"Türkiye'de yapılan gazetecilik değil, reklamcılık”

"Türkiye'de Medyanın Durumu" konulu bir konferans veren televizyon
gazeteciliğinin önde gelen isimlerinden ve Sözcü Gazetesi Yazarı Uğur Dündar, Türkiye'de yapılan gazeteciliği "Türkiye'de yapılan gazetecilik değil reklamcılıktır" sözleri ile özetledi.
Dündar, ayrıca Türkiye'de gazetecilerin düştüğü durumun bir zamanlar "muz cumhuriyeti" olarak adlandırdıkları
ülkelerdeki gazetecilerin durumunun
bile gerisine düştüğünü savundu.

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Kırklareli Şubesi'nin organizasyonu ile Kırklareli'ne gelen Usta Gazeteci Uğur Dündar, Paşa Kafe'de "Türkiye'de Medyanın Durumu" konulu bir konferans verdi. Katılımı yoğun olduğu konferansı ADD üyeleri, Kırklareli Belediye Başkanı Cavit Çağlayan ile CHP'liler ve çok sayıda vatandaş yakından takip etti.
ADD Kırklareli Şube Başkanı Nuriye Üstündağ'ın açılış konuşması ile başlayan konferansta Üstündağ, Türkiye'de her şeyin yolundaymış gibi gösterildiğini ifade ederek gerçeklerin böyle olmadığını savundu. İnsanların televizyon programları ve dizilerle uyuşturulduğunu öne süren Üstündağ, yüzlerce gazete ve televizyonun bu tempoda devam ederken birkaç gazete ve TV'nin gerçekleri gösterebildiğini bunlardan birinin de Uğur Dündar ve Sözcü Gazetesi olduğunu ifade etti.
Üstündağ'ın konuşmasının ardından Uğur Dündar'ın özgeçmişi okunarak konferansa geçildi.
Sözcü Gazetesi olmasa idi bugün bir kenarda kalemi prangalanmış, unutulmayı bekleyen bir gazeteci olarak kalacağını ifade ederek konuşmasına başlayan Uğur Dündar, kimin televizyon ve gazetelerde çalışacağına medya patronlarının karar vermediğini öne sürdü. Bugün kendisine "arkandayız" diyerek destek verenlerin artık öne geçmesi gerektiğini ifade eden Dündar, herkesin kafasındaki temel sorunun; "Türkiye nereye evriliyor?" olduğunu belirtti. Herkesin barıştan yana olduğunu, kan akmasını istemediğini ancak masada nelerin konuşulduğunu ve hangi sözlerin verildiğini de bilmeye hakkı olduğunu söyleyen Dündar, Başbakan'ın 5 ay önce söyledikleri ile bugün söylediklerinin birbirini tutmadığını iddia ederek sözlerinin inandırıcılığını kaybettiğini öne sürdü. Demokraside soru sormayan, sorgulamayan bir vatandaş profilinin kesinlikle olamayacağını belirten Dündar, "Gazeteciler soru sormuyorlar. Gazetecilerin ne sorması gerektiğini Başbakan ve danışmanları karar veriyor. Böyle bir ülkede basın özgürlüğünden söz edilebilir mi? Biz bir zamanlar ah işte muz cumhuriyeti derdik. Kabile devleti derdik. Ve basın özgürlüğü sıralamasında bizim çok arkamızda olan ülkeleri gösterirdik. Mozambik derdik. Afrika'nın Ugandası derdik. Diktatörlerin ülkeleri derdik. Ama şimdi onlar basın özgürlüğü sıralamasında bizim önümüze geçtiler. Biz bir yılda 6 basamak geriye düştük. Dibe vurmamıza çok az kaldı. 4-5 gazeteciyi daha atsınlar içeriye hiç merak etmeyin dibe vururuz 3-5 seneye. Türkiye bu iktidar döneminde dünyanın en büyük gazeteci cezaevi haline geldi. ürkiye'miz bir yeryüzü cenneti ama bize burada maalesef iktidarlarını sürdürebilmek için cennette cehennem hayatı yaşatıyorlar" dedi. Günümüzde "demokrasinin askıya alınma" sürecinin yaşandığını ve bunun dışarıya demokratikleşme süreci olarak gösterildiğini savunan Dündar, buna iktidara destek veren batılı güçlerinde inandığını ancak bugün gerçeği görerek endişe ettiklerini dile getirmeye başladıklarını söyledi.Yargıya olan güvenin artık kalmadığını bu durumun gelecekte iktidarı da sıkıntıya sokacağını söyleyen Dündar, "Çünkü bir ülkede adalete olan inanç sarsılırsa o ülkede kamu düzeninin sağlayabilmek maalesef zorlaşır. Çünkü herkes kendi adaletini aramaya koyulur. Buda kamu düzeninin bekleyen en büyük sorundur. Ben yarım asırlık meslek hayatımda yargı ile ilgili her haberimin sonunda 'evet bu konuda son sözü yargı söyleyecek ve yargının sözü her zaman olduğu gibi doğru söz olacaktır' dedim. Ama bugün bu sözü maalesef söyleyemiyorum çünkü bugün yargıya olan güven paramparça edilmiş durumda. Bu güveni tekrar sağlamak çok zor ve yıllar alabilir. Birey olarak bizlere düşen, demokrasi çoğunluğun azınlığın haklarını vesayet altına aldığı bir yönetim biçimi değildir. Tam dersi ona oy vermeyen 1 kişi bile olsa onun haklarının güvence altına alındığı ve o kişinin düşüncelerini özgürce telaffuz edebildiği bir sistemdir demokrasi. Demokrasilerde en büyük güç iktidarlar değil bireylerdir. O gücün farkına varalım bize verdiği hakları kullanmaktan korkmayalım" diye konuştu.
Televizyon ve gazetelerin içeriklerinin birebir aynı hale geldiğini tek değişenin spikerler ve logolar olduğunu söyleyen Dündar, "Bundan sonra televizyonları izlerken gazeteleri okurken bir şeye dikkat edin sunucular değişiyor, logolar değişiyor ama içerikler hiç değişmiyor. Neredeyse akışları bile birbirinin aynı. Gazetelere bakıyorsanız eskiden üçüncü sayfaya bile konulmayacağı düşünülen haberler birinci sayfada manşet olmuş. Gazetelerde televizyonlarda haber için toplantı yaparlar sansürle oturuyor toplantıya. Kafalarında sansür oluşmuş. Çünkü bu haber halka ne kadar hizmet eder diye bakmıyorlar. Beynin kıvrımlarına yerleşmiş sansür nedeniyle habere bakıyorlar; 'Acaba Ankara'yı kızdırır mı? Bizim patrona laf gelir mi? Bizim patron o işi alabilir mi? Patronun başına bir şey gelirse bizi kapının önüne koyar mı?' Tamam ben ekmek parasının derdindeki gazeteciye bir şey demiyorum. O ailesini geçindirmek zorunda. Ama anlı şanlı medya ünlüleri. Köşeleri tutmuş olan ve köşeleri çoktan dönmüş olan anlı şanlı isimler. Onlar ekmek parası için çalışmıyorlar ki. Öyle bir zorunlulukları yok ki. Sedat Simavi, 'Kalemini satma mecbur kalırsan kır' demiş. Kırarsın kalemi bizim gibi çıkarsın dışarıya gezersin. Ben o arkadaşların sabahları aynaya baktıklarında çoğunun içinden o aynaya tükürmek geldiğine eminim. Allah insanı o duruma düşürmesin" şeklinde konuştu. Sözlerini AK Parti İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşcu'nun bir konuşmasını yorumlayarak sonlandıran Dündar, şunları söyledi;
"Türkiye'nin nereye gittiğini geçenlerde Adalet ve Kalkınma Partisi'nin İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşcu açıkladı. Dedi ki; Biz geçmiş 10 yılda (hani bu yetmez ama evetçiler varya) Libarellerle yan yana idik çünkü ortak hedeflerimiz var idi dedi. Ama artık biz bu hedeflerimizi gerçekleştirdik. Libarallerle paydaş olmaya ihtiyacımız kalmadı. Önümüzdeki 10 yılda ise biz ihya ve inşa dönemine geçiyoruz. Bu 10 yılda liberaller bizimle paydaş olmayacakları gibi onlar bizim karşı safımızda yer alacaklar" dedi. Böylece onları kullandıklarını zamanı gelince kirli bir eldiven gibi bir kenara attıklarını söyledi. Önümüzdeki 10 yılda Türkiye nereye evrilecek? Kendileri söylüyor ihya ve inşa dönemi başlıyor. Neyi ihya ettiklerini, neyi inşa edeceklerini sizler zaten çok iyi biliyorsunuz. Herhalde Atatürk'ün Cumhuriyetini ihya ve inşa etmeyecekler. Türkiye kritik bir süreçten geçiyor ve yalana adanmış medya sizlerin gerçekleri öğrenme hakkınıza ihanet ediyor. Medyanın gerçek patronları bugün Ankara'dır. Onlar açar telefonu haberi yapmayın derlerse yapılmaz. Şöyle görün derlerse öyle görülür. Bugün Türkiye'de yapılan reklamcılıktır gazetecilik değil." Vatandaşların birbirleri ile fotoğraf çektirmek için yarıştıkları Uğur Dündar'a konferans sonrası ADD Şube Başkanı Üstündağ bir teşekkür plaketi verdi. Ardından Dündar, beraberindekilerle bir süre İstasyon Caddesi'ni gezdi.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol