YAZMAK SESSİZ KONUŞMAKTIR

Benimki kalemle düşünmek.
Düşünmek, kendi kendine, sessiz konuşmaktır. Vesveseye giren yanı vardır,  deşarja dönüşen yanı…
Konuşmak boşalımdır. Belki düşünmek yüklenmek.
Düşünmeyi vesvese düzeyinde bırakmak yükleyebilir insan yüreğini. Söze dökmek boşalıma götürür.
Şu an yaptığım, kalemle konuşmak, düşündüklerimi kaleme söyletmek, böyle boşalmak. Onun için yazıyorum. Kimseye bir sözüm yok. Aslında kendi kendime konuşuyorum. Onun için yazıyorum. Büyük bir yazar olduğum için değil
İddialı öykülerim romanlarım olmayabilir. İddialı, tumturaklı sözler etmeyebilirim. Böyle bir hırsım ve zorum da yok zaten.
Kınamayın yazışımı ve yazdıklarımı. Zamanınız varsa okuyun. Zaman israfı sayacaksanız lütfen daha yararlı bir uğraş bulun kendinize. Lütfen…
Zaten başkaları için yazmıyorum. Bu zamana dek okuduklarım da, herkesin kendisi için yazdıklarıydı.
Kendi kendine konuşana "deli" denir mi bilmiyorum da…
İçinden konuşana da bir şey diyecek durumumuz yok ya.
İçinden konuşmayan insan da yoktur yeryüzünde.
Yazmak, bir nevi içinden konuşmaktır ve içinden konuştuklarını kâğıda dökmektir.
Kalem, dilin yerini alır sessiz konuşmaları bir yerlere dökerken.
İnsanlara hep önermişimdir yazmayı.
Günlük yaşam içinde geçenleri, yaşadıklarınızı, düşündüklerinizi, gördüklerinizi, gözlemlediklerinizi, ülkemizde ve dünyada, şehrimizde ve köyümüzde, kasabamızda, evimizde, sokağımızda…
Bugün neler olup bitti?
Bugün gelip geçti de bugünden geri neler kaldı tarihe?
Gördüklerimiz, işittiklerimiz, birebir yaşadıklarımız…
Önemli bunlar.
Pek çoğunu yaşadık.
Pek çoğunu gözlemledik.
Neler neler işittik.
Not edivermek bir kenara.
Ömrümde hep günlük tuttum.
İlkokul yıllarında öğretmenimiz Hasan Dükkâncı, günlük tutmamızı önermişti. Çünkü kendisi hep yazan bir insandı.
Onun bu önerisi sonucu daha Kepirtepe'ye girmeden önce bir şeyler yazmaya, günlük olayları bir kenara iliştirmeye başlamışım.
Kepirtepe'de bir günlük defterim vardı. Sayfalarını cetvelle eşit karelere bölmüştüm de günlük dersleri, yazılıları, etkinlikleri kaydediyordum.
Sonra…
4 aralık 1975'te, sınıf arkadaşım, Sazaralı İrfan Ovalı ile, günlük defteri düzenli tutmayı kararlaştırdık. Defterimizin adını HAS-İR koymuştuk. Sonra o vazgeçti zaman içinde bu deftere yazmaktan ama…
Ben, o gün bugün yazıyorum. Zararı da olmuyor. Sessiz konuşuyorum her günün bitiminde.
İyi de oluyor.
İşte bundandır: Yazmak, sessiz konuşmaktır.

Yorum Yazın

Yapılan Yorumlar

  1. Severek okudum gönlünüzekaleminize sağlık üstadım