ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞI VE HALK -II-

NOT: Selami Karaçam, Nazif Karaçam’ın kardeşidir. Felsefeci yazardır. Bu yazı 1973 yılında yazılmıştır.

Dikkat edilirse ulusal savaşın halka rağmen ama halk yararına yapıldığını söylemek bizi çıkmaz birtakım çelişkilere düşürmektedir. Hatta biz şunu iddia ediyoruz ki ulusal savaşımız sırasında Türk toplumu ilk defa kendini yöneten bazı kişilerle el ele vermiş ve ilk defa onlara güvenmiştir. Ancak, bu güvenişin temelinde yine de, kendisini yüzyıllarca yöneten ve yönetirken sömüren Babıâli kadrosuna karşı tepkinin tohumları saklıdır.
Esasen Bay Selek de aynı durumun belgesini veriyor: Ulusal savaş başladığının ilk yıllarında Denizli müftüsü halka şöyle hitabetmiş: "Her ne pahasına olursa olsun Yunanlılara karşı koymak gerektir. Yunanlıların işgal eylediği memleketler halkı için kavgaya girişmek farz-ı ayandır. Ben fetva veriyorum. Silah ve cephane azlığı veya yokluğu hiçbir zaman kavgaya mâni olmayacaktır. Hiçbir savunma aracı olmayan bir müslüman dahi yerden üç taş alarak düşmana atmaya mecburdur."
Aynı şeyi yurdun diğer bir yöresinde de görmek mümkündür. Edirne Kongresi’nde, Saray Müftüsü Ahmet Efendi: "Üzerimize düşen vazife memleketimizi muhafaza ve müdafaa etmektir. Bu hareketimizle Padişahımıza isyan etmiş olmayız. Hâşâ... Ben din kardeşlerime hakikati söylemek isterim. Bir Türk düşünmem ki cihaddan kaçınsın." Demiştir.
Yapısı ve yetişme şekli gereği din adamları bile saraydan yana çıkmalarına rağmen halk hareketine katılmış ve onları teşvik etmiştir. Ancak, tüm din adamlarının bu savaşa katıldığı söylenemez. Nitekim ünlü "Fetvây-i Şerife"yi kaleme alan Durrî Zâde Es-Seyyid Abdullah'ın davrandığından başka türlü olmasına imkân yoktu. Öyle eğitilmişti, öyle yapması gerekiyordu. Onun ve benzerlerinin Türklük ile ilgisi kalmamıştı. Anadolu insanının kaderi onlara hiç bir şey anlatmıyordu.
Bu fetva ile Anadolu hareketi isyan sayıldı ve tüm müslümanlar bir cepheye davet edildi. Üstelik bu fetva Tanrı buyruğu olarak gösterildi.
İstanbul'da yayınlanan fetvaya, Anadolu aynı şekilde karşılık verdi. Ankara müftüsünün başkanlığında 150 müftünün imzasını taşıyan bir fetva, Anadolu'nun tüm köy ve kasabalarına dağıtıldı. Fetvada, Anadolu'nun kurtuluşu için savaşmanın şart olduğu ve bu yolda ölenlerin şehit sayılacağı belirtildi. Bu fetva da Tanrı buyrultusu olarak sunuldu.
Bu tipik bir kadro çatışmasıydı. Bir farkla ki, yüzyıllardan bu yana ilk defa halk güçlü bir sesle hakkını haykırıyordu. Artık bir başkasının şanı ve şerefi için değil kendi vatanı için ölecekti. Bu şartlar altında ulusal Kurtuluş Savaşı’na girildi. Yedisinden yetmişine kadar yöresel örgütlenmelere gidildi. Bir yandan gerçekçi ve halktan yana komutanlar ile işbirliği yaparken, diğer yanda milis güçleri kurarak her yörede istilacı güçlere karşı direndi. Bu direnme daha büyük bir örgütlenmeye yol açınca, tarihimize damgasını vuran bir örgüt "Kuvayi Milliye" ortaya çıktı. Türk ulusu belki asker elbisesi giymedi, belki başında bir subayı bile yoktu ama yine de ordu olmuştu. Bu durumu Yarbay İzzettin (Çalışır) Bey anılarında şöyle dile getirmektedir: "Gediz taarruzuna karar vermek için Ali Fuat Paşa'nın başkanlığında toplandık. Benden başka yakası kapalı kimse yoktu."
Bütün bunlar halk kadrosunun kendine geldiğini, bilinçlendiğini bağımlılığa "Paydos" diyeceğini gösteren olaylardır. Ulusal Kurtuluş Savaşı, gerek ordu, gerek halk ve gerekse maddi, manevi yönüyle tam bir halk savaşı olmuştur ve dünya târihine bir halk hareketi olarak geçmiştir. Bunun tarihsel belgesi ise Sivas ve benzeri kongrelerin yapısıdır. Nitekim Erzurum Kongresi’ne 54 delege katılmış ve bunların 17’si çiftçi, 5’i öğretmen, 6’sı din adamı ve diğerleri ise çeşitli mesleklerden meydana gelmiştir. İşin ilginç yönü ise Mustafa Kemal'den başka askerin bulunmayışıydı.
Belirtmeye çalıştığımız şartlar altında başlayan ulusal Kurtuluş Savaşı bir hâlk hareketi olarak gelişti ve zafere ulaştı. Bu itibarla, Anadolu kurtuluş hareketini halktan ayrı düşünmek ve bu yolda tez ileri sürmek, tarihsel oluşumumuza ters düşmektir.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol