VEDASIZ KAÇIŞ

Güneşli bir günün yollara serdiği ıhlamur kokularıyla yıllar sonra dönüyorum doğup büyüdüğüm yerlere.
Hayat çemberinin buğusundan süzülüp bir serap gibi anılar diziliyor karşıma.
Özlem kokulu bir akşamüstünün narında yüzerken savruluyor duygularım esen rüzgârın ardından.
Yüzerken anıların koynunda yorgun gönlüm, gözlerim kapalı görüyorum mor dağların ardından el eden hayallerin Gülşen yüzünü.
Uzaklardan da olsa uzanıyor ellerim belki tutunabilirler diye parmak uçlarıma.
Düşünceler okşuyor ana vatanın taşını toprağını, yaşadıklarım geliyor aklıma, nefesimin ateşinden harfler parçalanırken havada, kayboluyorum avucumun içi gibi bildiğim şehrin sokaklarında.
Sonra önümde eğilen ağaçların resimlerini çekerek, acıları yüreğime ekerek, karışıyorum gecenin yıldız sellerine.
Yüreğimdeki uçurumların ellerimden hala sımsıkı tutuşları, bunca yıl sonrasında bile yaşarken geçmişteki o,kara kışları üşüyor gönül kuşlarım.
Gerilerde bıraktığım sıcacık elleri, baharların son yellerini, atların yelelerinde gecen gençlik halleri içimde büyüyen gizli sır gibi sarıyor her yerimi.
Set oluyor yoluma, kalacak olsam köküm uzaklarda, dönecek olsan ayağımda prangalar.
Bir ömür savrulur durur değişik iklimiler arasında.
Ellerimin içinde başım, başımda bin bir düşünce, güneşin tarcın renginden ışıkları saçlarıma düşünce, sabahlar uzanır penceremden odama, elinde ışık demetlerini saçar dört yanıma.
Kuşlar ötüşürken dallarda, güvercinler yükselir semalara yazdıklarım kalbime gömülür ve cilveli bir kız edasıyla güneş yayılır bir peri gibi vitrinlerin kucağına. Başımda fırtınalı yıllarını, tırnaklarımda rengini taşıdığım bu şehrin makyajsız halleri, sırrı dökülmüş bir eşya gibi çıkar karşıma. Sessiz haykırışlarım, baş kaldırışlarım sükûtumun yaramda eksilmeyen tuzu zamansız takar beni gölgelerin peşine.
Tüm vedalar dilimde, hiç birini söyleyemeden dönüyorum geldiğim yere.
Halden anlamayan duygular buruk bir buse kondurur ıssız tenime, yüzümde mayıs ayı, yüreğimde son bahar.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol