YEREL YÖNETİMLERDEKİ DEĞİŞİMLER

Son yapılan ‘Mahalli İdareler Genel Seçimleri’ndeki gri sonuçlar da, yavaş yavaş netleşmeye başladı. Özellikle, belediye başkan ve meclislerde eskiler ya da devamı varsa, sürpriz beklemek sürpriz sayılır. Bu durumlarda yapılacak yorumlar ise, genellikle yorumsuzluktan ibarettir. Zira; önemli sayılabilecek değişimlerin varlığı bile, ayrıntıların kıymet-i harbiyesi kadar olabilir ancak.
Bir kentin belediye başkanı ve o kentin belediye meclisi çoğunluğu farklı siyasi kimlikte ve bu siyasi kimliklerin de uzlaşmaz bir anlayışları varsa, işte o kentin ne dirliği ne düzeni ne de huzuru olur. 40-50 Yıl öncesini hatırlayanlar bilir, ülkemizdeki bir genel seçim sonuçlarında benzer bir durum yaşanmıştı. Ve, TBMM’de uzun süre sonuç alınamayan bir karar ‘darbe’ye kadar uzanan bir maceraya neden olmuştu.
Değişim dediğimiz şey, ne yazık ki her zaman çoğunluğun istediği olumlu ve güzel şeylerin olacağı anlamına gelmiyor. Ya da, demokrasiyi içselleştirememiş bütün toplumlarda olduğu gibi ‘herkesin kendine demokratlığı’ gereği, çözüm ve uzlaşı ‘ben merkezli’ olması bekleniyor. Dün merkezi yönetimde, bugün ise birçok yerel yönetim birimlerinde başkan ve meclisinin farklılık gösteren siyasi kimlik taşıdığına tanığız. Umarım, verdiğim örnekte olduğu gibi her faaliyet ve karar için bize ‘düşman kardeşler’ anlaşmazlık kabusunu yaşatmazlar. Aksi halde;, geçmişi mumla arar, gelişerek modern ve çağdaş toplumlar seviyesine yol almak yerine yerimizde sayar dururuz.
KRİZ YARATAN EKONOMİK POLİTİKALAR VE HALKA YANSIMALARI
Ülkemiz, 1980’li ve 1990’lı yıllardan itibaren neoliberalizm, küreselleşme ve yeni emperyalist politikaların etkisiyle sık aralıklarla büyük krizlerle karşılaşmaktadır. Ülkemizde, özellikle, özel sektörü ve sermaye kesimini sıkıntıya sokan ekonomik, mali ve finansal krizler gündeme geldiğinde, ülkeyi yönetenler krize giren sektörün sahiplerine vergi indirimleri ve muafiyetleri, vergi ertelemeleri, finansman desteği ve benzeri birçok yönden yardımcı olmaktadır. Oysa bu krizlerden asıl etkilenen ve krizlerin yükünün bindirildiği halk kesimlerine ya hiçbir destek verilmemekte ya da onları kurtaracak düzeyde destek verilmemektedir. Sermaye kesimlerine yapılan destekler de zaten halktan ve toplumun zayıf ve yoksul kesimleri ile emekçilerden toplanan vergilerden oluşan bütçeden yapılmaktadır.
Ekonomik Krizin Nedenleri
Bir ülkede yanlış tarım ve gıda politikaları nedeniyle, yükselen gıda fiyatlarına karşı ithalat bir çözüm olarak görülüyorsa, vah o ülkenin küçük çiftçisine ve tüketicisine!.. Zaten, bu ithalat uygulaması çözüm de getirmedi ve getirmezde!.. Bir ülke yönetimi, emperyalizmin dayattığı neoliberalist, küreselleşme adlı daha saldırgan yeni emperyalist politikaları ülkenin tüm alanlarındaki üretim, dağıtım ve tüketim uygulamalarına yansıtırsa, o ülke krizlerden kurtulamadığı gibi, krizden krize girer. Bir ülke, tüm mal ve hizmet alanlarının temel girdilerinden ve maliyet unsurlarından olan enerjinin %74’ünü ithal ediyorsa, o ülke krizlerden kurtulamaz. Bir ülke, kalkınmasının omurgasını oluşturan, işsizliğin, yoksulluğun önlenmesini ve ülkenin ekonomik bağımsızlığını sağlayan KİT’lerini yerli ve yabancı şirketlere altın tepside peşkeş çekerse ve kapatırsa o ülke ayakta kalamaz. Bir ülkenin ithalatı dolara bağlı ise ve o ülke doların TL karşısındaki artışını kontrol edecek durumda değilse, krizin olmaması söz konusu değildir. Bir ülke, yerli ve ulusal üretime yeterince önem vermiyorsa, kendisinin üretebileceği bir ürünü ithal etmek durumunda kalıyorsa, o ülke krize açık bir ülkedir. Bir ülke, yabancı sermayeye dayalı bir üretim politikası uyguluyorsa, krizler eşiktedir. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. İşte, Türkiye böyle bir ülke olduğu için sürekli krize giriyor ve krizlerden kurtulamıyor.
Fiyat Politikaları İle
Piyasadaki Tekelleşmeler, Spekülatörler ve Aracıların Etkileri
Ülkemizde uygulanmakta olan fiyat politikaları tüketici haklarına, kamu yararına ve sosyal devlet anlayışına baştan sona aykırıdır. Bu uygunsuz fiyat politikalarının nedeni, hem ülke yönetiminin en temel mallara ( gıda, su, enerji, telefon gibi) uyguladığı yüksek dolaylı vergiler hem de piyasaya hakim olan tekeller, aracılar ve spekülatörlerin uyguladığı yüksek fiyatlardır. Eğer, ülke yönetimi, piyasadaki haksız, yüksek, spekülatif ve tekelci fiyat uygulamaları konusunda herhangi bir önleyici ve kalıcı yasal önlem almıyorsa, göstermelik ve halka şirin görünmek için yapılan uygulamalarla fiyatlar düşmez.
Halkın Önlenemez Sürekli Krizi
İç ve dış egemen güçlerden ve sermayeden yana uygulanan ekonomik politikalar nedeniyle, ülkemizde işsizlik, yoksulluk, açlık ve çaresizlik kronik bir durum almıştır. Tüketicilerin %20’si yani 16 milyon dolayında kesimi açlık sınırının altında yaşamaktadır. Yüzde 60’dan fazlası ise yani 48 milyondan fazla kişi yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. 6 milyon dolayında kişi işsizdir ve satın alma güçleri yoktur. İşsizlilerin tamamı, zaten çok zor koşullarda yaşamını sürdüren ailesine muhtaç durumdadır. Asıl kriz bu durumdur. Halkın bu sürekli krizi pek gündeme getirilmiyor. Bu kriz giderilmiyor. Bu krizin önlenmesi için kalıcı ve gerekli önlemler alınmıyor. Zaten, kriz diye tanımlananların faturası da bu kesimlerin sırtına bindiriliyor.
Çözüm
Kalıcı ve doğru çözüm, halk için, halkla birlikte, söz, yetki ve kararın halkta olduğu gerekli ekonomik ve sosyal önlemleri almaktır. Planlı ve toplumcu bir kalkınma modeli ivedilikle yaşama geçirilmelidir. Kamu iktisadi kuruluşları yeniden ve ivedilikle kurulmalı, geliştirilmeli ve desteklenmelidir. İthalat yerine, yerli üretime tüm yönleriyle ağırlık ve önem verilmelidir. İşsizlik sıfıra indirilmelidir. Açlık ve yoksulluğu giderecek tüm ekonomik ve sosyal önlemler alınmalıdır. Tüketici haklarına ve halkın yararına aykırı olan İç piyasadaki haksız, spekülatif, tekelci ve aracı uygulamalara son verilmelidir. Kırsal kalkınma en iyi ve en etkin şekilde ivedilikle gerçekleştirilmeli ve bu kapsamda bölgelerin özellikleri ve öncelikleri dikkate alınarak tarımsal üretime, üretim çeşitliliğine ve küçük çiftçilere en etkin bir şekilde gerekli tüm destekler ve teşvikler verilmelidir. Küçük çiftçilerin ve küçük üreticilerin üretim kooperatiflerinde, tüketicilerin de tüketim kooperatiflerinde örgütlenmesinin sağlanması ve desteklenmesi için ülke yönetimi ivedilikle ciddi ve gerekli tüm önlemleri almalıdır. Temel mallardaki dolaylı vergiler sıfırlanmalıdır. Bölgeler arası gelir dengesizliğinin kaldırılması ve iç göçlerin önlenmesi için bölgelerin yerli kaynaklarına dayalı bölgesel kalkınmaya ivedilikle gerekli tüm ağırlık verilmelidir.
TÜKETİCİNİN MERAK ETTİĞİ KONULAR
Tüketici Kredilerinde, Tüketicinin Talebi Olmadan Sigorta Yaptırılabilir mı?
Tüketicinin yazılı veya kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla açık talebi olmaksızın kredi ile ilgili sigorta yaptırılamaz.
Kredi İçin Hesap Açılması ve Bu
Hesaptan Sadece Kredi İle İlgili İşlemler Yapılması Durumunda, Tüketiciden Bu Hesaba İlişkin Herhangi Bir İsim Altında Ücret veya Masraf Talep Edilebilir mi?
Belirli süreli kredi sözleşmesine ilişkin bir hesap açılması ve bu hesaptan sadece kredi ile ilgili işlemler yapılması durumunda, tüketiciden bu hesaba ilişkin herhangi bir isim altında ücret veya masraf talep edilemez. Bu hesap, tüketicinin aksine yazılı talebi olmaması hâlinde kredinin ödenmesi ile kapanır.
(1) Belirli süreli kredi sözleşmesine ilişkin bir hesap açılması ve bu hesaptan sadece kredi ile ilgili işlemler yapılması durumunda, tüketiciden bu hesaba ilişkin herhangi bir isim altında ücret veya masraf talep edilemez. Bu hesap, tüketicinin aksine yazılı talebi olmaması hâlinde kredinin ödenmesi ile kapanır.
(2) Tüketicinin açık talimatı olmaksızın, belirli süreli kredi sözleşmesi ile ilişkili bir kredili mevduat sözleşmesi yapılamaz.

Sorunsuz ve sağlıklı bir
yaşam dilerim.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol