TRAKYA’DA ÖYKÜSÜ BİTMEYEN SAVAŞ BALKAN HARBİ VE BOZGUN -12-

Bütün emperyalist güçlerin ajanları, provokatörleri, bunların yerli iş birlikçileri imparatorluğu yıkmak için envai çeşit dolaplar çevirmektedirler. Gerçekler bilinmediğinden değil, gerçekleri yaratan olayların nedenleri üstüne açıkça, cesaretle gidilmediğinden yıkıntı sürüp gitmektedir. "Büyük, fakat Yorgun Kabine”nin Ermeni asıllı Dışişleri Bakanı Noradnikiyen- "Balkanlarda Devleti Osmaniye aleyhine hiçbir tehlike melhuz değildir" demekle ya gerçeği görmemiştir veya ihanet içindedir gerçeği görmedikleri şundan anlaşılıyor ki Babıâli'nin Sofya Sefiri Asım Bey gönderdiği raporlarda "Balkanlardan imanın kadar eminim" demiştir. Gerçeklerle tutarsız bu bilgilerin ışığı altında Osmanlı Hükümetinin bütün değerlendirmeleri, tedbirleri etkisiz kalmaktadır. Bu durumda tedbirden bile söz etmek yersizdir. Çünkü içerde gençlik "Harp İsteriz" diye nümayişler yapar, Balkanlar silahlanırken hükümet Rumeli'nde savaş tecrübesi kazanmış 80.000 askeri terhis etmekte bir beyis görmez. İşin daha garip ve acı olan yanı Osmanlı Devleti’nin kontrolü altındaki Selanik'ten Sırbistan'a silah sevkiyatı yapılmaktadır. Olaylar ebetteki iç nedenlere bağlı olarak gelişmemektedir. Osmanlı Devleti üzerindeki karabulutlar emperyalist güçler tarafından dolaştırılmakta, 600 yıla yakın bir geçmişi ile Dünya Kuvvetler dengesini etkilemiş bir devlet bugün "hasta adam" muamelesi görmektedir. “Meyve olgunlaşmıştır ve bütün sorun bunun kimin kucağına düşeceğini kestirmeye kalmıştır." Rusya öteden beri Akdeniz ve Balkanlarda yeni bir durum yaratılmasını kaygıyla izlemiştir. Bosna-Hersek’in Avusturya tarafından ilhakını gönül rahatlığı ile kabul etmemiştir. Balkanlarda statüko bozulacak, kuvvetler dengesi yeni bir biçim alacaksa bu Rusya'nın seyirci kalmasıyla olmayacaktır. Nitekim de öyle olmuştur. Rusya, Avusturya, Macaristan ve Almanya tarafından küçük düşürülmeyi hiçbir zaman azmedememiştir. Bunun için Balkanlarda nüfuzunu yerleştirmek, Osmanlı İmparatorluğunu zayıflatmak, Avusturya'nın Sırbistan aleyhine hazırladığı projelerine sed çekmek ve Küçük Asya’da yayılma projelerini engellemek suretiyle Almanya'ya karşılık vermek istedi. Bu maksatla Belgrat, Sofya, Karadağ ve Atina'nın kendi aralarında birleşmelerini önerdi. Bu ülkeler aldıkları talimata uygun olarak ve de kendi çıkarları doğrultusunda 1912 Martı ve Mayısı arasında anlaştılar. Rusya'nın ideolojik, stratejik ve ekonomik öğeler kattığı bu siyasal birleşmenin amaçladığı hedefi Romanya dikkatle izliyordu. "Zira Romanya, Bulgaristan'ın büyümesini, Akdeniz'e inmesini istemiyordu. Öte yandan Karadağ ile İtalya arasında sıkı ilişkiler kurulmuştu. Yunanistan İtalya'dan endişe ediyor, Avusturya-Macaristan'ın Akdenize inmesinden korkuyordu." Tüm bu nedenler Balkan Ülkelerini bir an önce Osmanlı Devletine savaş açmaya itekledi. Artık "Hilale karşı Ehlisalip birleşmişti" ve Karpatlar boyunca Rusya’nın savaş için iki milyon asker yığıdığı Macar Elçisi Marki Pallaviçini tarafından açıklanmıştı. Mukadder saat gelmişti. “500 çeşitli faktörler altında bilinçlendirilmiş” Hristiyan ve Rum halkları Türk’e karşı birleşmişlerdi. Osmanlı Ordusu bu savaşa ihmal edilmiş olarak giriyordu vede Ordu siyasetin tedavisi güç hastalığı ile savaşı kabul ediyordu. Gerçi Avrupalılar Osmanlı ordusunun bu savaşı kazanacağını söylüyorlardı ama Türk tarihinde yabancıların bizi iyi değerlendirmediklerini kanıtlayan olaylar unutulmuş görünüyordu. Atatürk'ün askerlik hayatında yer alan olaylar bunu açıkça ortaya koymuştur.
TRAKYA VE BALKANLAR SAVAŞ İÇİNDE
Koşullar tamam olunca Balkanlarda siyasi ve askeri ittifak sağlanmış oldu. 8 Ekim 1912’de Karadağ, yüzyıllarca egemenliği altında yaşadığı Osmanlı devletine savaş ilan etti. "Rusya nın teşviki ve aracılığı ile" birleşik cepe meydana getirmiş olan balkan ülkelerinde Karadağ 'ın bu hareketini Osmanlı devleti "iç işlerini karışma gerekçesi sayarak " 18 Ekim 1912’de balkan devletlerine savaş ilan ettiğini açıkladı.
Yazının devamı var...

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol