Temel gıda hakimiyeti için küresel bir rekabete şahit oluyoruz

Evet Sayın okurlarım… Sevgili hayvancı kardeşlerim… Bugünkü köşemi sizlerle paylaşırken; hayvancılıkla ilgili bütün birimlerin, uyuyan hücrelerinin uyanması, uyanmıyorlarsa, üyeleri ve ilgili üst makamlar tarafından UYANDIRILMASI umuduyla başlamak istiyorum.
Geçen on iki haftada, ayrı ayrı konu başlıklarıyla, ilimiz hayvancılığının dünü, bugünü ve yarını hakkında, doğma büyüme bir hayvancı olarak, yaşayıp uygularken öğrendiğim sorunları ve çözüm önerilerimi özetleyerek anlatmaya çalıştım. Üzülerek ve içim acıyarak yazıyorum; Geçmişteki, hayvancılık ile ilgili birimlerde çalışmış olan makam, mevki sahibi Müdürlerimiz, Ziraat Mühendislerimiz, Veterinerlerimiz, Birlik, Kooperatif, Oda Başkanlarımız ve ilgili personeller, yani ilimiz hayvancılığının geçmişteki DUAYENLERİ’ ki bazıları Allahın rahmetine erdiler. Allah onların mekanlarını cennet eylesin. Eğer yattıkları yerden kalkabilselerdi, bugünkü mevkidaşlarını; “Biz köylerdeki hayvanlara, sonbahar ve ilkbahar dönemlerinde, periyodik aşıdan aşıya giderek (Dünyada ülkemizi, kendi kendine yeten yedi ülke konumunda tutarak, başardığımızı), siz her gün köylerde, üretici üyelerin ve hayvanların içinde olmanıza rağmen neden BAŞARAMIYORSUNUZ?, Devletimiz ve kurumlarınız size, bu yaptığınız iş için para veriyorlar” diyerek, tabiri caiz ise kimse kusura bakmasın ama “Eşek sudan gelene kadar dövmek isterlerdi.” Bilmem hırslarını alabilirler miydi? Hala aramızda olan ilimizde yaşayanlar var. Allah onlardan razı olsun. Sağlık ve mutlulukları için duacıyız. Verdikleri önderlik hizmetleri için haklarını helal etsinler.
İlimizin dünündeki hayvancılığını merak edip öğrenmek isteyen, ilgili birimlerin yetkilileri varsa 1960-2000 yılı arası arşivlere baksınlar. Yukarıdaki duayen eski mevkidaşı ağabeylerine veya herhangi bir orman köyünde yaşamış, 60 yaş üstü birine sormalılar. Ve ilimizin hayvancılığının dünü, bugünü hakkında gerçek anlamda bilgi sahibi olarak, yarınlardaki hayvancılığımızı masaya yatırarak, “Ne yapmalıyız da, ilimizi eskisi gibi hayvancılıkta cazibe merkezi haline getirmeliyiz?” diyerek düşünmeliler. Biz dün yaptığımız hayvancılığı, bugün neden yapamadığımızı sorgulayamadığımız için dünyada hayvancılığı iyi yapan şirketlerin, Trakya’da hayvancılık yapmak istediklerini üzülerek takip ediyoruz. Çünkü bizleri “Ortak malı köpek yemez” gibi sözleri beynimize yerleştirerek, aile işletmelerimiz içindeki birliğimizi bile bozan LOBİLER daha 60’lı yıllarda bitki örtüsü MEŞE olan ormanlarımızda, ÇAM diktirerek, HAYVANCILIĞIMIZA İLK BALTAYI VURDULAR. Ve bugün de bizler geçmişimizdeki sebep-sonuç ilişkisini göremediğimiz için yetkililer ilimizin logosuna bile hayvancılığımızın bitme sebebinin başlangıcı olan ÇAM ağacını koydular. Bizim Istırancalarımızın orijini, MEŞE PALAMUDU değil mi? Önceki haftalardaki köşemizde başlık atmıştık; SEBEPLERİN SONUÇLARINI YAŞIYORUZ. Öğrenmek isteyip, merak edeniniz varsa, yine yazıyorum: Benim köyüm Akören’de 9 binin üzerinde anaç koyun ve keçi vardı. 500 dönüm alana hayvanların yaz-kış karınlarını doyurup, hayatlarını yüzyıllardır idame ettikleri en güzel yere ÇAM ağacı 1966 yılında dikildi. Ve benim köyümdeki küçükbaş hayvancılığının bitmesine sebeplerin başlangıcı oldu. Kaynarca’da 40 bin üzeri anaç koyun-keçi olduğuna şahidim, gördüm. Koyun-keçi kışlalarının olduğu bölgedeki KIŞLALAR kaldırılarak yerlerine ÇAM ağaçları dikildi. Kaynarca’daki küçükbaş hayvancılık bitti. Ben ORMANA karşı birisi değilim. ORMANLARIMIZ BİZİM CİĞERLERİMİZ. Ama meşe ormanlarının içindeki ÇAM ormanlarına karşıyım. Çam ağaçlarının dikilmesi gereken yerler, içinde meşe ağaçları olmayan Ankara’mızın Hüseyin Gazi Tepesi etekleri gibi yerlerdir. Oradaki çamların bir kısmını 1978 yılında bizim Dördüncü Kolordu Muhabere bölüğümüz, taşlık yerlerde sıraların bozulmasını önlemek için kompresörle çukur kazarak diktik. Şimdi o çam ormanları Ankara’mızın ciğerleri oldu. Sebepleri ortada. Bize çam ormanları “NE GETİRDİ? NE GÖTÜRDÜ?” diye düşünmeliyiz.
Bu yukarıda yazdığım dünümüzdeki orman kanunları, ilimizin tamamında uygulanarak, orman köylüsü KÜSTÜRÜLDÜ. Cezalandırılarak, orman içindeki KIŞLALAR yıktırılıp, kaldırıldı. Ve tarihe geçen zamanın orman köylerini ziyarete giden Valimize, yaşlı bir teyzemiz; “BİRAZ DAHA OKUYUP, ORMANCI OLAMADIN MI?” dedirtmiştir. İlimiz hayvancılığını bitirmeye yönelik yanlışlar, yıllar öncesine dayanıyor. Bugün de kendi başarısızlıkları ortaya çıkmasın diye düşünüp, ilimizin dündeki hayvancılığını sorgulayamayan hayvancılık ile ilgili birimlerin yetkilileri, artık biraz değil, bayağı geç de olsa görmeliler. TEMELDE GIDA HAKİMİYETİ İÇİN KÜRESEL BİR REKABETE ŞAHİT OLUYORUZ. Hepimiz aynı geminin içindeyiz. Başka Kırklareli, başka Türkiye yok!
Sayın okurlarım, sevgili hayvancı kardeşlerim… Bu haftada köşemizi doldurduk. Sağlık, mutluluk ve bol bereketle kalın İnşallah…

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol