Trakya'ya sahip çıkalım!

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Kırklareli İl Yürütme Kurulu, Trakya'nın ve ülkemizin çevre sorunlarını değerlendirdiği bir basın açıklamasını kamuoyu ile paylaştı. Açıklamada özetle şunlar kaydedildi;
"Dünya yanıyor, Kuzey Kutbu'nda bulunan buzullar hızla eriyor.

Bu yılın her ayı, şimdiye kadar ölçülen en sıcak ay oldu. 2016 yılı 350 ppm olması gereken karbondioksit seviyesinin 400 ppm'e ulaştığı, böyle giderse 2020 yılına kalmadan 450 ppm seviyesini görebileceğimiz belirtiliyor. Türkiye de yanıyor, mevsim normallerinin 7-8 derece üstünde sıcaklık içerisindeyiz. İSKİ'nin açıkladığı verilere göre 2 Haziran 2016'da İstanbul, su tüketiminde tarihi bir rekora imza atmış. 2007 yılında İstanbul'da günde ortalama 2 milyon 209 metreküp su harcanırken, 2 Haziran'da harcanan su miktarı 3 milyon 45 metreküp, neredeyse iki katı.
Dünya ve Türkiye sıcaklık rekorları kırar, hızla felakete sürüklenirken hükümet de termik, nükleer, maden, taş ocağı ve mega projelerine hız vermiş durumda. Türkiye'nin her bölgesinden haberler geliyor. Ekosistemimiz çok yoğun tehdit altında. Trakya da bu süreçte hızla kirleniyor ve çöküyor. En son Tekirdağ'ın Saray ilçesinde havalimanına malzeme üretmek için 100 hektarlık ormanlık alana maden ocağı izni çıkarıldı. 3. Havalimanı'nı yapmak için İstanbul ve Tekirdağ'daki kuzey ormanları adım adım yok ediliyor!
Aynı zamanda Kuzey Ormanları'nın önemli bir parçasını oluşturan Istranca Ormanları, kuvarsit ocağı tehdidi ile de karşı karşıya. Tekirdağ İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından ÇED başvurusu uygun bulunan maden çıkarma işlemlerinin dinamit patlatma yöntemiyle gerçekleştirileceğini, bu patlamalar sebebiyle bölgenin yoğun kanserojen toza ve gürültü kirliliğine maruz kalacağını, bu alandaki evlerde derin çatlaklar oluşabileceğini ve patlatmalar sırasında ormanlarımızın ciddi yangın tehlikeleri ile karşılaşabileceği söyleniyor. Ayrıca bölgede yaşayan ve nesli koruma altına alınmış karaca, geyik, su samuru gibi canlıların doğal yaşam alanları yok olacak. Orman ve orman içinde yer alan gölet, akarsu ve kıyılarını konaklama yeri olarak seçen göçmen kuşların göç yolarını değiştirme ve birçok göçmen kuş türünün bu sebeple yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalma riski söz konusu. Trakya'da 73 içme suyu rezervinden, şu an sadece 6'sı kullanılabilir durumda ve bu su rezervleri yapılması planlanan kuvarsit ocağının etki alanı içinde yer alıyor. Trakyamıza (dolayısıyla İstanbul'a da) içme suyu sağlayan tüm bu su rezervlerinin kuvarsit tozu ile kirletileceğini ve içme sularımıza zehir bulaşma riski çok yüksek! Kırklareli İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü Demirköy ilçesinde özel bir şirkete toplamında 2 bin 831 hektarlık alanda 91 adet bakır arama sondajı için "ÇED gerekli değildir" kararı verdi.
Ayrıca, Demirköy'ün içme suyu kaynaklarının tamamını barındıran ormanlık alanda verilen bakır arama izni, yargıya taşınmış durumda. Demirköy Belediyesi su kaynaklarının etkileneceği gerekçesiyle projeye olumsuz görüş vermesine rağmen ÇED gerekli değildir kararı yenilenerek sürdürülüyor.
Kırklareli'nde taş ocakları açılmadan önce yeşilliğin hâkim olduğu dağlardan gelen berrak içme suyu İstanbul dahil bölgedeki birçok kasaba ve köye ulaşarak insanların içme suyu ihtiyacını gideriyordu. Istrancalar'dan ve yeraltı kaynaklarından gelen temiz içme suyu, taş ocaklarının faaliyete geçmesi sonrası hızla kirlenmeye başladı. Sıcaklıklar artarken su tüketimimizi artıyor ama hükümet sıcaklığı artıracak projeleri devam ettirirken su kaynaklarını da yok ediyor. Trakya'da çevre sorunları bir değil iki değil… Türkiye'nin en verimli tarım topraklarına sahipken zehir saçan Ergene Nehri ile yok ediliyor. Trakya bölgesi, tarım alanı ve SİT alanı ilan edilmesi gerekirken, sanayiye açılmış, bunun sonucunda ise bölgeye 10 sene içerisinde 8 organize sanayi bölgesi ile 1500'e yakın fabrika kurulmuştur. Bu fabrikaların atıkları, Ergene Nehri'ne akmakta ve nehri bir kanalizasyona dönüştürerek nehri bir ekolojik kriz haline getirmiştir. Ergene Nehri ve Havzası'ndaki kirlilik tüm Trakya'nın yakıcı sorunlarından bir diğeri. Başta Ergene Nehri ve 300.000 dekar havza toprakları olmak üzere nehrin Saros Körfezi'ne dökülmesiyle Ege Denizi de kirlenmektedir. Organize Sanayi Bölgesi atıklarıyla kirlenen suların Marmara Denizi'ne akıtılması için süren ve inşaat aşamasında olan Derin Deniz Deşarj Projesi için de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın "ÇED Raporu gerekli değildir" kararı vermesi dikkat çekicidir. Bu proje çerçevesinde ne tür arıtma yapılacağı belirsizdir. Kirlilik kaynağında önlenmesi gerekirken halının altına süpürülmektedir. Haliç'i temizlemek için Marmara'nın kirletilmesi gibi şimdi de Ergene üzerinden Marmara kirletiliyor.
Hava kirliliği de hat safhalarda… Bilimsel rapora göre kirliliğin nedeni olarak kalitesiz kömür kullanımı ve sanayi tesislerine dikkat çekiliyor. Örneğin, Edirne Keşan'da kirlilik en üst seviyeye ulaşmış durumda. Özellikle kalitesiz kömür kullanımından kaynaklanan kükürtdioksit miktarı Türkiye'nin ortalamasının üstünde, Dünya Sağlık Örgütü ve AB sınır değerlerinin misliyle aşılmakta olduğu söyleniyor. Kırklareli ve çevresinde ise 2014-2015 kış dönemini kapsayan araştırma sonuçlarına göre 365 günün 176'sında hava kirliliği değerleri DSÖ sınır değerlerini aşmış durumda.
Tüm bilimsel değerlendirme ve raporlara rağmen hükümet ne yapıyor? Temiz havanın geleceği Kuzey Ormanları'na termik santral planlıyor. Istrancalar'a termik, İğneada'ya nükleer santral yapılırsa Balkanlar'dan radyasyon ve kül yağacak. Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi olarak diyoruz ki; Trakya'da planlanan termik, nükleer, maden, taş ocağı ve yan projelerine hızla son verilmelidir. Trakya'da tarım, orman ve sulak alanlar korunarak iklim değişikliğinin yaratacağı tahribat ve yoksulluğun önüne geçmek için sesimizi yükseltelim!

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol