İHH; “Şaka değil, Doğu Türkistanlılar soykırıma uğruyor”

Kırklareli İHH İl Temsilciliği, Doğu Türkistanlıların bir soykırıma maruz kaldıklarını belirterek; “BM, Çin’in insan haklarını ayaklar altına alan toplama kampları vahşetini derhâl durduracak sahici adımlar atmalıdır” açıklamasında bulundu

Kırklareli İHH İl Temsilciliği, Çin’in Doğu Türkistan’da yaşayan soydaşlarımıza yönelik gerçekleştirdiği zulüm ve soykırıma dur demek için basın açıklaması yaptı. Dün Dingiloğlu Parkında saat 12.30 gerçekleştirilen programa Cihannüma İl Temsilcisi Hikmet Yıldırım ve Eğitim Bir Sen İl Başkanı Selahattin Karanfiler de iştirak etti. İHH İl Başkanı Şeref Özcan okuduğu basın açıklamasında son dokuz yıldır Doğu Türkistan’ın tam bir cinnet halini yaşadığını, 11 Eylül sonrasında terörle mücadele bahanesiyle Doğu Türkistan’a yönelik artan baskıların yanında 2012 sonunda Xi Jinping ile başlayan sürecin apayrı acı bir öyküsü olduğunu belirterek, “Dünya üzerinde yaşamanın en zor olduğu, “Uygur, Kazak, Kırgız olma suçundan” milyonların demir parmaklıklara mahkûm edildiği Doğu Türkistan, nesli yok edilen milletlerden biri olma yolunda!” dedi.

Dünya tarihinde bir milletin topyekûn gözaltına alındığı, kadın erkek, genç yaşlı toplama kampları, çocuk kampları ve hapishanelere doldurulduğu, kalanların da “aile olmak” projesi adı altında evlerde Çinli gardiyanların insafına terk edildiği, insanların sokaklarda dahi yüz tanıma sistemleriyle adım adım izlendiği başkaca bir dönemin olmadığını kaydeden Özcan “Fakat bildiğimiz 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana kitlesel olarak en büyük özgürlükten men etme operasyonunun Doğu Türkistan’da yürütülmekte olduğu! 2014 yılından itibaren Teröre Karşı Sert Darbe Operasyonu ve ilan edilen “75 Aşırılık Belirtisi”yle başlatılan keskin saldırılar, 2017 Nisan’ından itibaren Doğu Türkistan genelinde yoğun bir şekilde kurulmaya başlayan ve sayılarının 1.200’ü geçtiği belirtilen toplama kamplarıyla bambaşka bir noktaya taşındı. Evlerinden, çocuk ve eşlerinden, anne-babalarından, akraba ve arkadaşlarından, işlerinden, okullarından hasılı en sevdiklerinden kopartılan, dünyanın en ağır işkence ve mahrumiyetlerini yaşayan 3-8 milyon Doğu Türkistanlı Çin’in “gönüllü mesleki eğitim kampları”nda soykırıma uğruyor! Bir çadıra ya da pusulaya sahip olmak, mutfağında birden fazla bıçağı olmak, pasaportu olmak, başörtüsü takmak, camiye gitmek, oruç tutmak, okulda ve resmi dairelerde ana dili kullanmak bile bir kişinin toplama kamplarına alınması için yeterli sebep olarak görülmektedir. Çin’in genel hukuk ilkesi olarak bilinen masumiyet karinesini hiçe sayan “suçu önceden önleme prensibi” ile herhangi bir suçu bulunmayan ve mahkeme edilmeyen milyonlarca insan “ayrımcılık, aşırılık ve terör” suçlamalarıyla toplama kamplarına dolduruldular. Burada kalabalık hücrelerde sırt üstü yatabilecek kadar bir yer bile bulamayan insanlar yoğun beyin yıkama faaliyetlerine ve işkencelere maruz kalıyorlar” dedi.
Toplama kamplarının keyfî güç kullanımı, özgürlüğün sistematik olarak kaldırılması, kültür ve inançların tahkiri, ideolojik baskılama, insanlıktan çıkarma, taciz, tecavüz, fiziki ve psikolojik işkence, cinayet ve soykırım suçları başta olmak üzere tüm insan haklarının ihlal edildiği yerler olduğunu ifade eden Özcan, “Çin, BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde ilan edilen tüm hakları gasp etmekte, BM Soykırım Sözleşmesi’nde bulunan beş maddenin tamamını ve dahi Roma Statüsü’nde düzenlenen “Soykırım Suçu ve “İnsanlığa Karşı Suçlar”ın tamamını ihlal etmektedir. Bu insanlarla aynı gökyüzünün paylaşmak ve onların acı ve ıstıraplarına, yürek yangınlarına, kalp kırıklıklarına uzaktan da olsa şahitlik etmek, bizleri yaşadığımız çağın adaletten uzak düzeninde insanlığımızdan utandırıyor. Dünyanın insanlık adına Doğu Türkistan için söyleyecek bir sözü olmalı!” şeklinde konuştu.
Özcan, Doğu Türkistan’daki toplama kamplarının kayıtsız şartsız bir an evvel kapatılması ve bölgede uygulanan tüm hak ihlallerine derhal son verilmesini isteyerek, “BM, Çin’in insan haklarını ayaklar altına alan toplama kampları vahşetini derhâl durduracak sahici adımlar atmalıdır. İslam İşbirliği Teşkilatı ya İslam ülkelerini bu zulme karşı mobilize etmeli ya da kendini lağvetmelidir. Zira İİT’nin mevcut tutumu Çin’i daha da cesaretlendirmektedir. Türkiye bu zulmün bitirilmesi için öncü olmalıdır. Çin bu zulmü sonlandırıncaya kadar tüm dünya halkları Çin mallarını boykot etmelidir” ifadeleriyle açıklamasını sonlandırdı. (F. Kurtbayram)

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol