TÜRKİYE VE SURİYE'DE NELER OLUYOR? (4)

20 Ekim 2012 Cumartesi günü Şişli'de, Çağlayan'da yapılan "Türkiye ve Suriye'de neler oluyor?" panelinde, dördüncü ve son konuşmacı…
Yıllardır bizi bir biçimde gülümseten, güldürmeye gayret eden, güldürürken düşündüren, toplumun, ülkenin, dünyanın, insanlığın durumunu değişik bir bakışla gözlemleyen…
Kimilerine göre "komedi sanatçısı". Aslında güldürü sanatını toplumları ve insanları uyarmak, uyandırmak, düşündürmek, doğruları bir başka biçimde anlamasını, algılamasını sağlamaya çalışmak olan bir yöntemi seçmiş…
Ülkemizin kalburüstü sanatçılarından biri olan: Levent Kırca idi.
Levent Kırca, konuşmacı olarak en sona kalmanın biraz risk yarattığını vurgulamaya çalışarak girdi söze. Kurduğu ilk on, onbeş cümle bu minval üzere sürdü.
"Acaba!" dedim, "Levent Kırca aslında iyi bir konuşmacı değil mi?"
Hani, konuşmak, konuşmacı olmak başka…
Örneğin, ben bir ozanım. Yazarım da aynı zamanda. Oturur, makaleler yazarım, roman yazarım, öykü yazarım, şiirler yazarım. Ama, hele de hazırlıksızsam, hele de o konuda bilgisizsem, yetersizsem… Hele de yabancı bir ortamdaysam… Hele de çekiniyorsam… Bir de öfkeliysem üstüne üstlük… Karşımdaki fazla lafazansa, o konuda benden yetkinse, etkinse…
Çok zaman, iyi konuşamadığımı bilirim. Evet, Levent Kırca da çok başarılı, çok yetenekli, çok özel bir "güldürü" ve "hiciv" ustası. Ama böyle bir ortamda, böylesi bir konuda, yeterli ve akıcı bir konuşmacı izlenimi bırakmadı bende. Girişten başlayarak kurduğu ilk on-onbeş cümlesini, "Sona kalan dona kalır!" anlatımıyla açıklamaya kalkışması, böyle bir handikabı önümüze serdi.
"Ülke, ödleklerden, döneklerden, yağcılardan oluşan sanatçılara kaldı!" dedi.
"Yolda yürürken halk sesleniyor: Büyük sanatçı, aslanım… Derken biri öteden seslendi: 'Paşam!' diye… 'Sus ulan!' dedim. 'Ben paşa maşa değilim. Sen beni paşa yapıp Silivri'ye tıktırmaya mı niyetin var?'
Rahmetli Zeki Müren'e 'Paşa' derlerdi. Rahmetli, şimdilerde yaşasaydı, paşa oluşundan ötürü kesin Silivri'deydi.Bu paneli neden düğün salonunda yapıyoruz, hiç düşündünüz mü? Ben düşündüm, düşündüm, bir türlü anlayamamıştım. İlk konuşmacımız dedi ya hani, 'Esat kalacak, Tayyip gidecek!' Ben ta o zaman anladım neden düğün salonunda yaptığımızı. Meğer biz bunun sevincini yaşamak, göbek atmak için düğün salonunu seçmişiz. Şimdi anladınız mı neden düğün salonunda olduğumuzu? Tayyip gidiciymiş, onun için eğlenmeye, göbek atmaya geldik!
Zamanla Atatürk diye bir adam emperyalizme dur demiş. Şimdi emperyalizm, kaldığı yerden işine devam ediyor. Tayyip beyi bulmuş, 'Hadi bakalım. Zamanla sizden birinin engellemesi yüzünden işimizi yapamamıştık, yarım kalmıştı. Şimdi onun yerine sen geçeceksin, bizim dediklerimizi yapacaksın, biz de şu yarım bıraktığımız sömürü işine devam edeceğiz, emperyalist emellerimizi sürdüreceğiz. Senin sayende de bu sefer başaracağız!' diyorlar. Ülkemizi parçalıyorlar. Zaten Ortadoğu'yu nerdeyse bitirdiler. Sıra yavaş yavaş bize, bizim ülkemize geliyor. Mizah, zayıfın güçlüye karşı kullandığı çok önemli, çok güçlü bir silahtır.  Şimdi burası bir salon. Konuşmalar sürgit devam ediyor. Bir zaman sonra birilerinin gözü dalıyor. İster istemez uyuklamaya başlıyor. İşte bu anda devreye mizah giriyor. Onun için… Beni en başa alsalardı, hiçbir etkim olmazdı. Çünkü o sırada uyuyan yoktu. Ne zaman ki zaman ilerledi, uyuklamalar başladı, o zaman bana ihtiyaç duyuldu…
Tabi, bu vesileyle… Benim işim de bu ülkede mizah yapmak. Mizah aynı zamanda susanları tokatlamak için de yapılır. Susanları tokatlamak gerekir."
Böyle buyurdu usta sanatçı Levent Kırca.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol