VEDA

Kısa bir süre öncesi yurt dışına gitmiştim.
Döndüğümde çok sevdiğim bir arkadaşımın tayinin çıktığını duymuş ve veda edemeden gitti diye üzülmüştüm.
Kibar kişiliği, candan dostluğu ile gönüllerde yer almış biriydi.
Bu acının sarhoşluğu içinde eve dönerken, sanki tabiat da ağlıyordu benimle birlikte.
Rüzgâr balkonlardan saksıları yere indirecek kadar sert esiyor, gökyüzü salkım saçak saçlarını yolarak yağmurlar göndermişti yeryüzüne.
Sokaklardan hüzünler taşıyordu, insanlar koşuşuyorken evlerine( merhabalar ) diyen bir sesle çözüldü dizimin bağları.
Deli esen rüzgâra, toza dumana aldırmadan sarıldık bir birlerimize.
Ne kadar kaldık öyle bilmiyorum ama yağmurdan sırılsıklam olmuştuk her ikimizde.
Meğerse tayini çıkan arkadaşım hala gitmemiş ve o gece veda edecekmiş beş yıl kaldığı bu şehre.
Bu zaman zarfında, ne konuştuklarım, ne söyleyeceklerim, ne söylediklerim benim düşüncelerim değildi sanki dudaklarımdan dökülen her söz bir yabancının ağzından dökülür gibi tınıları çarpıyordu yüreğime.
Çiçek açmış bir erik fidanının altında öylesine mıhlanmış gibi kalıvermiştim ardından.
Gittikçe şiddetini arttıran yağmur savurmuştu her ikimizi de dalından budağından.
Şimdi ne zaman o erik ağacının altından geçsem, hala yağmurlu gecenin anılarına dalar tekrar, tekrar yaşarım o geceyi.
Ayrılığımıza şahitlik yapan erik fidanı artık kocaman ağaç oldu, anılarla yüklü dallarının meyvelerini sunar gibi uzatır dallarını saçlarıma.
Bazen de durup dertleşiriz, o fırtınalı gecede kırılan dallarının acısından, ben de bilmediğim bir şehirde her gece kayboluşlarımdan söz ederim ona.
Her bahar gelince bembeyaz çiçeklerinin kokusu, kucak, kucak anı saçar yollara.
Sonra meyve verme ümidiyle silip gözyaşlarını, sığırcık kuşlarını misafir eder dallarına.
Dil olur sanki dilsiz yüreklere, her yaprakta katmer, katmer sessiz bir sedanın çığlığı yankılanırken yıllar öncesi uğurlanmış bir vedanın uğurlanmayan kederinde.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol