Yönetimi’nden Çok Adamli Yönetim’e geçis ulus hayatinda bir devrim olmustur. Mustafa Kemal 1923 yilinda Cumhuriyeti ilan etmekle Mesrutiyeti daha çagdas, daha ileri, daha halkçi, halka dayali bir yönetim biçimine dönüstürmüstür ki bu Türk ulusunun hayatinda köklü bir dönüsüm olmustur.
24 Temmuz 1923 de imzalanan Lozan Baris Anlasmasi ise milli mücadeleden, Istiklal Savasinin kazanilmasindan sonra gelmistir. Osmanli Devletini parçalayip bitirmek isteyen emperyalist güçler, batili ülkeler Mustafa Kemal önderliginde Yeni Türkiye’nin dogusunu önleyememislerdir. Anadolu ve Trakya’ya çikmasina izin ve destek verdikleri Yunanistan’in Anadolu Maglubiyeti’nden sonra Türkiye’den Ateskes ve sonra da Baris Anlasmasini istemek zorunda kalmislardir. Bu nedenle Lozan Anlasmasi Yeni ve Genç Türkiye’nin taninmasi, uluslararasinda yeri oldugunun kabul edilmesi demektir. Bu baris Anlasmasi’ni Atatürk’ün yakin silah ve mesai arkadasi, Cumhuriyetin Ikinci Adami Ismet Inönü imzalamistir. O zaman Inönü Disisleri Bakani, Rauf Orbay ise Basbakan’di. Lozan Anlasmasi, imza tarihinden çok partili hayata geçtigimiz 1950 yilina kadar her yil dönümünde tören ve toplantilarla LOZAN GÜNÜ olarak kutlanip, halka anlatilmistir.”LOZAN GÜN ve GECELERI” yapilmistir. Görüyorsunuz ki çok partili hayat bu ülkenin insanlarina Lozan’i da unutturmustur. Daha neleri unutup yitirecegimiz ise belli degildir.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol