Zamansız yağmur bağlarda hasar yarattı

Tarihinde bağcılıkla meşhur şehrimizde bağ alanları yok olmaya yüz tutuyor. Yeniden canlanan bağlık alanlar bu yaz iklim şartlarından dolayı büyük zarar gördü. Zamansız ve yoğun yağan yağmurlar, arkasından yerini güneş ışıklarına bırakırken halk dilinde “Bağsara” denilen hastalık üzüm koruklarında ve yapraklarda hastalığa yol açıyor.
Yaz başından beri hava sıcaklıklarının değişkenliği, kısa süreli ve yoğun yağışlar nedeni ile tam da hasat dönemine yaklaşılan günlerde, yapraklar bağsara hastalığıyla boğuşuyor. İlaç döneminin de geride kalması ile ancak budama yolu ile hastalıktan kurtulabilmek mümkün. Ancak budama yöntemi yaprak miktarını azaltacağından mahsülde kök başına alınacak kilogram değeri de azalacak. Dolayısıyla ana maddesi üzüm olan hardaliye ve şarapçılık sektörü de bu durumdan etkilenecek. Aile işletmelerinde hardaliye üretimi yaygın olan ilimizde Bağbozumu yaklaşırken zamansız yağan yağmurlar üreticiyi sıkıntıya sokacağa benziyor.
Bağsara hastalığı nedir
Bu hastalığa neden olan birden fazla nepovirüs grubudur. Yaprak damarları anormal şekilde dağılarak yaprağa yelpaze şekli verir. Yeni hastalıklarda halka ve çizgi şeklinde lekeler görülmektedir. Yapraklarda yeşil ve sarı mozaikler görülür.
Yapraklarda değişik derecelerde şekil bozuklukları görülür. Yaprak saplarında yassılaşma görülür. Sürgünlerin boğum aralarında düzensizlik ve kısalma olur. Asmada çalılaşma görülür. Sürgünlerde yassılaşma, zigzag oluşumu ve çatallaşma görülür. Virüsün asmada gövde çukurlaşması yapan ırkları da vardır. Salkımlarda dane silmesi ve irili ufaklı dane oluşumu görülür.
Hardaliye hakkında;
Hardaliye, Kırklareli ve çevresinde meşhur olan alkolsüz üzüm içeceğidir. Şırası alınmış ancak bir miktar şırayı hala barındıran üzüm posası yani diğer adıyla cibre fıçılara doldurulur ve üzeri vişne yapraklarıyla örtülerek sıkılır. Hardaliye fermente bir içecektir ancak içerisine konulan hardal tohumları hem alkol oluşumunu engeller hem de hoş bir aroma verir. Bu şekilde damıtılmadan alkolsüz bir üzüm içeceği olarak tüketilir.
Hardaliye Türkiye lezzet haritasına Kırklareli’den işaretli, olgunlaşmış üzümlerden elde edilen alkolsüz, buruk içimi ve ferahlatıcı özellikleriyle karakteristik bir içecektir. 20 Kasım 1930 yılında Kırklareli ziyareti sırasında kendisine ikram edilen hardaliye hakkında Mustafa Kemal ATATÜRK görev telakki edilesi şu cümleleri sarfeder : “Bunu milli bir içecek haline getiriniz.” Ne yazık ki onun bu isteğinin üzerinde gerekli ilgi gösterilememiştir.
Senelerce birkaç kişi etrafında ev üretimi olarak varlğını sürdüren hardaliye, şu sıralar sesini yükseltmeye çalışan girişimlerle eski görkemli günlerine dönmeye çalışıyor. Kırklareli, pek bilinmese de tarih boyunca bağcılık açısından önemli bir yer olagelmiştir.
Geçtiğimiz yüzyıllarda daha çok Rumların ve Yahudi azınlıkların elinde gelişen bağcılık etrafındaki ekonomik ve sosyal hayatın boyutları önemsenmeyecek gibi değildir. Müslüman ve Türk ahali ie bağcılık etrafında gelişen sosyal ve kültürel yapıyı azınlıkların içeceği üretiminden ayrı, başka bir tarafından tutarak benimsemişler geliştirmeye çalışmışlardır.Kırklareli’de bağcılığın en geliştiği yerlerden biriydi.
Evliya Çelebi ünlü seyahatnamesinde Kırklareli ve civarında rastladığı “içinde adam yürüse kaybolur” diye anlattığı o üzüm bağlarından bahseder. Kırklareli’ye dair araştırmalarıyla bir diğer araştırmacı yazar, Ali Rıza DURSUNKAYA, bu yüzyılın ilk çeyreğine kadar öküz arabalarına yüklenen küpler ve sandıklar içerisinde bağlardan taşınan üzümlerin şıralarından yolların vıcık vıcık hale geldiğinden haberdar oluyoruz. Rumlar ve Yahudi azınlık daha çok üzümü içecek üretmek için değerlendirmişlerdir. Şarap üretimi onların elinde yaygınlaşmıştı. Buna karşılık Müslüman ahali ise üzümü pestil, pekmez, pelte, beyaz şıra, kehribar renginde kükürtlü şıra yapımında, yaprağını sarmalık olarak kullanmak suretiyle değerlendirmiştir. Öte yandan üretim sezonu yaklaştığında bağcılık üzerine yan sanayinin çok önemli bir iş kolu haline geldiğinden bahseder Ali Rıza DURSUNKAYA bizlere. Onun tesbitlerine göre, bağbozumu zamanı yaklaşırken üzümlerin taşınacağı kasaların küplerin yapımı, manda arabalarının onarımları, bağlardaki iş gücünü artmaktadır. Özellikle Rumların şaraplarını hazırlamak ve taşımakta kullandığı fıçı ve toprak kapların yapımı için imalathanelerde çok kişinin çalıştığını öğreniriz. Bağ budamaya yarayan bıçaklar tezgahlarda herzamankinden kat be kat fazla satılmakta,
pekmezlerin kaynatılması için ormaniçi dağ köylerinden arabalar dolusu odunlar getirilmektedir.Tüm bu yaşananlar bağbozumu dönemlerinin refah seviyesine ve sosyal hayata etkilerinin de yüksek olduğu anlamına gelmektedir. Şarabın alkol içermesi sebebiyle, Müslüman ahali hardaliye yapımı yolunu tercih etmiştir.
Bu üretim şeklinin yaklaşık bir buçuk asırlık bir geçmişi olduğu varsayılmaktadır. Bu aşamada hardaliyenin hazırlanışından bahsetmek gerekir.
Hardaliye olgun yaş üzümlerden hazırlanan bir içecektir. Bu sebeple eski dönemlerde son üzümlerden olan Papazkarası ve Pamit cinsi üzümler tercih edilmekteydi. Şimdilerde bu durum biraz değişmiştir. Cardinal ve Alphonse cinsi üzümler daha çok tercih edilirken, nasıl sonuçlar alınacağının tesbiti için Cabarnet,Cinsaut ve Öküzgözü cinsi üzümlerle de üretilme yoluna gidilmektedir.
Eski dönemlerde şöhretini dilden dile dolaştıran hardaliyenin geleneksel lezzetine en yakın sonuçları elde edebilmek için bu araştırma ve üretim faaliyetleri sürdürülmektedir. Hardaliyenin hazırlanması üzümlerin en olgun dönemlerine rast gelecek şekilde bağbozumu sonrasında başlar.
Bu sebeple Eylül ortalarından itibaren, Ekim ve Kasım ayları boyunca hardaliye yapımı sürdürülmektedir. Hardaliye yapımındaki püf noktalardan birisi özellikle meşe odunundan hazırlan alt kısmından 10-12 cm yükseklikte bir de musluğu bulunan fıçılardır. Bu fıçılar gibi toprak küplerde de hardaliye üretimi yapıldığını biliyoruz.

Dünden bugüne Kırklareli’de bağcılık

Trakya’da bağcılık, en büyük Trak krallığı olan MÖ 5. Yy- MS 1. Yy arasında var olmuş Odrisya Krallığı döneminde başladı. Antik çağlardan Balkan savaşına kadar kalitesi ile ünlenen Kırklareli’nde, Balkan Savaşı ve ardından gelen 1. Dünya Savaşı’nın yarattığı karışıklık, ekonomik ve politik istikrarsızlık, nüfus göçü nedenleri ile 20. Yüzyıl başında bağlar sahipsiz ve bakımsız kalarak ve üretim durma noktasına gelmiştir. 

Yapılan bilimsel araştırmalar sonucu tarih tekerrür etti ve dev bir teruar 100 yıllık uykusundan uyandı. Kırklareli, tarih boyunca; bağları ile anılmasına rağmen, bağlar zamanla azaldı yok olma noktasına geldi. Kırklareli’nin çok az tanınan eski köyleri üzerinden, Kıyıköy’e şarap taşımak için yapılmış tarihi bir yol var. Tarihte burada üretilen şarapların büyük küpler ve fıçılar içerisinde, manda arabalarıyla Kıyıköy’e götürülerek, buradan gemilere yüklenerek Venedik ve Marsilya’ya gönderildiği biliniyor.
Üsküp üzerinden İğneada’ya, Kıyıköy’e geçen, limanlara şarapların taşındığı bu yollar eski haritalarda “Şarap Yolu” adıyla geçiyor.
Tarihi Şarap Yolu, Arcadia Bağları’nın tam karşısında yer alan Çeşmekolu Köyü’nün arkasından geçiyor. Bugün Düzlük sırtı adı ile anılan Arcadia Bağları’nın kurulu olduğu bölgenin eski haritalarda Bağlık Yakası olarak isimlendirildiği görülüyor.
19. yüzyıl sonlarında Fransa’da filoksera isimli zararlının yayılması ile bağların % 95’i yok olmuş ve Amerikan anacına aşılı fidanlarla yeniden dikimi yapılmış. Bu yeni dikilen bağlardan verim alınana kadar yaklaşık 5 yıllık bir süreçte Fransa, Osmanlı İmparatorluğu ile yapmış olduğu Kapitülasyonlar çerçevesinde şarap ihtiyacının çoğunu Trakya ve Ege’den dökme şarap olarak karşılamış. Bu dönemde Trakya’dan Fransa’ya yılda toplam 70 milyon litre civarı şarap ihraç edildiği tahmin ediliyor.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol