İTİKADI BOZUK OLANIN İBADETİ GEÇERSİZDİR!

Bid'at yani yanlış, bozuk itikad, kalp hastalıklarından en tehlikelisidir... Bilhassa zamanımızda Müslümanların çoğu, bu kötü hastalığa yakalanmışlardır. His organları ile anlaşılamayan, hesap ile ulaşılamayan şeylerde akıl yürütmek insanı bu hastalığa sürükler...
Aklın ermediği ve yanıldığı şeylerde akla uyarak hareket etmek cahilliktir. Böylelerine uymak; onları taklit etmek ahirette çok büyük sıkıntılara sebeb olur...
Elbette, insanın kendi aklı ile bu ince, hassas bilgileri bulması mümkün değildir. Herkes kendi aklı ile bu bilgileri bulmaya çalışırsa, yeryüzündeki insan sayısı kadar bozuk düşünce, itikat ortaya çıkar. Herkesin düşüncesi, anlayışı, fikir yapısı bir değildir. Dünyalık meselelerde bile insanlar başka başka düşünmektedirler. Dünya işlerinde böyle olunca, aklın ermediği ahiret bilgilerinde doğruyu bulmak hiç mümkün olur mu?
Bu durumda, inanmış her Müslümanın yapması gereken şey, kendi aklını devreye sokmadan, hakiki İslâm âlimlerinin bildiklerine tabi olmaktır. Onlar imanın nasıl olması lâzım geldiğini bildirmişlerdir. Doğrusu da budur.
Peygamber Efendimiz (Aleyhisselâm) ve Eshabının itikatlarını, doğru olarak tesbit edip bizlere bildiren, sadece Ehl-i sünnet âlimleri olmuştur. Zaten ben "Ehl-i sünnet itikadındayım" demek, "Onlar nasıl inanmışlar ise ben de onlar gibi inandım" demektir.
Düzgün itikat çok önemlidir. Çünkü, yapılan bütün ibadetler buna bağlıdır. İtikadı bozuk olanın yaptığı bütün ibadetleri geçersizdir, kabul olunmazlar. Yaptığı ibadetleri onu cehennem ateşinden kurtaramaz.
Demek ki, önce doğru bir itikat sahibi olmak lâzım gelir. Yetmiş üç fırkanın tek kurtulanı Ehl-i sünnet inancına sahip olanlardır. Diğer yetmiş ikisi dalâlet fırkasıdır. Yetmiş üç "altın"ın içinde "hakiki" olanı budur. Öbürleri sahtedir!..
Allahü teâlâ, Müslümanlardan, Peygamber Efendimizin ve Eshabının inandığı gibi iman etmelerini istemektedir.
Sevgili Peygamberimiz aleyhisselâm vefât edince insanlar dinlerini Eshâb-ı kirâmdan (aleyhimürrıdvan) öğrendiler. Hepsi aynı imânı, Ehl-i sünnet itikâdını kendilerinden hiçbir şey katmadan, Resûlullah Efendimizden öğrendikleri gibi naklettiler.
Mezhep imanlarımız, Silsile-i âliye büyüklerimiz ve diğer büyük âlimlerimiz bu saf ve doğru imânı kitap haline getirerek bize intikal ettirdiler. Bu büyüklerimize ne kadar dua etsek yine de azdır. Onlara ait olan kitapları çok okumalı ve onların gösterdiği yolda yürümeye gayret etmeliyiz.
* * *
Sual:
Doğru tek ise, amelde mezheplerin olması yanlış değil mi? Tâbi olduğumuz mezhep yanlışsa, âhirette hâlimiz ne olacaktır?
CEVAP:
Birbirine zıt hükümleri olsa da, dört mezhebin dördü de haktır. Dinimiz müctehide, mezhep imamlarına bu yetkiyi vermiştir. Âhirette herkese bağlı olduğu mezhebin hükümleri sorulacaktır. Allah indindeki tek doğru olan hüküm sorulmayacaktır. Herkese, mezhebine uyup uymadığı sorulacaktır.
Allahü teâlânın gönderdiği dinlerde, amele ait farklı hükümlerin rahmet olması gibi, mezheplerin farklı ictihadları da, ümmet için rahmettir. Bizzat Peygamber efendimiz de, farklı hükümler koymuş, rahmeti genişletmiştir. Bir insan, kendi mezhebine göre yapamadığı bir işi, ihtiyaç olunca, dört hak mezhepten birine uyarak yapar. Böylece ibadetini kurtarmış olur. Birkaç örnek verelim:
1- Bir Hanefî, oruçluyken lavman yaptırmak zorunda kalsa, orucunu kurtaracak başka hak bir mezhep aranır, çünkü Hanefî'de orucu bozar. Mâlikî'de lavman yaptırmak orucu bozmaz. Mâlikî'yi taklit ederek orucunu kurtarır.
2- Şâfiî'de, oruca niyet imsak vaktine kadardır. Bir Şâfiî gece sahura kalkamasa, imsak vaktinden sonra uyansa, oruç tutamaz, çünkü vaktinde niyet edememiştir. Bu orucu kurtarmak için başka bir hak mezhebi taklit etmesi gerekir. Hanefî'de öğleye bir saat kalıncaya kadar niyet edilir. Bu vakit zarfında niyet ederek orucunu tutması sahih olur.
3- Oruç tutan niyeti unutsa, öğleden sonra uyanınca niyet etse caiz olmaz. Fakat İmam-ı Züfer'in kavline uyarak, öğleden sonra niyet etse veya hiç niyet etmese de, tuttuğu oruç sahih olur.
4- Abdest alırken boğazına su kaçsa, oruç bozulur. Hanbelî mezhebi taklit edilirse, oruç sahih olur.
5- Evli birinin, hanımıyla sütkardeş olduğu ve bir kere emdiği meydana çıksa, diğer üç mezhepten birini taklit edebilir, çünkü diğer 3 mezhepte, 5 kere doya doya emmedikçe sütkardeş olmaz.
6- Seferde ihtiyaç olunca, diğer üç mezhepten biri taklit edilerek iki namaz cem edilebilir.
7- Semavi özür hâlinde, abdestinin bozulmaması için, Mâlikî'yi taklit etmek sahih olur.
Sual:
Fâsık olmak ne demektir? Fâsık imama uyulur mu?
CEVAP:
Fâsık kimsenin imam olması tahrimen mekruhtur. Mâlikî'de hiç sahih değildir. (Halebi-yi Kebir)
Fâsık, hangi günah olursa olsun, çekinmeden açıktan günah işleyen kimsedir.
Mesela aşağıdaki günahlardan birini açıkça işlemeye devam eden fâsık olur:
1- Alkollü içki içen,
2- Altın yüzük takan, [erkek için],
3- Avret yerini açan veya başkasının avret yerine bakan, [Erkeğin avret yeri göbekle diz arası, kadının yabancı erkekler için avret yeri el ve yüz hariç her yeridir.],
4- Büyü yapan ve yaptıran,
5- Çalgı çalan ve çalgı dinleyen,
6- Çayına bile olsa kâğıt, tavla, domino vesaire oynayan,
7- Faiz alıp veren,
8- Falcılık yapan,
9- Farz namazı, özürsüz kazaya bırakan,
10- Gıybet eden,
11- İpek giyinen [erkek],
12- İsraf eden,
13- Etrafındakilere kibirlenen,
14- Kur'an-ı kerimi parayla veya teganni ederek okuyan,
15- Zina eden
16- Mazeretsiz oruç tutmayan,
17- Beş vakit namaz kılmayan,
18- Rüşvet alan,
19- Sakalı bir tutamdan kısa yaparak sünneti değiştiren,
20- Söz taşıyan,
21- Uyuşturucu kullanan,
22- Yalan söyleyen,
23- Zekât veya uşur vermeyen.

Yorum Yazın

Yapılan Yorumlar