TÜRKİYE KOMŞULARI İLE BARIŞIK YAŞAMAK ZORUNDA

Ortadoğu stratejik ve jeopolitik özellikleri ile karışıklığa, çatışmalara ve savaşlara duyarlı bir bölgedir. Tarih boyunca bu özelliği dolayısı ile HUZURSUZ BÖLGE olma sıfatını korumuştur. Bu yüzden sık sık Peygamberlere ihtiyaç duyulmuş, Peygamberlerin biri gelmiş biri gitmiştir. Zaman zaman bölgede büyük devletler görülmüş, uygarlıklar yaşanmış, refah görülmüş, Bağdat, Kahire, Şam gibi kentler görülmüş, buralarda Epüküryen bir hayat yaşanmıştır. Fakat hiçbir şey Ortadoğu'nun dünyanın bu huzursuz bölgesine çare olmamıştır.
Bölgenin bir Petrol Denizi üstünde olduğu anlaşılınca dünyanın güçlü ülkeleri buraya ilgilerini daha da arttırmışlardır. Bölgenin yerli devletleri Sümerler, Etiler, Asurlular, Fenikeliler, beriye doğru geldikçe Emeviler, Abbasiler, Osmanlılar zaman gelmiş Ortadoğu'yu emperyalist devletlerin kontrolüne bırakmışlardır. Ortadoğu 250 yıl kadar parlak bir devir yaşamıştır. İngiliz ve Fransızlar yüzyıllarca bu bölgeyi sömürmüşler, köle ticareti ile zenginleşmişlerdir. Halkı Müslüman olan Türkiye tarih sahnesine yeni bir hüviyetle çıkınca "MUSTAFA KEMAL ORTADOĞU'YA İSTİKRAR GETİRDİ." demişlerdir. Mustafa Kemal karşısında Küçükasya Hezimeti'ne uğrayan Yunan Başbakanları’ndan Venizelos bu sözü yani "Mustafa Kemal Ortadoğu'ya istikrar getirdi." demek zorunda kalmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk, Yeni Türk Devleti'ni kurduktan sonra hiç vakit geçirmeden Türkiye'nin komşuları ile anlaşarak ülkesinin çevresinde bir BARIŞ ÇEMBERİ oluşturmuştur. Dışarıdan gelecek saldırılara karşı bir güvence oluşturmuştur. Dış Politika’da bu oluşuma "ÇEVRE POLİTİKASI" denmiştir. Yani Türkiye'nin komşuları Türkiye'nin dostu olmuşlardır. Uzun zaman Orta Doğu sakin yaşamıştır. Mustafa Kemal Araplar’a mesafe koymuştur. Denebilir ki Türkiye Atatürk'ün bu "ÇEVRE POLİTİKASI"na bağlı kalmıştır. Bu süreçte Araplar, ARAP BİRLİĞİ'ni bir başka anlamda İslam Ülkeleri Birliği kurmuşlar fakat Türkiye ECEVİT'in Başbakanlığı'na kadar bu birliğe üye olmadığı gibi İslam Ülkeleri Toplantıları’na da katılmamıştır. Bildiğim kadarıyla Başbakan Ecevit 1970'li yılların ortasında kurduğu Cumhuriyet Hükümeti’nde Lütfi Doğan'ı Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan Sorumlu Bakan yapmış, o sıra onu Siret Toplantısı’na göndermiştir. Yani Arap ülkeleriyle resmi temaslar o zamanlar başlamıştır. Zaman içinde bu ilişkiler gelişmiş, resmi ziyaretler yapılmış, Araplarla Din Kardeşliği tekrar kurulmuştur. Ancak Araplarla ilişkimiz bu gün de sağlıklı, istikrarlı değildir. Türkiye'ye karşı izledikleri politikalar genelde sağlıksız ve istikrarsızdır. Türkler’e karşı düşmanlıkları kitaplara geçmiş, Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizlerle anlaşarak Osmanlı Ordusu’nu arkasından hançerlemişler, yalnız Medine Müdafaası'nda Fahrettin Paşa 25 bin şehit vermiştir. Çöl muharebesinde verdiğimiz şehitler başka. Ama yine de Türk halkı Araplar’a Din Kardeşliği gözü ile bakmaktadır.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol