“Trakya Müziğinin binlerce yıllık tarihi var”

Trakya Müziği hakkında akademik çalışmalar yürüten Belma Oğul Kurtişoğlu, Trakya Müziğinin geleneğine vurgu yaparak bunun hakkında daha çok çalışma yapmak gerektiğini vurguladı. Kurtişoğlu İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Müzikoloji Bölümü’nde Öğretim Üyesi olarak çalışmalarına devam etmekte. Ayrıca “Aşrı Memleket” gibi Trakya Kültürü araştırmalarına katkı sağlamakta.
Öncelikle merhaba, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Merhaba.
1965 yılında İstanbul’da çok kültürlü bir mahalle olan Laleli’de doğdum, Fatih’te büyüdüm.
İstanbul Erkek Lisesi’nin ardından Boğaziçi Üniversitesi/Sosyoloji Bölümünü bitirdim. Lisede başlayıp, Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü’nde devam eden halk oyunları çalışmalarımı, İTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Türk Halk Oyunları programında yüksek lisans yaparak akademik hayata taşıdım. Doktoramı ise yine aynı enstitüde Müzikoloji ve Müzik Teorisi Anabilim Dalında tamamladım. Şu anda İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Müzikoloji Bölümünde öğretim üyesi olarak çalışmaktayım. Müzik ve dans alanında göç, kimlik, politika, mekan gibi konular çerçevesinde çalışmalar yapıyorum. Bulgaristan ve Türkiye Trakya’sında birçok alan araştırması çalışmaları yürüttüm ve Balkanlar ve Trakya üzerine çalışmaya devam ediyorum.
Trakya müzikleri hakkında bir makale yayınladınız, sizi bu konu üzerine yazmaya iten şey nedir?
Bu kitaptaki makaleyi Sayın Tuncay Bilecen’den gelen teklif ve yüreklendirme yazdım. Çocukluğumda okul gezisi ile İğneada’yı, bir akrabamızı görmek içi Babaeski’yi ve deniz tatili için Tekirdağ/Kumbağ’ı ziyaret etmiş, çok güzel anılar biriktirmiştim. 1990lar itibari ile evlilik nedeniyle Kırklareli başta olmak üzere bütün Trakya’yı gezdiğimi söyleyebilirim. Bu gezmelerin çoğu düğünler, kına geceleri, çeşitli festivaller, eğlencelerin olduğu müzikli ve oyunlu ortamlar idi. 2008 yılından itibaren doktora tezim için Boşnakların müzikleri merkezde olmak üzere birçok akademik çalışmada bulundum. Bütün bu birikimimin ortaya çıkabilmesi için güzel bir teklif olduğunu düşünerek yazmaya koyuldum. Ancak Trakya’nın zengin müzik kültürünü, bir makalenin içine sığdırmaya çalışınca yazmak düşündüğümden daha zor oldu.

 

 

 

Trakya zengin bir müzik kültürüne
sahip mi?
Trakya binlerce yıldır farklı kültürlerin geçip gittiği ve yerleştiği bir bölgedir… Bu topraklardaki bilinen en eski medeniyetlerden biri olan Traklar’dan günümüze her kültür bir parça katkıda bulunarak bugünkü kültürel durum oluşmuştur. Sadece son 100 yıl bile bu zenginliği göstermektedir. Çoğunluğu politik, sosyal ve bunların sonucu da olarak ekonomik nedenlerle bölgeyi terk etmek zorunda kalan Rumlar, Yahudiler, Ermeniler, Bulgarlar’ın müzikal mirasları, aynı nedenlerle bu bölgeye yerleşen Arnavutlar, Boşnaklar, Çingeneler, Dağlılar, Karacabeyliler, Patriyotlar, Pomaklar, Tatarlar, şu anda Kuzey Makedonya, Yunanistan ve Bulgaristan olarak isimlendirilen ülkelerden Türkçe konuşan ve Müslüman (Sunni, Alevi, Bektaşi) halkların müzik kültürleri birleştiğinde ortaya iki başlıkta toparlayabileceğimiz bir müzik repertuarı çıkmıştır. Birisi her farklı kültürün su altı suları gibi dipten dibe giden farklı müzik kültürleri, diğeri ise bütün bu saydığımız kültürlerin Trakyalılık altında ortaklaşmış bir müzik kültürü.
Sizce Trakya müziğinin
bir geleceği var mı?
Kültürlerin değişmesi, kimi unsurların kaybolması yeni unsurların eklenmesi normaldir. Kimi zaman da belli bir zaman unutulduğu sanılan unsurlar bir bakarsınız tekrar canlanmış.
Trakya’da müzikal hafızayı tazeleyen, bir sonraki nesillere aktaran amatör ve profesyonel müzisyenler, torununa mani, ninni söyleyen nineler hep var olacaktır. Çeşitli ritüeller ve festivaller de Trakya müziğinin ileriki tarihlere aktarılmasında yardımcıdır. Örneğin askere giden kimi zurnacılar klarnet öğrenip zurnayı terk ederlerken, dünya çapında bilinen bir etkinlik olarak Kırkpınar güreşlerinde çalınan zurnalar hala geleneği devam ettirmektedirler.

 

 

Trakya müziğinin devamını sağlayan bir diğer etken de bu topraklarda yetişmiş müzisyenlerin müziklerini dünya müzik piyasasına taşımalarıdır.
Ancak bu durum, genellikle babadan oğula geçen müzisyenlik mesleği açısından olumsuz bir etkide bulunmakta, dünya müzik piyasası ise informal eğitimden ziyade daha çok formal müzik eğitimini gerektirdiğinden bu aktarım zincirini kimi zaman kırmaktadır.
Bir diğer olumsuz etkiyi de yerel çalgıların yerini tek başına klavyelerin alması yaratmaktadır. Tek bir çalgıyla davul-zurna ikilisinin, akordeonun, bağlamanın, kavalın ve diğerlerinin yerini alabilecek yapay ses üretebilen bu çalgı, müzik geleneğini çalgısal, tınısal, repertuar, ritmik ve melodik olarak çok fazla değiştirmektedir. Ancak bu durumun sadece Trakya müzikleri için değil, birçok bölge ve ülke için geçerli olduğunu söylemek gerekir.
Söylemek istediğiniz başka bir şey var mı?
Yukarıda bahsettiğim tüm kültürlerin müziklerini araştırmaya devam etmek, kayıt altına almak, yer değiştirilen topraklardaki halklarla ilişkide olmak, maddi, yazılı, görsel ve işitsel kaynaklara dayanan pek çok üretim yapmak, formal ve informal eğitimi desteklemek ve dahası sergilemeye ek olarak yaşayan, interaktif bir Trakya müzikleri ve oyunları müzesi kurmak bu zenginliği sürdürülebilir hale getirebilecek birkaç çözümden bazıları olabilir.
Şimdiden teşekkürler, iyi çalışmalar.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol