YAZIK DEĞİL Mİ?

Bizim mahalle parkına oturmuş akşam güneşinin camlarda tutuşan renginin park bahçesinde açan güllerin rengiyle sarmaş dolaş olduklarını seyrediyorken bastonundan destek alarak yürümeyi başaran bir teyze yanıma gelip oturdu.
Parkta oynayan çocukları göstererek torunumu gözlüyorum yavrum, sen ne yapıyorsun burada? Dedi.
Parka göz attım 4-5-6 yaşlarında beş altı çocuk vardı ama birde 15 sularında elinde cep telefonu olan kızdan başka kimse yoktu. Hangisi senin torunun olur? Diye sorduğumda, şu elinde telefonu olan kız dedi;
"Kız artık kocaman kız olmuş bu yaşta yormasana kendini onun peşinden" diyecektim, "sakın salıncakta hızlı sallanma düşersin. Dönme dolaba binme başın döner" diye tembihliyordu kıza yakın mesafeden.
"Bırak eğlensin dedim, sen git dinlen bak evleri de yakınmış buraya" dedim ama lafı yapıştırıverdi nine.
"Bırakayım da çocuklarlamı oynaşsın" dedi. Çocuklarla derken erkek çocukları kastettiğini anladım.
Biraz sonra kattı kızı önüne bastonuna dayana dayana gözden uzaklaştılar. Ben düşüncelerimle baş başa kaldım. Gece gündüzün demini içmek üzere, çocuklar yorulmaksızın kaykaya koşarak inip biniyor.
Düşüncelerim ise aynı noktada kilitli kaldı. On beş yaşında bir kız mahalle parkına bile yaşlı ninesinin refakatiyle geliyor.
Yarın nasıl kendi ayakları üstünde durmayı öğrenecek? Oysa bu yaşta başka çocuklar kardeşlerini getiriyor parka.
Çocuklarımıza küçük yaştan daha sorumluluk taşımalarını öğretmezsek kendi kendilerine baş etmeyi nasıl becerecekler ki?
Ya Liseyi Kırklareli dışında okuması icap ederse o zaman ne olacak?
Bugün erkek çocuklarla konuşma yasağına uğrayan bir kız çocuğu yarın okulda da erkek çocuklarından hep ayrı mı kalacak?
Ayrıca daha küçük yaşta çocuklarımızı cinsiyet ayrımına öğretmekle hiçte doğru bir yol göstermiyoruz.
Oysa arkadaşlığın cinsiyeti yoktur.
Ayrıca erkekleri de tanımasına mani olacaktır, tanımadıkça da bu yolda yapılacak yanlışlıklar gün gelecek engellenemeyecektir.
Kızlı, oğlanlı bir topluma girmekte hep çekimser kalacak veya bu gibi ortamlarda psikolojisi bozulacaktır muhakkak.
Karşı taraftan hep korkacak.
Çocuklarımız her şeyimiz, ömür çiçeklerimiz, hayat bağlarımız nelerimiz     değiller ki?
Ama onları sadece korumak değil, özgüvenlerini sağlamaya mecburuz.
Sonra da hürriyetlerini vereceğiz ama öncelikle büyüteceğiz. Ama büyümeleri içinde sadece büyümek yeterli değildir çoğu zaman. Biraz da engellerle kendi kendilerine savaşmayı öğretmeliyiz yarınlara teslim etmek için.
Aksi halde hep bu günlerde kalırlar, yazık değil mi?

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol