Tapu ve İmar Kanun Teklifi Meclis’ten geçti

AK Parti Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz’ın, AK Partili 30 milletvekili ile birlikte TBMM Genel Kurulu’na sunduğu Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Meclis’ten geçti. Minsolmaz, verdiği teklif ile ilgili olarak önceki gün TBMM Genel Kurulu’nda bir konuşma yaptı. Kanunun temeli hakkında açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın onaylaması durumunda Resmi Gazete de yayımlanarak yasalaşacak 28 maddelik kanun teklifi ile bundan sonra tapu işlemleri, tarafların farklı tapu daireleri ve teşkilatlarında bulunmaları durumunda ayrı ayrı yapılabilecek. Tapu sicili ve kadastro tespiti nedeni ile yapılan işlemlerden oluşan zarar bulunması durumunda hisse sahiplerine hem hata nedeni hem de düzeltme sonrası oluşacak hisse durumu tebligat ile bildirilecek. Tapu üzerine resim yapıştırma zorunluluğu da ortadan kaldırılacak. Hasarlı binaların yıkımı için Bakanlık “acil kodu” ile karar verecek ve kat maliklerinin izninin alınması zorunluluğu ortadan kalkacak.

AK Parti Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz’ın AK Partili 30 milletvekili ile birlikte teklif ettiği Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi TBMM Genel Kurulu’ndan geçti. 2 Temmuz’da TBMM Genel Kurulu’nda bir konuşma yaparak detayları paylaşan Minsolmaz, Teklifin hayırlı olmasını temenni etti. Görüşmeleri 3 Temmuz’da devam eden ve Meclis’ten geçerek Kanunlaşan Teklif, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından onaylanması durumunda Resmi Gazete de yayımlanacak. Böylece yasalaşacak. Kırklareli Milletvekili Minsolmaz’ın TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşma ise şöyle;
“Değerli milletvekillerimiz, yürütme ve yürürlükteki maddeleriyle beraber yaklaşık 30 maddeden müteşekkil teklifte ifade edildi gibi, farklı kanunların değişik maddelerinde düzenlemeler yapılıyor. 2644 sayılı Tapu Kanunu’ndan 3194 sayılı İmar Kanunu’na, Kat Mülkiyeti Kanunu’ndan hazineye ait taşınmaz malların satışının düzenlendiği mevzuata kadar ve yine Toprak Koruma Kanunu’ndan 5393 sayılı Belediye Kanunu’na ve yine 4721 sayılı Medeni Kanun ile diğer kanunların önemli kısımlarında düzenlemeler yapılıyor. Bu kanunlarda yapılan düzenlemelere nereden gereksinimin doğduğu da şu şekilde ifade edilebilir:
Değerli milletvekillerimizin ifade ettiği şehirlerimizde imar planları yapılıyor. Şehir ile insan arasındaki ilişkinin temelinde mülkiyet yatıyor. Dolayısıyla yapılan bütün planlar takdir edersiniz bir mülkiyetin üzerine oturuyor. Milletvekilimizin dediği gibi, ülkemiz yüz ölçümünün yüzde 57’si Millî Emlak Genel Müdürlüğümüzün yönetiminde. Millî Emlak Genel Müdürlüğümüz de artık Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın bünyesinde bir genel müdürlük. Bu kent içerisindeki, şehir içerisindeki mülkiyetler üzerine yapılan imar planlarının uygulanması aslında kanunun konuşulmaya başlandığı andan itibaren belirttiğimiz konuların da bir yandan sorunların oluştuğu alanları teşkil ediyor. Evet, imar planı yaptığımız yerlerde yapılaşmanın anayasası olan imar planları temel fakat bunları yaptığımız alanlardaki mülkiyetlerin tamamı kamuya ait değil. Dolayısıyla kamuya ait olmayan, büyük bir kısmı şahısların mülkiyetinde olan alanlar üzerine yaptığımız imar planlarının uygulaması yapılmadığından dolayı -işte az evvel bahsini ettiğimiz gibi- imar planlarındaki donatı alanları veya kamu hizmet kullanımına tahsis edilen alanlar çoğu zaman kamunun eline geçemediği için, maalesef, kamu hizmetlerini, kamu kaynaklarını başta belediyelerimiz olmak üzere, merkezî bütçeli idare etkin olarak yönetmekte sıkıntı yaşıyor. İşte, bu kanun, temeli itibarıyla yapılan düzenlemeyle imar planı yapılan yerlerde 18’inci madde uygulaması dediğimiz, vatandaşlarımız tarafından da daha ziyade “hamur prensibi” olarak bilinen donatı alanlarının ve kamuya ayrılan alanların tamamının bir bedel ödenmeksizin kamu eline geçmesini düzenleyen bazı güçlendirici maddelerle ihdas edilmesi. Şöyle ki bu planlar yapıldı. Bu planların imar uygulamaları yapılmadığı takdirde veya başka modellerle yapılması şekliyle, donatı alanları kamunun eline geçmediği için -az evvel bahsi geçtiği gibi- kentin ihtiyacı olan yeşil alan, çocuk bahçesi, oyun alanları, eğitim alanları, sağlık tesisi alanları, ibadet tesisi alanları gibi alanların belki de o bölge insanı ihtiyaçlarının ihtiyaç gösterdiği yerlerde yapılmak yerine, maalesef hepimizin yaşadığı gibi- hazine arazisi neredeyse oraya yapılması gerçeğiyle karşılaşıyoruz. İşte, kanun temeli itibarıyla 18’inci maddede, İmar Kanunu’nun 18’inci maddesinde getirdiği düzenlemede öncelikli olarak imar planlarının uygulanmasını mecburi kılıyor. 18’inci maddeye göre, bunların kamu eline geçmesini sağlıyor. Kamu eline geçen alanların da kentin yeni ihtiyaçlarına göre daha sağlıklı olabilmesi için buradaki yüzde 40 olan kesintiyi, düzenleme ortaklık payını yüzde 45 nispetine çıkarıyor. Yüzde 45 nispetine çıkarırken hepimizin bildiği kamu ortaklık alanlarını da bu alanın içerisinde bir şekilde ihtiva ediyor. Bunun da yetmemesi durumunda, imar planlama bölgesinde olan ilgili kurum arazilerinin veya öncelikli olarak hazine alanlarının da bu maksatla kullanılması çok önemli bir madde olarak buraya eklenmiş bulunuyor. Değerli konuşmacılar sık sık konuşmalarda imar rantına dönük tespitlerde veya birtakım ifadelerde bulundu. Kanun, aksine, imar rantı için bir şekilde çabalanarak imar planlarının değiştirilmesi yönündeki baskıyı azaltmak için, bilakis, imar planlarının herkesten eşit miktarda kesinti yaparak ve eş zamanlı olarak kamu alanlarının belediyelerin ve ilgili idarelerin eline geçmesinin sağlanması açısından tam da rantın önlenmesi amacıyla çok ciddi maddeler getirilmektedir. Burada “39’uncu maddede getirilen düzenlemeyle tarihî yapılar yıkılacak mı?” denildi. Hayır. 39’uncu maddede, yıkılacak kadar tehlikeli olan ama tescilli alanları, sit alanları dışındaki tarihî yapı alanları dışındaki alanları kapsayan alanlar. Belediyecilikten gelen arkadaşlarımız, değerli belediye başkanlarımız, kentlerde yaşayan herkes şunu biliyor ki: Çok sayıda metruk yapı sadece statik olarak güvenlik açısından değil başka açılardan da ciddi güvenlik sorunları, asayiş sorunları içerdiğinden bu maddeyle idareye güç verilmesi suretiyle bu yapıların hızlı bir şekilde, sadece yıkmak şeklinde değil, uygun hâle getirilmesi yönünde idarenin elini güçlendiren hususlar taşımakta.
“Kamu alanlarında özel tesis yapılacak.” denildi. Değerli milletvekilleri, bilakis, imar planlarının hemen onayı sonrasında beş yıl içerisinde getirilen bir mecburiyetle imar uygulaması yapılarak kamu alanlarının derhâl kamu eline geçmesinin sağlanması hedefleniyor. Bu şekilde geçmemesi hâlinde, yine kamulaştırma suretiyle kamu hizmet alanı olarak planlanmış arsaların maliklerinin mağduriyetlerinin derhâl giderilmesi, bu da olmuyorsa sadece yapılaşma hakkını haiz olan kullanımlar için buralarda özel kullanımların yapılması söz konusu olabilecek. Yine, bu okulları bu ülkenin insanları, bizim çocuklarımız kullanacak; yine, bu hastaneleri bu ülkede yaşayan insanlar kullanacak. Hükûmetimiz döneminde, on yedi yıllık dönemde kamu eliyle yapılan hastaneler ve kamu eliyle yapılan okullar geçmiş yıllara oranla zaten ziyadesiyle, çok miktarda yapılmış ve bunların yanında, özel mülkiyete konu yerlerde devlet tarafından kamulaştırılamayan ve kamunun eline geçmesi sağlanamayan yerlerde o kişilerin de mağduriyetlerinin geçici olarak giderilmesi için bu madde önem ihtiva ediyor.
Tarım alanlarına ilişkin önemli bir düzenleme var. Özellikle 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nda köy yerleşim alanlarına ilişkin… Burada İmar Kanunu’nda ve köy yerleşim alanları için Toprak Koruma Kanunu’nda bir tespit var, düzenleme var. Köy yerleşim alanlarındaki her türlü genişleme toprak izni alınmadan yapılamayacak. Burada herhangi bir tarım alanının tarım dışı kullanıma açılması söz konusu değil bilakis tarım dışı kullanımların köy yerleşim alanlarında olması hâlinde dahi mutlaka tarım izni alınması şartına bağlanıyor.
Yine, müteahhitlere bazı haklar sağlanıyor, vatandaşın haklarından bazı kayıplar söz konusuymuş gibi bahsedildi. Bilakis Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun’da yapılan düzenlemelerle müteahhitlerden kaynaklı sıkıntıların giderilebilmesi için hak sahiplerine sözleşmelerine fesih yetkisi geldiği gibi, bu anlamda da devletin afet riski altındaki yerlerde, işte İstanbul’da hepimizin üzüntüyle karşıladığı çökme, bazı binalarda yaşanan sıkıntılar, istinat duvarlarında yaşanan hususlarda olduğu gibi, idarenin bu konuda daha etkin ve daha hızlı müdahale etmesini sağlayan düzenlemeler kamu adına verilmiş durumda.
Kamulaştırmasız el atma davaları özellikle yerel yönetimlerin ve kamu idarelerinin hepsinin, malumunuz gündeminde olan konular. İmar planında kamuya bir alanı ayırmakla orada yeşil alan, okul, hastane, cami, karakol, meydan, çocuk bahçesi, oyun alanı, pazar alanı, resmî kurum alanı yapamıyoruz. Takdir edersiniz, imar planında olması kadar mülkiyetinin bunu gerçekleştirecek olan kamu kurumuna da bedelsiz geçmesi esas. Dolayısıyla bizler şehirleşme sürecini kadim bir medeniyet olarak belki bin yıldır bu topraklarda gerçekleştiriyoruz ama örnek verilen Batı şehirleri gibi, onların bu kentlerde altyapı ihdas ederek… Tabii ki bilimin anlamı çok büyük ama takdir edersiniz, bizim bu şehirleri yaparken, altyapıyı yaparken hiçbir zaman sömürge kaynaklı bir kaynak kullanımımız olmadı, yine bu milletin ve bu devletin kaynaklarıyla bu yollar, bu altyapılar yapılıyor. Dolayısıyla vatandaştan elde edilen kaynaklarla bir yandan imar planında gayrimenkulün olmasının getirmiş olduğu değer, bir yandan da o kentin donatı alanlarının da aynı kişilerden eşit miktarda karşılanması bu kanun içerisinde gayet güzel bir şekilde inşa edilmiş durumda.
Çok kıymetli milletvekilleri, kanunun tüm hükümleri tek tek madde madde olarak huzurlarınıza geldiği zaman göreceksiniz ki hem tapu mevzuatında vatandaşımızın gerçekten işlem yükünü ve kırtasiyesini azaltan uygulamalar olduğu gibi Maliye hazinesi adına kayıtlı gayrimenkullerin satışını düzenleyen mevzuatta da bir ortak paydaya getirme ve uyumlulaştırma çabası var. Değişik yıllarda değerli milletvekillerimizin söylediği gibi bazen özel alanlara, bazen 2/B taşınmazlarına, bazen belediye sınırları içerisinde ama millet tarafından kullanılan ve kullanıcılarının da üç yıl boyunca kullanmakta olduğu hazine alanlarına ilişkin de düzenlemeleri burada getirerek vatandaşımız arasında haksızlık yapmadan ortak bir kullanım alanı tespit etmeye çalıştık.Ben kanunun hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.”

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol