YİNE

Bu sabah güneşin doğuşunu elimde bir fincanla kahve ile karşıladım yine.
Günaydınlar saçıyordu yeryüzüne en minik parçası bile son baharın son günlerinde.
Sevdiklerimizin günaydın demesiyle başlamaz mı zaten her günaydınımız?
Bahçemde ki hala tomurcuklarını sakınmayan güllere, şımarık sabah seherinin ıtır kolan yellerine, gelenlere, geçenlere, günaydınlar dağıttık bu sabah yine.
Şu an bir deniz kenarında olsaydım, güneş denizden dalgalar içinde, dalgalar güneşten halkalar içinde gülümserdik günaydınla birlikte simidimizden pay isteyen martıların gümüş kanatlarında yeni güne doğacak tüm güzelliklere.
Deniz dalgalarını sererdi önüme, her dalga da türlü, türlü güzellikler uzanırdı met cezirlerle ellerime
Diye hayallere dalmışken denizi buldum içimde.
Yosun gözlerinin dalgaları denizi saklamışta gitmiş içime derken, bahçemdeki çiçeklere ektiğim bakışın, meyvelere aşıladığım dudağın dilin, günaydın diyorlar hepsi bir ağızdan yazdan kalma sonbaharın saban seherine.
Camlarda açan minik pembe karanfillerim takıyor saçlarıma kokunu.
Yaseminlerin beyazlığında ellerin uzanıyor ellerime.
Sığara paketine uzanan elime vuruyorum diğer elimle, hayır! Dercesine ve elim utanarak dönüyor geri.
İçimden bir ürperti geçiyor, üşüyorum galiba.
Yoksa sensiz doğacak gün bir soğukluk mu müjdeliyor ortalığa?
Oysa hava güzel mi güzel, kuşlar dallarda mutlu, insanların ayak sesleri dolduruyor yeni günün sabahında kaldırımların sessizliğini.
Bu sabah güneşin doğuşunu seninle hazırlamıştım kendimi, yoksa yokluğunun zemheri mi söndürdü güneşin ferini?
Bir korku sarıyor gönlümü perde, perde, yoksa sen unuttun mu seni benim olmadığım yerde?

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol