YAZDIKLARIM

Uzun zamandır yazmıyordum.
Nedenini biliyorum yazmayışımın.
Kasıt değil.
Bıkmışlık ta değil.
Yılgınlık yok yaşamda.
Çılgınlık ta…
2004 sonlarında başlamıştım.
2005 Aralık ayının sonlarında sürekli yazmak…
Dile kolay.
Köylü'yü, köylünün sorunlarını, köydeki çiftçinin, hayvan üreticisinin, orman işçisinin…
Bilumum köy insanının yaşamı hakkında sayısız…
Sosyal konularda aklımızın erdiğince, kalemimizin döndüğünce…
Siyasal konularda bile zaman zaman sınırımızı aşmak pahasına nice fetvalar…
Neden yazmıyorum, neden yazamıyorum diye gönülden, akıldan, süzgeçten geçirdim ve bir de baktım ki…
Beni, çevremi, mesleksel ve çevresel ilişki içinde bulunduğum insanları ilgilendiren hemen hemen hiçbir konuda yazmazlık etmemişim.
Bu alanda, bu konularda yazmadığım bir şey kalmamış nerdeyse.
Kofçaz'ı çok yazdım.
Kofçaz'dan çıt çıkmadı.
Ne zaman ki Kofçaz'ın en tepesindeki kişi hakkında küçücük, minicik, art niyetsiz bir eleştiri getirdim… Açtı telefonu ve tehdit savururcasına restini çekti.
Sonra da yılların ardından, aynen benim yazımdaki saptamamı doğrulayıp…
Arenanın dışına çıktı, geçici sessizliğe büründü.
Kofçaz'ın sorunları deyince…
"Kofçaz için neler yapılabilir?" deyince…
Bilmem kaç yüz ilçeden biri olan Kofçaz'ın her gün daha küçülmesi, daralması nasıl önlenebilir diye sorgulayınca, düşünce fırtınası veya görüş alışverişi fasılana dalınca…
Her yer sağırsultan. Köyler deyince, köy sorunları deyince, köylünün çıkmazları, umarsızlıkları deyince sağırsultanlara taş çıkartırcasına sessizlik…
Baktım yazılarıma da bu sabah…
Neler yazmamışız ki yılların içinde.
Çimen dedik yazdık…
Çiçek dedik yazdık…
Aşk dedik…
Öfke dedik…
Sevgi dedik…
Nefret dedik…
Yazdık.
Ne kadar anlatabildik?
Ağaç dedik…
"Gezi Parkı"ndaki üç-beş ağaca akıl erdiremedik.
"Barış" dedik…
Suriye'ye…
"Onur" dedik…
Şu ettiklerimize akıl erdiremedik. Susmak gerektiği çıktı ortaya belki kendiliğinden. Kalemi elden bıraktık.
Ondandır.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol