Yaşadıklarımızdan ders almalıyız

Evet Sayın okurlarım ve hayvancı kardeşlerim… Bu hafta, on birinci yazımı hayırlara vesile olması umuduyla sizlerle paylaşıyorum. Ve ben “Bu hafta köşemde ne yazacağım?” diye hiç düşünmüyorum. Dedik ya, bildiğimiz zannettiğim hayvancılığı, yaşayarak öğrendim. Yaşayarak öğrendiğinizi hiç mi hiç unutmazsınız. Okuduğunuz ders kitabına benzemez. Çünkü yaşarken unutulmaz anlar ve bedeli ödenmiş acı tecrübeler kazanılmıştır. Hayvancılığı bilmeden işe başlamış bir kardeşimiz, sosyal medyadan soruyor; “Elli adet koyunum, yem deposuna girmiş ve şu anda hepsi hasta.” Ben de kendisine yazdım; “Soğuk suya sok. Suda birkaç dakika tut ve soda içir” dedim. “İyileşmeyeni de KES” dedim. Şimdi bu yazdığım, ders kitaplarında olmadığı için okulda öğretilmez. Hocalarımız da, köylülerimiz ile ortak paydada buluşup istişare etmedikleri için yukarıda yazdıklarımı bilmezler. Ama uygulandığında yüzde 80-90 başarılı olur ve kesilen hayvanların eti de ilaç enjekte edilmediği için rahatlıkla tüketilir. Aynı hatayı geçmişte bizler de yaptık. Ağabeyim gelir, bakardı; “Şunları şunları kuyudan su çekerek ıslatın veya çeşme yalağına atıp suda tutun. Ekmek sodası içirin. Şunları, şunları da hemen kesin. Mundar gitmesinler. Etlerini yeriz” derdi. Ben çobanımızla ağabeyimin “suya atın” dediklerini atar, “kesin” dediklerini ‘iyileşirler’ umuduyla kesmeye kıyamazdım. Ama o koyunlar ölüp köpeklere yem olurlardı. Ağabeyim gelip, bize; “Niçin kesmediniz?” diyerek kızardı. Ben ağabeyime koyunların öleceğini nasıl bildiğini sorduğumda; “Siz benim kestiğim ve öldürdüğüm koyunları sayamazsınız” derdi. Yani önceleri bizzat yaşayıp, tecrübe edinerek öğrendiklerini bize uygulatarak öğretiyordu.
Hayvancılığın en iyi okulu yaşayıp görmektir. Yukarıda koyunlarını yem deposuna kaçıran hayvancı kardeşimiz, kapısını artık çok sıkı ve koyunların açamayacağı bir şekilde kapatacaktır. Çünkü maddi manevi unutmayacağı bedel ödemek zorunda kalacaktır. Ben de yaşamasaydım bilemezdim. Köşemde ısrarla yetkili birimlerin makamlarına, liyakat sahibi kişilerin getirilmesi gerektiğini ısrarla tekrar tekrar yazıyorum. Çünkü hayvancılık kolay öğrenilmiyor. Sadece diploma yeterli olmuyor. Geçmiş yıllarda; Veteriner ve Ziraat Fakültelerine genelde köy çocukları gidiyorlardı. Şimdi kimse kusura bakmasın; Şehirde büyümüş, apartmanda yaşamış, fakülteye gidene kadar hayvan görmemiş Ziraat Mühendisi ve Veterinerlerimizin, sahada ve makamlarında ne kadar başarılı olduklarını görüyoruz. Şahidiz. Bizim en büyük sorunumuz bu; Liyakat sahibi olmayan, diplomalı ama bilmediği için üst makamlarına İL BAZINDAKİ SORUNLARI iletemeyen birimlerimizdeki makam ve mevkii sahibi yetkililerimiz, bir de önceki normal yaşantılarında imkanları olmadığı için gayet mütevazi bir hayat sürerken, başkan seçildikten sonra amacı sadece “üretime odaklı faaliyetleri” yürütüp üyelerinin kalkınma ve refah seviyelerini üst düzeye çıkarıp, kalkındırmak yerine kendi başkanlık makamlarını ön planda tutarak “Ben bu makamda nasıl daha uzun müddet kalırım” diye düşünen, üyelerinin kendisine sağladığı imkanlarla SALTANAT süren Birlik Başkanlarımız, Kooperatif Başkanlarımız ve Oda Başkanlarımız var.
Bu köşemden yine başarılı olan Birlik, Kooperatif ve Oda Başkanlarımızı kutluyor ve başarılarının devamını diliyorum. Bütün yazdıklarımdan çıkarmamız gereken; Unutmayarak, ders almamız. Acı ama İLİMİZ gerçeklerimizi kabul ederek özetleyelim. “Saçlarını kaybettikten sonra tarağın işe yaramayacağını” ben yaşayarak ve görerek öğrendiğim için kıssadan hisse diyerek, anılarımı ve birebir şahit olduklarımı “İLİMİZ HAYVANCILARININ GÖZÜ VE KULAĞI OLMAK İSTEDİM. YAŞANMIŞLIKLARI VE ÖNGÖRÜLERİMİ” ihtiyacı olanlara ders olur düşüncesiyle paylaşıyorum. Ve yazdığım her satırın arkasındayım.
Önceki haftalardaki köşemizde; Hayatında kedi bile beslememiş şahısların, bir kısmı meraktan büyük bir kısmı da devletin verdiği sıfır faizli kredilerin cazibesine kapılarak, yanlış yerlerde liyakat sahibi olmayan, Trakya’yı Hollanda zanneden kişilerin, ilimizi çiftlik mezarlığına çevirdiklerini gördük. YAŞADIKLARIMIZDAN DERS ALMALIYIZ. Orman köylerimizde liyakat sahibi kişilerin de olduğu gruplar oluşturarak, BİRLİKTE HAYVANCILIK MODELLERİNİ hayata geçirmeliyiz.
Sayın okurlarım, sevgili hayvancı kardeşlerim… Bu hafta da köşemizi doldurduk. Sağlık, mutluluk ve bol bereketle kalın…
Yazıma Mustafa Kemal Atatürk'ün sözleriyle son veriyorum; "Üretmeye mecburuz. Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden rahat yaşamanın yollarını aramayı alışkanlık haline getirmiş milletler; Evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini, daha sonra da istikballerini kaybetmeye mahkumdur."

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol