İZ

İstanbul yolculuğumda yanımda 18-20 yaş arasında yırtık blucinli dudağı burnu ve kaşı hızmalı bir kız oturuyordu. Uzaktan bakınca çağına uygun bir görüntü sergiliyor. Dış güzellik ilk sözü söylerken, iç güzellik gülümsermiş, nasıl olsa son söz benim olacak diye.
Buna benzer ve herkeslere ders olacak bir olay yaşadım bu yolculuğum esnasında.
Son zamanda otobüslerin ne konforuna ne ikramları ne de hizmetlerine diyecek söz yok.
Yolculuğumuzun 15-20 dakikasından sonra genç ve yakışıklı muavin ikramlara başladı ve yanımda ki kıza siz, ne alırdınız acaba, diye sordu bekledi, beklediiiiii.
Yanımda ki o güzel hanımefendi zahmet buyurup ta ne ağzını açıp bir söz söyledi, ne de camdan yüzünü beri döndürdü.
Bir hayli zaman sonra su servisi başladı, durum yine biraz öncekisinden farksızdı.
 Genç kızın dilsiz olabileceği düşüncelerine kapılmıştım, çünkü ben bardağı devamlı dolu görmeye ve suçu ilk önce kendimde aramayı sevenlerden olduğum için yorum yapmasam da kimi kızgın bakışların kızın üzerinde böcek gibi gezdiklerini gördüm.
Tanımadıklarımız hakkında da zaten yorum yapmak kimseye düşmez değil mi?
Kolonya alır mısınız?
Diyen mavinin sesi beni düşüncelerimden aldı, kolonya mı da aldım ve yine dilsiz sandığım o kızdan bir cevap bekliyordum. Muavine; “Hayırrrrrrr” diye bir nara savurdu ki tüm yolcular irkildi bir anda..
Yolculuk geldi geçti ve bu genç kızın davranışları o gün herkeslerde bir iz     bıraktı.
Ama nasıl bir iz?
İz bırakmak, bırakabilmek güzeldir, kişi vardır taşa bile iz bırakabilir.
Kimisi de öyle bir iz bırakır ki, bundan sonra insanlığa bile kanıtlaması zaman alır. Ömür dedikleri bir gün bir yerlerde karşılaşabilinecek kadar küçük olda da kaybettiğimiz değerleri, bulamayacak kadar da büyüktür.
Üstümüze ne giyersek giyelim, ne kadar kalite takılırsak takılalım, insanlığımızı giymeyince daima çıplak sayılırız.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol