TÜKETİCİ ÖRGÜTLERİNİN AYRICALIĞI!

Örgüt ve örgütlenmeler, modern ve çağdaş dünyanın olmazsa olmazlarından biridir. Hangi alanda ve hangi anlamda olursa olsun bu böyledir. İster mesleki anlamda olsun, ister çalışma alanında, isterse hobi olarak oluşturulsun, tamamen insanların en temel doğa hakları ve çağdaş bir yaşam talepleridir. Bütün bu örgüt ve örgütlenmelerin bir bütün olarak insanları, doğrudan ya da dolaylı olarak hemen her tür ilişkisini kapsayan bir örgüt vardır ki, o da 'Tüketici' nitelikli örgütlerdir.
Biliyorsunuz ki; meslek örgütlerine sadece ilgili meslek mensupları üye olabilirler. İş alanındaki örgütlere sadece ilgili alandaki çalışanlar üye olabilirler. İnsanın ilgi, alaka ve hobi konusundaki örgütlenmelere de sadece o alanda duyarlılık gösterenlerin üye olabileceği bir realite vardır. Tüm bu örgütlenmelere haksızlık yapmadan ve bu kapsayıcılık konusunda üyelik tahdidinden yola çıkarak; kadın-erkek, eğitimli-eğitimsiz, işçi/memur/serbest çalışan-işsiz, herkesin üye olabileceği tek örgüt, tüketici örgütleridir.
Onun içindir ki; bu yazımızda sizinle alkollü içki tüketenleri ilgilendiren bir konuyu paylaşacağım. Zira, toplumun önemli bir kesiminin bu nitelikte olmasına karşın, her nedense hoşgörü görememesi, tüketici hakları konusunda onları öteki ya da, dışlanmış olarak göremeyiz. Demek istiyorum ki; Tüketici Hakları Derneği olarak Mevlana felsefesine sahibiz. Yani, 'ne olursan ol; kim olursan ol, gel' diyoruz.
Aslında; özellikle 'hak mücadelesi' veren örgütlerin yoğunluğu, o ülkede devlet erkini kullanan siyasi kadroların demokrasi, adalet ve insan hakları konusundaki anlayışı ile yakından ilgilidir. Yani, toplumların buna benzer yüksek seviyedeki değerlerine olan saygı ve samimiyet, hak mücadelesi veren örgütlenmeleri yoğunluk olarak azaltır.
Eğer; bir ülkenin yönetimini ele geçirmiş siyasal güç, onu babasının malı gibi görüp tepe tepe kullanır ve orada yaşayan halkı sürüden sayarsa, işte o zaman mezarına giden yolun taşlarını döşer. Bir başka deyişle; akademisyenlerine sözde yani sahte derse, hukukçusuna-doktoruna-mühendisine muhalif gözüyle bakar yola devamında takoz olarak görürse, özgürlük-adalet-barış ve demokrasi istediği için yaşamı pamuk ipliğine bağlı olanları bölücü ve katli vacip olarak ilan ederse, işte o zaman mezarına giden yolun taşlarını döşemekle kalmaz, zaman açısından katalizörü olur. Tüketiciler adına emek ve enerji harcayan biri olarak benim bir uyarımdır bu, benden söylemesi.
Yazımın başında söylediğim konuya ilişkin, alkollü içecek tüketimi ve üretimi konusunda ülkemizin hal-i pür melali nedir? Ona bakalım. Bu araştırma ve birikimin bilim ve bilgisel kaynağı, başta KMO Denizli Şubesi tarafından düzenlenen I. II. ve III. Şarap ve Alkollü İçkiler Sempozyumu ve Sergisi olmak üzere, Genel Merkez'imizin araştırmalarıdır. Şimdi, sizlerle bu araştırma ve çalışmaların bir özetini paylaşmak istiyorum. Umarım, özellikle alkollü içeceklerle yakınlığı olanlara 'aslolan hayattır, yaşamaktır' diyenlere yararımız dokunur.
"KAÇAK İÇKİ TOPLUMSAL
BİR SORUNDUR!..
Bundan önce çok söylemiştik. Israrla yine söylemeye devam edeceğiz: Kaçak içki toplumsal bir sorundur! Ölümlere ve sakat kalmalara yol açan alkollü içeceklerin üretimi, tüketimi ve fiyatlandırılması ile ilgili mevcut durum ciddi olarak gözden geçirilmelidir. Kaçak içki üretimi ve kullanımı ile yurttaşlarımıza, çevreye ve ülke ekonomisine ciddi olarak zarar verilmektedir. Önceki yıllarda onlarca kişinin ölümü ve bir o kadar da insanın sakat kalmasına yol açan kaçak içki, yani alkol olayı ilk olmadığı gibi son da olmayacaktır. Alkollü içeceklerdeki ÖTV düşürülmeli, akılların gerisindeki alkolü yasaklama düşüncesinden vazgeçilmeli, denetimler arttırılmalıdır…
Yıllardır, yetkilileri ve kamuoyunu gerçekleştirdiğimiz sempozyumlar (I. II. ve III. Şarap ve Alkollü İçkiler Sempozyumu ve Sergisi - Denizli) ve basın bildirileri ile uyarmaktayız. Vardığımız bu noktada artık kitlesel ölümler yaşanmakta, onlarca insan sakat kalmakta, ülke turizmi zarar görmekte ve izinsiz üretimler nedeniyle milyonlarca liralık vergi kayıpları ortaya çıkmaktadır. Devlete, yetkililere ve bizlere düşen, daha çok ölümler ve sakat kalmalar olmadan sorunu çözme konusunda adımlar atmaktır.
Ne yazık ki; birçok konuda yaptığımız bilimsel, teknik ve kamuoyu yararı gözeten çalışmalarımız ve uyarılarımız gibi bu konudaki çabalarımız da dikkate alınmamakta, deyim yerindeyse insanların ölmesi ve sakat kalması seyredilmektedir. Bilimsel anlayış ve onun yönteminden uzak, piyasacı, çözüm üretmekten yoksun, özgürlükleri kısıtlamaya dönük yönetme anlayışı, yine iflas etmiş ve İstanbul`da sık sık görülen onlarca ölüm, kalıcı sakatlık ve maddi kayıplara yol açan bir trajedi yaşanmaktadır.
Alkollü içkilerin kaçak olarak üretilmesi; alkol olayına tutucu yaklaşım ve onu yasaklama anlayışına dönük bir gerçek ile ilgilidir. Son on yılda alkollü içkilere getirilen yüksek ÖTV ve toplumsal baskı bu içecekleri tüketen ve üretenleri, deyim yerindeyse köşeye sıkıştırmıştır. Bir litre alkollü içki, asgari ücretli bir kişinin yaklaşık 3 günlük yevmiyesi tutarındadır. Bu durum merdiven altını ve kaçak içki üretimini adeta teşvik etmektedir. Alkollü içki ürünlerinden alınan ÖTV ve KDV, dünyanın hiçbir ülkesinde bu denli yüksek değildir. Ortaya çıkan fahiş fiyatlamadan ötürü, insanlar alkollü içecek tüketememe, sektör ise yüksek vergilerden ötürü üretim ve satış yapamama noktasına gelmiştir.
Sahte ya da kaçak rakı üretiminde gerçekte etil alkol (etanol) kullanılmaktadır. Zehirlenmelere yol açan ve sahte rakı olarak adlandırılan ürünlerde ise, tamamıyla doğrudan metil alkol ya da merdiven altı üretimlerde damıtılmayan etil alkol içerisinde kalan yüksek miktardaki metil alkol (metanol) kullanılmaktadır. Kimyasal yapı olarak her iki alkol birbirine çok benzemektedir.
Etil alkol; şeker ve nişasta içeren maddelerin alkol fermantasyonu ve takiben damıtma işlemleri ile üretilen renksiz, berrak, kendine has kokusu olan ve kaynama noktası 78.3°C olan bir maddedir. Metil alkol ise, endüstriyel kullanımı olan bir üründür. Gıda maddelerinin üretiminde girdi olarak kullanılması kesinlikle yasaktır ve kullanılamaz. İçilmesi ile oksitlenerek formik asit ve formaldehite dönüşür. Bunlar vücut içerisinde hasara yol açan maddelerdir. Metil alkol endüstride çözücü, antifriz vs. üretiminde ve bazı araçlarda da yakıt olarak kullanılan bir maddedir. Buharlaşma sıcaklığı 64 °C civarındadır.
Rakı yapımında üzüm, erik ya da incirden alkol elde edilirken etil alkolün yanı sıra metil alkol de oluşur. Kaçak rakı üretiminde, eğer etil alkol kaçak üretiliyorsa elde edilen alkol damıtmaya tabii tutulmazsa içerisinde metil alkol kalır. Metil alkol ile üretilmiş bir içkiyi tüketen kişinin bunun farkına varması neredeyse imkansızdır. İçerisindeki metil alkol oranı yüksek bir alkolle ya da tamamen metil alkolle üretilmiş içkiyi kullanan kişinin önce merkezi sinir sistemi etkilenir. Metil alkol alındıktan sonra 30 ila 60 dakika içerisinde ilk etkilerini göstermeye başlar. Hafif zehirlenmelerde (az miktarda tüketilmesi durumunda) bulantı, kusma, tansiyon değişiklikleri, baş ağrısı, baş dönmesi meydana gelir. Kullanım miktarı arttıkça dolaşım sistemi sorunları, solunum bozuklukları, ishal, sara nöbetleri, felç, körlük, koma hali ve nihayetinde ölüm meydana gelir.
Metil alkolün kaçak içki üretiminde kullanılmasının bir yolu da bu alkolleri bulunduran, satan, ya da imal edenlerin bu konudaki bilgisizliği ve ehliyetsizliğidir. Kimya Mühendisliği Meslek alanı ile ilgili ve iptali için odamızın dava açtığı 'Tehlikeli Madde Güvenlik Danışmanlığı Hakkında Tebliği' tam da bu konu ile ilgilidir. Bırakın Kimya Mühendisi ya da Mühendis olmayı dört yıllık bütün lisans mezunlarına (sosyal, idari, sanat, vs) 49 saatlik bir kursla açılan bu alan; bulundurulan, satılan, kullanılan, taşınan, bütün kimyasal madde ve bileşikleri kontrol etme yetkisini vermektedir. Verilen 49 saatlik eğitimle taşınması, bulundurulması ve kullanılmasında ciddi sorunlara yol açabilecek, milyonları aşan tehlikeli kimyasal madde ve kimyasal bileşik bu alanla ilgili akademik eğitimi, bilgisi, birikimi ve deneyimi olamayan kişilere açılmaktadır. Amaç, aslında olabilecek sorunları önleyip alanı kontrol etmek değildir; kazalar, patlamalar, ölümler olduğunda toplumun önüne suçlu(!) çıkartmaktır. İstanbul`da ölümlere yol açan sahte rakı üretiminde de sabık kişi "ben etil alkol istemiştim ama satıcı bana metil alkol vermiş" trajikomik söylemi ile bu alandaki sorunu gün ışığına çıkarmıştır.
Ülkemizde alkollü içkilerle ilgili olarak iki farklı kamu otoritesi denetimler ve düzenlemeler yapmaktadır. 'Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı (GTHB)' ile 'Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu (TAPDK)' bu ürünlerdeki denetimleri yürütmektedir. 'Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı' gıda güvenliğini sağlamakla; 'Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu' ise, etil ve metil alkolü ülkeye giriş veya üretiliş anından itibaren adım adım izlemekle yükümlüdür.
Sorun, teknik bir sorun olmayıp, toplumsal bir sorundur. İktidarın alkollü içkilere ilişkin yaklaşımı sorunun esas kaynağıdır.
Yapılması gereken; alkollü içkiler üzerindeki siyasi, toplumsal ekonomik algı ve baskılamanın azaltılmasıdır. Alkol ve alkollü içki alanını kontrol eden GTHB, TAPDK, Maliye Bakanlığı gibi kurum ve kuruluşlar sorunun ana kaynağı olan alkol ve alkollü içkilerden alınan fahiş ölçüdeki ÖTV ve KDV oranları makul bir düzeye indirilmeli ve sorumlulukları ölçüsünde alanı kontrol etmelidir."

Sorunsuz ve sağlıklı bir yaşam dilerim. 27.04.2016

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol