ZİYARET

Daha Türkiye'ye yeni geldiğimiz ve kirada kaldığımız mahalleden eski bir komşuya geçmiş olsun ziyaretine gittim. Başkaları da vardı ama sanki hasta ziyaretine değil de oturmaya gelmişlerdi. Hastanın rahatsızlığını sezmemek mümkün olmasa da sohbetler almış başını gitmiş hasta ziyareti bahane.
İstemesem de hastanın ziyaretine gelen o daha iki kişinin sohbetlerini duyuyordum hastanın bu sohbetlerden bitmeyen ziyaretlerden rahatsızlığını da sezmiş olsam da yabancı bir yerde bir söz söylenmiyordum.
Oradaki teyze yetişkin kızı olan anneye; aman kızım sakın unutma kızını dövmeyen dizini döver diye tavsiyelerde bulunuyor geri kalanlarda vaiz edercesine tabi, tabilerle destekliyorlar.
Yeni ameliyat olmuş hastanın sıkıntılarını görebileceklerdi ama kızlarını dövme tavsiyelerinden bir baş kaldırabilseydiler eğer.
Bizim insanlarımız ziyaretleri sever, misafiri de ama hasta     ziyaretlerini sıradan ziyaretlerden ayrı tutmamız gerektiğini bazen unutuveriyoruz birkaç kadın bir araya gelince hepimiz biliriz ki sohbetler sokak kapılarında bile bitmez. Özür dileyerek kalktım, hastayı da fazla rahatsız ettik galiba gibi kimi sözler de sarf ettim ama kâr etmedi yine.
Ziyaretten çıktığımda zaten hava biraz soğumuş ve sonbahar akşamlarının kendini hissettirmeye başladığını, saçlarımı savuran rüzgârın esişinden anladım. Bir kilometre kadar yolu yürüyerek geçmeyi karar aldım.
Yaz boyunca sokakları mis kokulara boğan iğde ağaçlarının meyveleri yavaş,  yavaş, turuncu renge dönmeye başlaması da yaza veda etme zamanı geldiğine ayna tutuyordu.
 Yol boyunca hasta ziyaretinde o teyzenin "kızını dövmeyen dizini döver" sözleri çınlıyordu kulağımda.
Bu söz benim için üstünde tartışılacak bir sözdür belki de bu yüzden bu kadar girdi beynime.
Bizler çocuklarımızı döverek değil de, kendi davranışlarımızla örnek olabiliriz sadece, dövmeler sövmeler, ancak yasakladıklarımızı daha cazip hale getirecekler değil mi?

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol